Şeriata uyanın hiçbir işi şer olmaz. Şeriat uymayanın akıbeti hayır olmaz. Biz, kendimize indirilen şeriat ile hüküm ederiz.
Kişinin havada uçmasına, suya yürümesine değil; namaz kılıp kılmadığına, zekatı verip vermediğine, islamın kurallarına , dine uyup uymadığına bakarız.
1.Hikâye: Uyanık Derviş
Kâbe’de ayağını Kâbe’ye uzatmış halde yatan arsız bedevi bir dilenci yatıyordu. Eve (Kabe’ye) saygısı olmayan, ama ev sahibini de bilmeyen bu dilenciyi gören derviş, ona kibar bir şekilde bir ayet ile seslendi:
“Her kim Allah’ın şiarına (simgelerine) saygı duyarsa şüphesiz bu kalplerin takvasındandır.”
(Hac, 32)
Fakir ayete kulak kesmeyip istifini bozmayınca bu sefer de gördüğü yanlışı eliyle düzeltmek isteyen derviş, kibarca eliyle dürtmek istedi, ama o an gökten bir ses geldi.
“Ey derviş! Tez elini çek dostumdan. Dostuma dokunma! Ben Rahman olduğum sürece kimse ona dokunmasın.”
Bir an dervişin içi titrer, ayaklarının bağı çözülür. Lakin derviş ham derviş değildir, hemen meseleyi idrak eder, sesin sahibini şeytanı hemen tanır ve der ki: “Madem sen Allah’sın, o zaman meseleyi çözmek için ya şeriatını kaldır ya da fakirine çeki düzen ver.” Ses bir anda kesilir, zaten şeytanın tuzağı, bilgeler için pek zayıftır.
Nice yollarda şeriatı bilen Hazreti Ömer gibi yürüyenler vardır ki şeytan onları görünce yolunu değiştirir.
2.Hikâye: Yanlış Çekilen Besmele-i Şerif
Şiraz şehrinde bir tekkede eteği öpülen bir şeyh nasıl olursa besmeleyi yanlış çeker, ama müridân da nice gizli hazineler vardır. İrfan ehli bir mürid edeb-i ihsan ile kısık bir sesle; “Efendi hazretleri galiba diliniz sürçtü, bir lahinde bulundunuz, sanki çektiğiniz istiazeyi (besmeleyi) yanlış söylediniz.” Der.
Alnındaki damar beliren şeyh efendi eliyle semayı işaret
etti ve bir anda bulutlar aralandı ve gökyüzünde besmele-i şerif gözüktü, ama şeyhin okuduğu gibi yazıyordu. Mürit, dini islama Allah’ın koydugu şeriata uymayan meselede karşısındaki Hz. Ömer bile olsa kılıç çekecek kadar cesurdu. Keramet karşısında tam yanındakiler öpmek için üstadın eteğine sarılırken, mürit işaret parmağını dili ile ıslatıp göğe doğru kaldırdı. “Ya Allah, Bismillah! Hata gökte de olsa hatadır, düzeltelim inşallah.” dedi ve şaşkın bakışlar arasında besmeledeki hatayı düzeltti. Ortalık buz kesti, her şey yalan oldu. İslam’a uymayan harikûlade olayların keramet olmadığını herkes anladı. Mürit elini kılıcının kabzasından sıkıca kavradı ve verilecek cevabı bekliyordu, ama baktı ki şeyh efendi nefsine kapıldığını anladı, boyun büktü. Mürit kılıcını kınına yerleştirip dilinde bir mısra ile sessizliğe doğru yol aldı...
Şeriat kim sarayı Kibriya’dır, murassa kal’adır. Hakikat babıdır, muhkem binadır. Anın bir taşını her kim koparsa, Yerine başını koymak revadır.
Şeyh efendi baktı ki hata düzeldi, ama saklaması gereken keramet izhar oldu, parmakla gösterilmenin bir afet olduğunu bilen şeyh efendi, kendi hatasını da başından geçen olayı da şu mısralarla ifade etti.
Hakkı gel sırrını eyleme zahir. Olmak ister isen bu yolda mahir. Harabat ehlini hor görme şâkir. Defineye malik nice viraneler var.
İsnat
“Her kim Allah’ın şiarına (simgelerine) saygı duyarsa şüphesiz bu kalplerin takvasındandır.”
(Hacc, 32)
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslamiyet’i beğendim.”
(Maide, 3)
Ebu Saîd el-Hudrî radiallahu anh, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle buyururken işittim dedi:
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”
(Müslim, İman 78)
Aslolan allahın koyduğu hükümlerdir.kim buna muhalefet ederse isterse havada uçsun ayağından çekmek gerekir yaşayan da bir delille yaşar ölende bir delille ölür.