Yahudiler neden zengindir?

Yahudilerin zaaf ve korkuları nelerdir?

York’ta neden kendilerini öldürmek zorunda kalmışlardır?

YAHUDİLER

Yahudi deyince 3500 yıllık inanca sahip olan bir kavimden bahsetmiş oluruz. Milattan önce bile milattan sonrası kadar yaşamış fakat 3500 yıldır doğru düzgün bir devlet kuramamış bir kavimden bahsediyoruz. Dünya üzerinde dini bir inanca sahip olup devlet kuramamış kaç ülke kalmıştır acaba? Dünyadaki farklı ırklar ve ufak tefek topluluklar (Macarlar, Çekler, Ermeniler, Sırplar, Afrika’nın ilkel kabileleri) bile zaman içerisinde birer devlet kurmuştur. Ama Yahudiler 3500 yılda krallıklar haricinde doğru düzgün bir devlet kuramamışlardır. Bu gerçekten trajikomik bir şeydir. Aynı kırk yıl çölde yollarını bulamamaları gibi.

Tabi bunlar takdiri ilahidir. Allah bir kavmi şaşırtır ise aynı kavşakta döndürür durur.

 İNSANIN PARA İLE İMTİHANI

 Para deyince Yahudilerden önce aklıma insanoğlunun en keskin imtihanlarından birisi olduğu gelir.

 Sahih bir hadisi şerifte:

Allah kuluna cennette güzel bir yer hazırlar ama kulun buraya ulaşmak için Salih amelleri yeterli değildir. Nafile namazı azdır, nafile orucu azdır, parası yoktur hayrı azdır ama sevilen bu güzel kul hakettiği yere ulaşsın diye Allah o kula dünyada sıkıntılar verir ki bu çektikleri günahlarına kefaret olsun madem dünyada çektin o halde sana burayı çektiklerinin karşılığı olarak veriyoruz denilir.

Bir de hadisin diğer kısmı vardır:

Allah kuluna cehennemde bir yer hazırlar ama o kul kendisi için cehennemde takdir edilen o günahları işleyecek imkân bulamadığı için o günahları işleyemez. Allah imkân bulduğunda o kulun azgın ve zalim olduğunu kesin bilir. Allah da ona maddi imkânlar verir ki ya cenneti satın alsın ya da kendisinin özünü ortaya çıkarsın ve hak ettiği yere gitsin diye o kişide maddi imkânları ile cenneti satın alacak işten daha çok koşturarak cehenneme doğru yol alır. İnsanı ve tabiatını en iyi bilen hükümran olan Allah’ın işleri hep bir kanunladır.

Ben bu hadiste anlatılan cennetlikler ve cehennemlikler örneklerine Yahudiler açısından baktığımda ilk dönem samimi Yahudilerinin yani Hz. Musa’ya iman eden kesimin çektiklerinin cennete gitmeleri için bir vesile olduğuna, son dönem Yahudilerine verilen zenginliğin elindeki paranın tasarrufuyla alakalı olduğunu düşünüyorum.

Yahudiler azgınlıklarından dolayı hep sürülmüşler ve gittikleri ülkelerde yaptıkları işlerden dolayı hep o kavimlerin bunlardan kurtulma çabası ile karşı karşıya kalmışlardır. Orleans, Roma, Mainz, Tunus, Fas, Granada, Ralisbon, Kiev, Almanya, Fransa, Belitz, Yama, Narfolk, Bray, Belçika, elliye kadar ülkede o ülkelerin halkları tarafından Yahudiler katledilmiştir ve dünya ülkeleri Yahudilerden kurtulmaya çalışmışlardır. Hani bir kişi çokça trafik kazası geçirse hadi birincide haklısın hadi ikincide de haklısın ama kardeşim bir yılda on kez kaza yaptın senin hiç mi suçun yok (Henry Ford haksız mı?) denilir. Bir ülke zulmeder iki ülke zulmeder ama dünya hep mi bu kavimden kurtulmak ister? Yüze yakın Yahudi katliamı olmuş, dönüp bir tarihlerine bakmak gerekir.

YAHUDİLERİN PARA KAZANMASINA NE VESİLE OLDU?

Dünyada kimsenin bunlara katlanmak istememesinden ve hep sürgün yedikleri için bir yerden toprak alamadılar, gittikleri ülkelerde o ülkenin ırkından ve dininden olmadıkları için yakınlık kurup devlet kademelerinde ilerleyemediler. Ellerinde yapacakları tek iş kaldı o da ticaretti ve onlar da ticarete başladılar. Sürgün oldukları zamanlarda topraklarını terk etmek zorunda kalıyorlardı. O halde paralarını nakitte tutup yanlarında taşımaları gerekiyordu ki gittikleri ülkelerde tekrar bir hayata başlayabilsinler. Paralarının hep yanlarında kalabilmesi için de kıymetli eşya işine yani altın ve mücevher işine girdiler, mesleklerini zamanla çocuklarına öğretip kıymetli madenler işinde kuyumculukta zengin oldular. Buradan da daha uzun dönem kaldıkları ülkelerde bankacılık sektörüne geçtiler. Hâlbuki Yahudilerin dinlerinde faiz haramdı ama mağduruz neslimiz yok olacak para ile ayakta kalabiliriz fikri zamanla Yahudi hahamlar faiz işlerine zaruret gibi bakıp madem zaruretten bu işe giriyorsunuz o halde Yahudi haricindeki insanlara faiz uygulayın ama Yahudilere faiz uygulamayın demeye başladılar. Faiz almaya gelen muhatapları da kendi dinlerinden olan Yahudiler olmaya başlayınca bu da Yahudi mi, böyle Yahudi mi olur diye kılıflar bulup her türlü faiz işine girdiler. (Bu olay Kur’an’da bahsi geçen atalarının cumartesi balık yakalama yasağını hatırlattı Cenab-ı Allah emirlerim karşısında ne yapacaklar diye cumartesi günü balık yakalamayı yasaklar ama imtihan için cumartesi de denizde balık kaynar. Yahudiler ağı cumadan atıp pazar sabahı toplarlar. Aynı zihniyet günümüzde de devam etmektedir. Cumartesi onlar için önemli olup ateş yakmazlar evdeki ocaklar cumadan pazara yanar halde bırakılır, asansöre binseler düğmeye basmaz birini beklerler böylece kullanmış olmazlar gibi işe kılıf bulmak Yahudi’nin işidir.

Tıp ilminde hastalıklara geliştirilen Aşı işlerinde dünya birincisi Yahudilerdir galiba şimdiye kadar bulunan 200 aşının 150 civarı Yahudiler tarafından bulunmuştur. Tohumculukta ve gen çalışmasında dünya lideri olmaları, silah sanayindeki başarıları ve bilimsel çalışmaları temelde bilime hizmet etmek için değildir. Şayet Yahudiler salgın hastalığa kapılırsa onlara bir şey olmasın neslimiz gitmesin ya da dünyada tohum biterse ne yaparız, ya da topraksız kalırsak yer altında yaşamak zorunda kalırsak nasıl toprak olmadan meyve alırız diye ölüm ve katledilme korkuları birçok sektörde onların başarılı olmasını sağladı. Para ve bilimsel gelişmeler yaşadıklarının pozitif bir sonucu oldu bunlar başarı gibi gözüktü ama bir de perçinleştikçe perçinleşen bir zaafları oluştu o da: Korku! Ataları çocuklarına onlar kendi çocuklarına onlar da kendi çocuklarına parayı aktardıkları gibi korkuyu da aktardılar.

Paraya olan hırs aynı zamanda o konuda zaafı da doğurdu. Şu an Kudüs’te yaşayan Yahudilerin birçoğu devletten villa, araba ve yüklü bir maaş alabilmek için İsrail dedikleri yerde zorunlu yaşamaktadır,  sene içindeki zorunluluk süresi bitince de hemen en yakın ülke olan Türkiye’ye yani İstanbul’a kaçmaktadırlar çünkü Yahudilerin bile kendilerine tahammülleri kalmamıştır. Yahudiler para avladılar ama paranın da avı oldular.

PARA KORKUYU ARTIRIR ÇÜNKÜ DÜNYAYI SEVMEYE BAŞLARIZ.

Ekonomik durum yaşayışları değiştirir. Hayatı hatta duyguları bile değiştirir. Kötü bir arabası olan adam arabasını kapıya bırakır kafası rahat evine gider yemeğini yer. Ama para kazanınca alınan lüks arabaya bir garaj lazımdır. Öyle kapının önüne terk edilemez. Paranın hepsi bankada tutulmaz ne olur ne olmaz vergi gelir banka batar ihtilal olur eve de bir kasa koymak gerekir kasa konulunca eve kamera döşenmelidir. Kamera olunca kenarda da bir silahın olması gerekir ya da güvenlikli sitelere yerleşmek gerekir sitede güvenlikçi şartı olmalıdır. Zamanla korumalar ile gezmek lazım olur diye mafya ilişkileri de dengeli tutulmalıdır. Ama en önemlisi artık dünyadan vaz geçemeyecek şekilde ölüm korkusu kalplere yerleşecektir. Para oldukça oluşan hastalıklar cümlesindendir. Hele tarihte ataları hep öldürülen insanlarda bir de paraları varsa ölüm korkusu ile paranoyak (kelimenin içinde de para var) bir durum oluşur.

Tabi kalplerinde bitip tükenmeyen bir korku yerleşti Türkiye’de yaşayan 20 bin Yahudi’nin aslında güvende yaşadıkları halde en büyük sorunu korkudur, hep tetikte yaşarlar kendileri ile ilgili her haberi dikkatlice incelerler acaba başımıza bir şey gelir mi? korkusu. Öhö!!! Tedirgin olmayın sadece öksürdüm.

YORK KATLİAMI (gerçi intiharı demek daha doğrudur.)

Şaka gibi ama tarihten iki örnek vereyim bu hastalığın onları nasıl bitirdiğini görelim Hıristiyanlar 1000 yılında İngiltere’de yaşamaktadırlar. Hıristiyanlıkta faiz yasak olduğu için faizli bankacılık kurmamışlardır. Çünkü o zaman daha dindar olan İngilizler günaha girmemek ama halkın ekonomik faaliyetlerine de karışmamak için o zamanki Yahudilere gelin bu işi yapın dediler. Yahudiler İngiltere’de kurdukları bankalar ile Hıristiyanlara para sattılar. 50 yıl sonra 1050’li yıllarda Yahudiler İngiliz sermayesinin yüzde 30 una sahip oldular ve kraldan da daha zengin oldular. Zamanla Kral’a yaklaşan haçlı seferleri ve güvenlikleri ile ilgili kaygılarını aktardılar Kral’da haçlı seferleri başlıyor size sağlam bir kale yapayım bir sorun olursa buraya girin ben de gelir sizi kurtarırım dedi. 1. haçlı seferi başlayınca Aslan yürekli Richard zaten Hıristiyan olmayanları sevmiyordu ve kendilerinin sömürüldüklerini anladıkları için Yahudilere düşmanlıkları vardı Yahudilerin üzerine gidince Yahudiler York’taki kaleye sığındılar York katliamı denilen olay 1190 yılında 5000 Yahudi’nin ölümü ile tarihe geçti ama Yahudileri Hristiyanlar öldürmedi. Kuşatılan Yahudiler ya bu Hıristiyanlar içeri girerlerse, ya bizi zorla Hıristiyan yaparlarsa, ya bizleri öldürürlerse diye Allah kalplerine korku düşürdü. Ve korku büyüdü de büyüdü kendimizi öldürelim dediler ne yapalım diye karar aldılar babalar ilk önce çocukları öldürsün, sonra kadınlarını, sonra haham babaları en sonra da hahamlar kendilerini öldürdü. 5000 kişinin kendilerini ve çocuklarını öldürmeye çalışması akıl almaz bir korkunun sonucudur.  Bu suretiyle kale fethedilmeden 5000 kişi kendi kendini öldürmüştür. Çok ilginç bir olaydır. Buna benzer bir olay Müslümanlar ve Araplar arasında da yaşanmıştır.

NADİROĞULLARI HİCAZDAN İLK SÜRGÜN

Nadiroğulları Medine’nin en zengin Yahudi kabilesi idi Müslümanlar ile aralarındaki akitlere uymadıklarında Müslümanlar Nadiroğulları’nın üzerine yürüdü ama Nadiroğulları’nın kalelerini fethetmek gibi bir ümitleri yoktu çünkü çok sağlam kalelerde idiler. Başta Yahudiler kalelerimiz bizi korur dediler ve kuşatma başladığında tıpkı York kuşatması gibi Allah Yahudilerin kalbindeki korkuyu çoğalttı ya Müslümanlar bizi ele geçirirse ya evimizi alırsa diye evlerindeki en kıymetli eşyalarını kendi elleri ile kırdılar, kapılarını söktüler evlerin duvarlarını yıktılar ve korkudan teslim oldular. Çok Patolojik bir durum tarihte büyüyerek gitmiş bir hastalıktır.

 HALEN YAHUDİLER KENDİLERİNİ KORUYACAKLARINI ZANNETTİKLERİ KALELER YAPIYORLAR

Kudüs’ü ziyarete gitmiştim oraya gelen Yahudi asıllı başka ülkelerin insanlarına sadece burada kalsınlar diye villalar, arabalar, maaşlar aylık 10 binlerce dolar vs falan veriliyormuş Ariel Şaron’un  emri ile bütün tepelere villalar yapmışlar bu villaların her biri  kale gibi hatta orada duyduğuma göre nükleer silah geçirmeyen odası olmayan eve yapı denetim ruhsat vermiyor imiş. Yine kendileri için kale yapmışlar galiba kıyamete kadar duvarların arkasına sığınacaklar. Olaki nükleer silah atılırsa evde korunalım diye düşünmekteler. Mescidi Aksa’da namaza az bir vakit kaldı yolda gördüğüm villaları ve güvenlikli yapısını düşünmeye başlamıştım o sırada namaza vakit de vardı en iyisi boş boş oturmayayım biraz Kuran’ı Kerim okuyayım dedim rastgele açtım ama Rabbim anlayış vermek için saf suresini denk getirdi.

“O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın” (Haşr Suresi 2. Ayet)

Bu kalelere kimse giremez diyorlar ama Müslümanlar yaklaşınca kalplerine bir korku iniyor ve eyvah evlerimizi de elimizden alacaklar diye baltalar ile kendi evlerini yıkıp teslim oldular.  Hatta Müslümanlar bile o toprakları alabileceklerini zannetmedikleri halde.

Sizde ölüm korkusu oldukça 5000 yıl daha geçse asla devlet kuramazsınız zaten kıyamet savaşı Müslümanlar ile Yahudiler arasında olacaktır. Yahudilerin çabaları kıyameti başlarına getirecektir. Farkında değiller ama paranın çokluğu onlarda ölüm korkusunu artırmaktadır. Ama siz ne zaman fakir kalırsanız işte o zaman sorun vardır.

Velhasıl Yahudilerin dünyada zengin olmaları, bir devletlerinin olmaması ve geçmişten beri kalplerine yerleşmiş olan ölüm korkusu yaşadıkları hayatın bir parçası değil, yaşadıkları hayat bile Allah’ın onlar hakkında takdir ettiği planın bir parçasıdır.

İstedikleri kadar zengin olsunlar bu sadece korkularını artıracaktır. Hem biz biliriz ki savaşta zafer ancak Allah’a itimat iledir güç veya para ile alakalı değildir dünyadaki savaşlara bakın belki de yüzde doksanını hep düşmandan daha az güce sahip olanlar kazanmıştır. Çünkü gücüne sığınmaz isen Allah’a sığınırsın Allah kendisine sığınanın yanındadır.