EDEBALİCE

Önceki günden devam

Çağırırdı beni:

"Gel bakalım çocuğum."

Ben hemen koşardım.

Bana para verir. Yiyecek içecek bir şeyler almamızı isterdi.

Mutlaka yirmi beş kuruş artardı.

"Üstü kalsın be çocuğum." derdi.

Yirmi beş kuruş da o dönemde bayağı büyük para. Otuz beş kuruş sigaranın paketi.

Köylü cigarası otuz kuruştu. Ondan sonra öteki cigara otuz beş kuruş. Kaç sene önce?

Bir de o adam, Ahmet Hilmi Ertegün (Birisi de Hacıraşitgillerden Reşat Yüzbaşı). Bu üçü İstanbul'da, Osman Bey, hani haydutları bilir ya, onlara;

" Bundan sonra size diyoruz, size ceza yok. Ne yaparsanız yapın İngilizleri."

Onlar da çok İngiliz askerini öldürüp atmışlar Haliç'e.

Cephaneliği yarmışlar. Caminin de bir tabutunu çalmışlar. Tabutun içine silahları doldurmuşlar, yirmi beş otuz kişi. "Cenaze götürüyoruz." diye Anadolu'ya silah kaçırmışlar. İngilizler de selam durdururmuş onlara, "cenaze gidiyor," diye. Halbuki içinde silah var. Böyle üç dört defa silah kaçırmışlar. Sonra kömür torbaları içerisinde cephane taşımışlar Anadolu'ya.

Ben bunları nereden öğreneyim? Bunların kaynağı: "İki Devrin Perde Arkası" adlı bir kitap var. Yazarı: Semih Nefis Tansu. İstihbarat şefi. Hüsamettin Ertürk anlatıyor. Semih Nafiz Bey de bunu kitaplaştırmış.

Bu kitap bizim kütüphanede var. İstersen okuyabilirsin."

"Onu nasıl alırız?"

"Kırk tane de var bizim Ortahisar'daki kütüphanede."

"Sen alıp da gönderebilir misin?"

"Gerçi bende de var da, nereye koyduysam bulamıyorum. Bakmam lazım yani. Kitapların arasında…

Yedi yüz tane kitap götürdüm. Hollanda'ya. Ben çok okudum. Okumak için aldım."

"Neyse dönelim Ali abi, konuya.

"İşte bu Osman Beyler, Millî Mücadele yıllarında böyle faydalı bir işler yapmışlar.

Sonradan bu şey diğer yüzbaşı, Reşat Yüzbaşı Karayılan ismiyle maruf şeyde Maraş'ta ve Gaziantep'te bir Karayılan var ya, meşhur!.."

"Evet."

"Albay, binbaşı rütbesiyle. Karayılan'la birlikte o da Fransızlarla mücadele etmiş bir insan. Bu üçü Ortahisarlı. Maalesef bu adlara hiç yer verilmiyorlar. Ben bunları okudum, üzüldüm.

Böyle değerli insanlar var. Neden ilgi gösterilmiyor? Adı bir yere verilmiyor.

"Şimdi o kitabı ele geçirebilirsek oradan daha güzel bilgi buluruz. Ürgüp'e gelemiyorum da."

"Kütüphanede, not al bak. Bin dokuz yüz elli iki baskısını bulursan o daha iyi."

"Şöyle samimi olduğum biriyle telefonla görüşsen. Onu Ürgüp'te bir yere getirse olur mu? Bizim yeğenler oradan alsa."

"Osman Bey, yedi nüfus beş çocuk, iki de kendileri yedi kişilik at arabasıyla Samsun'dan Ortahisar'a geliyorlar.

"Atatürk özel olarak Ankara'ya çağırıyor. Ankara'ya emniyet müdürü yapıyor bu adamı. Ankara'nın ilk emniyet müdürüydü Osman Bey, Cumhuriyet döneminde. Atatürk'ün Emniyet Müdürlüğü yaptıktan sonra, kapitülasyonlar anlaşması yapılmıştı ya, Fransızlarla. Fransızlara imtiyazı verilmişti. Ha o zaman.

O zaman Osman Bey'e diyor ki:

"Osman," diyor, "bu kapitülasyonların imtiyazını bu gavurlara verdik, Fransızlara. Meydanı sen boş bırakma. Seni Uşak'a, reji müdürü olarak gönderiyorum." diyor.

(Reji müdürlüğü; tütün ve sigaradan vergi toplayan "tekel" gibi bir işletme. Osmanlı vergisini bile toplayamayacak hale düşürülmüş. İngilizler, Duyun-i Umumi adında bir teşkilat kurmuşlar, vergi toplamaktadırlar. Bunun geçinecek kadar kısmını devlete veriyorlar, geri kalanını da Osmanlı borçlarına satıyorlardı.)

Uşak İli'ne Reji Müdürü olarak tayin etmiş. Gitmiş.

Ondan sonra Atatürk bin dokuz yüz yirmi bir mi? Yirmi iki mi? İktisat kongresi yapıldı, İzmir'de.

Dönüşte Uşak'ta onun evinde kalmışlar. Ben de çekilmiş fotoğrafı var. O fotoğrafı da vereyim mi? Yayınlayabilirsin."

"Tamam sen şey yaparsın, WhatsApp'tan atarsın."

"Becerebilirsem atayım. Osman Bey'in evinde çekilmiş. Atatürk'ün sağında.

Osman Bey sağında. Fevzi Paşa Bey yanında. Latif Hanım Hanım var. Öyle çekilmiş. Ben de resmi var. Osman Bey'le birlikte çekilmiş. Ama maalesef diğerlerinin, Ahmet Hilmi Bey'in ve Reşat Yüzbaşı'nın resmine ulaşamadım. Yakınlarında da yok. Epey soruşturdum, bulamadım. Zaten Ahmet Hilmi Bey aslen Yeşilhisarlı. Bizim köyde evlendi. Ortahisar'da kaldı. Ama cenazesi nereye gitti, onu da bilmiyorum.

Çok muhterem bir adamdı.

Devamı gelecek