Yetim kelimesi, Arapça kökenli bir kelimedir. “Yalnız kalmış kişi” demektir. Araplar sedeften büyük bir inci çıkar ise tek başına kaldığı için o inciye “Dürri yetim” yani benzeri olmayan tek kalmış inci derler. Yetimlikte aslolan çocuğun temel ihtiyacını karşılama işiyle mükellef olan babanın vefat etmesidir. Babası vefat eden her kişi rüşt çağına erene kadar yetimdir. Annesi vefat eden kişiye ise öksüz denir.
YETİMLİK NE ZAMAN BİTER
Fıkıh âlimleri yetimin yetimliğinin ne zaman biteceği konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bir kısmı buluğa erince yetimlik biter (temel görüş budur) demişlerdir. Bir kısmı da rüşte erince yetimlik biter demişlerdir. Buluğa ermek (erkek veya kız olmaya ilk adımı atmak demektir) bugün için 14-15 yaşlarını kapsamaktadır. Rüşt ise hayata atılacak bir yaşa ulaşması yani baba olmadan hayatını kazanacak, ihtiyaçlarını karşılayacak yaşta olması demektir.
Yetim kalan bir çocuğun annesi bir başkası ile evlense dahi onun yetimliği devam etmektedir. Çünkü o çocuğun nafakası öz babası üzerine asli bir yükümlülüktür, o da vefat etmiştir.
YETİMLERİN EFENDİSİ HAZRETİ MUHAMMED ALEYHİSSELAMDIR
Allah, müminleri ümmetin yetim kalan çocuklarını doyurmaya, mali destek vermeye ve yaşam şartlarını düzeltmeye teşvik etmiştir. Kur’an-ı Kerim'de yetimlerden bahseden birçok ayet vardır ve Allah bu konuda hassas bir şekilde kullarını gözetmektedir. Devlet Başkanının velisi olmayanların velisi olduğu yolundaki genel kurala göre (Tirmizi, Nikâh 15) bu vazifenin devlet tarafından icra edilmesi gerekmektedir. Bu minval üzere Medine’de devlet gelirleri içerisinde yetimler için özel bir pay ayrılmıştır.
Yetimin malını yemek İslam’da en büyük günahlar arasında sayılmıştır. Yetimliği bizzat yaşamış olan peygamberimiz şehadet parmağını ve orta parmağını birleştirerek “Yetimi koruyup gözetenle ben, cennette böyle yan yana olacağız” demişlerdir. (Ebu Davud, Edeb, 121)
Anne ve babaları Müslüman olsun veya olmasın yetim çocuklar asla terk edilemez ve kötü insanların ellerine bırakılamaz. Günümüzde savaş, salgın ve doğal afetler yaşanması nedeniyle binlerce yetim vardır. Özellikle ülkemizde hayır faaliyeti yapanlar bilir ki 7-8 sene öncesinde yetim bulmak hakikaten zor bir iş idi. Zira bizim gibi toplumlarda çocuk bir ailenin parçası olduğu için babası da doğal sebeplerden ölürse ailenin diğer fertleri hayatta olduğu sürece yetim çok ele ayağa düşürülmez. Ya amca, ya hala birileri muhakkak sahip çıkar ve gerçekten de bizim toplumumuza ait oldukça az sayıda muhtaç olan yetim vardır. Ama ümmetin başına gelen savaşlardan dolayı mülteci kardeşlerimizin yetimleri çoktur. Bunları sahiplenecek akrabaları da kendileri gibi savaş mağdurudur. Bunlar ümmetin yetimleridir. Yetimin dini, meşrebi önemli değildir.
Allah Müslümanları kardeş kılmıştır. Allah, şeytana “İnsana secde et” dediğinde kendi yaratılışının farkını vurgulayarak “Ben ateştenim, onlar topraktan” diyerek secde emrini reddeden ve ilk ırk ayrımcılığını başlatandır. Bizim hangi ırktan olduğumuzun, yetimin hangi ırktan olduğunun asla önemi yoktur. Biz şeytan gibi ırk ayrımı yaparak Allah’a isyan etmedik. Bizler O'nun kullarıyız. Allah bütün Müslümanları kardeş kıldı. Yetim, muhacir din kardeşimizin çocuğudur. Müslümanlar da bir binanın tuğlaları gibidir. Bugünkü yetimlerin çoğu belki on seneye rüştüne erip kendi hayatına başlayacağı için tekrar yetim bulmakta zorlanacağımız günler gelecek diye düşünüyorum. Şu sıkıntının içindeki güzel günleri yakalayıp yetime sahip çıkmak, hayatı artı averaja çevirmek bizler için bulunmaz fırsattır. Herkes binasındaki, mahallesindeki, semtindeki yetime sahip çıkabilir “Yetim gülerse, dünya da güler.”
Henüz basılmamış olan hikâye kitabımda bir bölümü yetimlere ayırmıştım. Şimdi sizi o bölümle baş başa bırakıyorum.
Hikmetler:
Sakın yetimin gözyaşını yere düşürme! Zaten o gözyaşı düşse de yere düşmezmiş derler, yetimi ağlatan kavme azap gelmesin, yer titremesin, gök ağlamasın diye Rahman’ın avucuna düşermiş o damla.
Yetimin gözünün çapağını sil.
Bir yetim bulursan kendi evladının başını okşadığın gibi onun başını da okşa. Bu kadar hızlı, saçının her teli adedince sevaba ulaşacağın bir hayır bulamazsın.
Allah istese onun babasının canını almazdı. Allah, sadece ümmet kendi çocuğu gibi o çocuğa da sahip çıkar mı diye imtihan etmektedir.
Yetimlerin efendisine salât-û selam olsun...
Hikâye:
Sahibi Allah Olana Dikkat Et!
Vaktiyle Bağdat’a bir vali atanmış. Her gün şehrin sokaklarını gezer, asayiş berkemal mı diye kontrol edermiş. Yürürken eli arkasında böbürlenerek dolaşırmış. Pazısı kuvvetli, kılıcı keskin, kesesi de bir hayli doluymuş. Daha ne olsun, ensesi yeterince kalınmış. Bir gün yine tebaam ne eder diye endamlı endamlı parıltılı kaftanı ile yürürken oyun oynayan birkaç çocuğa denk gelmiş. Mahallede oyun oynayan çocuklar ne bilirler valiyi, birbirleri ile kovalaşırlarmış. O hengâmede olan olur, bir yetim yerde birikmiş bir su birikintisine basar. Üzerine çamurlu su sıçrayan Vali, ipek kaftanın battığını görünce tez bir hareketle tokadı yetimin yüzüne yapıştırır. Bir şaakk sesi gelir. Sessizlikte bir şaakkk! Dünya duruverir gökte meleklerin kulak kesildiği bir şaakk! Ne bilsin su sıçratanın bir yetim olduğunu...
İnci çamura düştü diye değeri mi azalır?
Yeryüzünde nice gariban vardır ki gökyüzünde ismi tanınır.
Canı yanan çocuğun babası da yok ki kime koşup ağlasın, kime dert yansın? Kim acıyan yanağından öpsün?
Gözlerini semaya diker:
-“Medet Rabbim! Senden başka kimim var?” der...
İki cümle hızla göğe yükselir, melekler panikler, bir telaş başlar gökyüzünde, hem de ne telaş! Göğün gözleri dönmüş sessizlik çökmüş, herkes sonucu beklemekte ve şimşek hızıyla yetimin duasına icabet edilir, dua kadere dönüşür. O ensesi kalın adam nerden bilirdi ki yetimin sırtını âlemlerin Rabbi’ne dayadığını? Nerden bilirdi ki bir çocuğun: “Allah’ım, al bunun canını!” diyeceğini...
İsnat
“Seni yetim bulup da barındırmadı mı?” (Duha Suresi, 6. Ayet)
“Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 250)
Ebu Hureyre’den (R.A.) bildirildiğine göre Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Kendi yetimini veya başkasının yetimini kollayan kimseyle ben cennette şöyle yan yana bulunacağız.” İşaret parmağı ile orta parmağını birleştirdi.
(Müslim, Zühd, 42)