EDEBALİCE
‘ZEHRA’NIN GÖZLERİ’Nİ SEYREDERKEN
Ali İhsan TOSUN
İsrail’de Birleşmiş milletler Mülteci kampında, ihtiyar dedesi ve kardeşiyle birlikte yaşamak zorunda kalan, henüz 8 yaşında küçük bir kız…
Zehra!...
İsrail saldırıları sonucu evleri yıkılmış…
anne ve babasını kaybetmiş.
Q Q Q
İsrail Parlamentosu’nda bir profesör ‘İsrail Hastaneleri’nde organ nakli yapılabileceği müjdesini (!) veriyor. İsrail vatandaşlarının hayatlarında olumlu yönde büyük değişikliklerin olacağını vurguluyor!...
Olaylar böyle başlıyor.
Q Q Q
İsrail askerleri Birleşmiş Milletler konvoyunu rehin alıyor. Elbiselerini değiştirip, sözde doktor kılıklı birisiyle BM Mülteci kampına gelip “çocuklar arasında gözleri kör eden bir virüsün salgın hale geldiği” yalanı ile “kamptaki bütün çocukların virüs taramasından geçeceğini” söylüyorlar.
Zehra’nın gözlerini çok güzel ve sağlıklı buluyorlar. Zehra’da ‘Virüs var!’ yalanıyla çocuğu BM Hastanesi yerine Tel Aviv’deki İsrail Hastanesi’ne götürüyorlar. Dedesi ve öğretmeni şüphelendikleri için çocuğu vermek istemezler. Sonunda dedesinin de yanında gitmesi şartıyla razı olurlar.
Hastanede başta iyi davranırlar. Güzel yemekler yedirirler. Çiçekli bahçelerinde gezdirirler. Bütün tahlillerden sonra emekli generalin ağırcaklı çocuğuna Zehra’nın gözlerini nakletmeye karar verirler. Artık süreç başlamış, Zehra’nın gözleri İsrailli çocuğa nakledilecektir.
Durumu anlayan dedesi ile villadan kaçarlar. İsrailli bir vatandaş –insani duyguları ağır basar- yardım eder, evini açar. Yakalanırlar, tekrar villaya götürülürler. Dedeye eziyet eder, gözlerini kör ederler. Dede ölür.
Zehra’nın gözleri ağırcaklı Thomas’a nakledilir.
Q Q Q
Gözlerini kaybeden Zehra’yı zor günler beklemektedir. Ağabeyi ve öğretmeni onu kampa kaçırır.
Sonunda İsrailli parlamenter “Filistin topraklarının ‘Vâd edilmiş topraklar’ olduğunu, Filistin’deki canlı cansız bütün varlıkların İsrail vatandaşı için yaratıldığını, onlar üzerinde her türlü hakka sahip olduklarını” söyleyerek 3 bölümden oluşan “Filistinli Zehra’nın Gözleri” filmi sona erer.
Aslında sona ermez, sahada bu vahşet hala devem etmektedir, Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Ache’de, Myanmar’da…
Hep İslâm Ülkelerinde!...
Sadece Hıristiyanlar değil bütün dinlerden insanlar Müslümanları katlediyorlar.
Hindistan’da Silhler,
Yemen’de Husiler
Ache’de Budistler…
Q Q Q
Geçtiğimiz günlerde Suriye’de ‘Beyaz Baretliler Örgütü’nün kurucusu eski İngiliz istihbarat görevlisi James Edward Le Mesurier, Beyoğlu’nda ikamet ettiği apartmanın önünde ölü bulundu.
‘Beyaz Baretliler’ bombalarla yerle bir edilen Suriye sokaklarında sözde insani yardım amaçlı STK gibi görev yapıyordu. Aslında işin gerçeği, -kurt bulanık havayı sever misali- maksat insani yardım değil, yaralanan ya da ölen insanların kadavralarını Avrupa’ya kaçırarak organ kaçakçılığı yapmakta oldukları ortaya çıktı.
Rusya, eski İngiliz asker James Le Mesurier'in bir İngiliz ajanı olduğunu iddia etti.
İngiliz Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Tom Tugendhat, eski İngiliz asker James Le Mesurier'in; "Suriye'de insan haklarını savunma konusunda yaptığı kahramanca çalışma ona pek çok düşman kazandırdı ve Rus yetkililer onu sık sık terör örgütleriyle ilişkili olmakla suçladı." ifadelerini kullanarak Rusya’nın ajanın ortadan kaldırdığını imâ etti.
Q Q Q
0rgan kaçakçılığı vahşeti hala devem etmektedir.
Hem de Birleşmiş Milletler Kampları’nda…
Birleşmiş Milletler’in gözü önünde…
Birleşmiş Milletler’in üye olduğu ülkelerin organ ihtiyacını karşılamak amacıyla…