EDEBALİCE
AHMET HİLMİ ERTEGÜN - 1
Ali İhsan TOSUN
Ahmet Hilmi Ertegün… Aslen Yeşilhisar'ın bir köyünden... Ortahisar'a sürgün geldi bu adam…
Sürgün gelmesi de çok ilginç… Atatürk, Ahmet Hilmi Bey’i sürgün etmiş. Bunlar, aslında Atatürk'ün sağ kolu idiler.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası, hak edenlere İstiklal Madalyası vermeye başlayınca; “İstiklal Madalyası vereceksen herkese vermen lazım. Kadın, kız, çoluk çocuk… Kadınlara bile… Ayağımıza çorap ördüler… Milletin hepsi; kadın, kız, genç ihtiyar… Üzerine düşeni yerine getirdi.” demiş.
Ortahisarlı dostum Ali Kaptan’dan aldığımız bu bilgilere göre, Hilmi Ertegün; “Herkes bu milletin kurtuluşu için çalıştı. Ya herkese vereceksin ya kimseye verme!..” demiş. “Yoksa ben de istemiyorum.”
Kendi emekli maaşını da almadı. Onun üzerine Atatürk'e böyle iki defa karşı gelir.
Ertegün'le görüşmeleri bitince Atatürk; “Sürün bunu,” diyor, “Osman Bey’in köyüne.” Osman Erkeller, Abdülhamit’in istihbarat şefi.
Bu adam buraya otuz altıda sürgün geldi. Bin dokuz yüz elliye kadar burada daimî ikametgaha zorlandı. Karakola imza verdi. Ben çok şarap taşıdım bu adamlara. Şarap içerlerdi.
Mesela bir trenci vardı. Trenden, gardan emekli olmuştu. Onlar çok muhterem bir insanlardı.
Ben de çocuğum yani. Konuşmalarını anlamıyorum, farklı ağız kullandıkları için. Anlamasam da hoşuma gidiyordu o konuşmaları. Yanlarında oynuyorduk.
Çağırırdı beni. “Gel bakalım çocuğum.”
Ben hemen koşardım. Bana para verir, bir şeyler almam için. Mutlaka yirmi beş kuruş artardı. “ Senin olsun be çocuğum.” derdi bana.
Yirmi beş kuruşta o dönemde bayağı büyük para. Otuz beş kuruş sigaranın paketi…
Köylü sigarası otuz kuruştu. Ötekiler otuz beş kuruştu.
Ahmet Hilmi Ertegün, Osman Erkeller, Reşit Yüzbaşı…
Bu üçü İstanbul'da, Osman Bey, hani haydutları bilir ya; “Bundan sonra,” diyor, “size ceza yok. Ne yaparsanız yapın İngilizleri.”
Onlar da çok İngiliz askerini öldürüp atmışlar Haliç'e. Cephaneliği yarmışlar. Caminin de bir kapısını çalmışlar, tabut yapmak için. Tabutun içine silahlar doldurmuşlar. Yirmi beş otuz kişi, cenaze götürüyoruz diye Anadolu'ya silah kaçırmışlar. İngilizler de selam dururmuş onlara, cenaze gidiyor diye.
Böyle üç dört defa silah kaçırmışlar. Sonra kömür torbaları içerisinde, tabutlar içerisinde silah, cephane taşımışlar.
Ben bunları nereden öğreneyim? Bunların kaynağı “İki Devrin Perde Arkası” adlı bir kitapta var. Yazarı Semih Nafiz Tansu…
Albay Hüsamettin Ertürk anlatıyor. İstihbarat şefi. Semih Nafiz Bey de bunu kitaplaştırmış.
Bu kitap bizim kütüphanede var. İstersen okuyabilirsin. Bizim Ortahisar'da, kütüphanede.
Reşat yüzbaşı… “Karayılan” ismiyle maruf. Maraş'ta ve Gaziantep'te bir Karayılan var ya meşhur. Karayılan’la birlikte o da Fransızlarla çok mücadele etmiş bir insan.
Bu üçü Ortahisarlı. Maalesef bunun adları hiçbir yere verilmiyor. Ben bunları okudum, üzüldüm.
@ @ @
Ali Kaptan, kendisi de hem yazar hem Kapadokya Bölgesi’nin ilk üç rehberinden biri olan abimiz, üzüntülerinde haklı!... Yazık ki vatan için hizmet edenleri çabuk unutuyoruz.
“Türk’ün Hafıza Sorunu” adlı eserinde hemşehrimiz Fuat Yılmazer Abi konuya dikkat çekiyor.
Mutlaka okumanızı tavsiye ederim!