“Ah Selma/Hayallerimin Yıl Dönümü” isimli kitap Nevzat Turgut’un kaleme aldığı romanlarından biridir.
Kitapta; ailede anne baba, okulda öğretmenler ve toplum tarafından da bilerek, önemsenmeyerek istismar edilmiş çocukların büyüdüklerinde ortaya çıkan davranış ve kişilik bozuklukları bir aşkta ifade edilmeye çalışılmıştır.
Kız ve erkek yaşantılarına yansıyan geçmişteki olumsuz durumlar bu romanda yer almıştır. Yazar romanda arkadaşlık ilişkilerini oldukça alışılmışın dışında farklı bir açıdan ele almıştır.
Ailelerin farklı yaklaşımları nedeniyle iki gencin içine kapanık yetişmeleri, geleneksel aile yapısını da farklı alanlara taşıdığı toplumdan uzak hayatları romanın bütününde yer eder. Bu durumlar özgüvensiz bir yapıyla dışa vurumu yansıtır. Dolayısıyla böyle bir yaşantıyla gençlerin topluma bakış açılarındaki, bir yönüyle de gençler arasındaki değişime yazar dikkat çeker. Romanın ana karakterindeki kahramanların değişiklikleri, beklentileri ve ruh dünyaları bu romanda psikolojik bir olguyla anlatılmıştır. Böyle bir hal içinde birbirine âşık olmaya çalışan bir yanıyla da mesafeli duran iki gencin ikircikli olarak da üç gencin aşkla arkadaşlık arasında bocalamalı romanın özünü oluşturur.
Üç genç. Romanın merkezinde çekim gücü Selma’dır. Selma’nın aşkı Tarık bir süreliğine kendisinden ayrı kalmıştır. Bu ayrı kalış bir zorunluluktur. Tarık’ın gitmesiyle Selma Ilgar’la tanışır. Arkadaş olurlar. Birbirlerini sevmektedirler. Aşk olma hususunda Selma Ilgar’a kesin olarak mesafeli olmasını ifade eder. Ancak iki gençte birbirlerini severler. Aşıktırlar.
İki aşk arasında mutluluğa nasıl anlamlar yüklenir?
Romanda yer alan mutluluk kavramı ve mutluluk üzerine düşünceler, anlayışları ele alınmaya çalışılacaktır.
Âşık olduğu insan gidince ve yavaş yavaş başka bir aşka doğru yol alan bir kız ve yeni tanıştığı genç üzerinde çelişkiler sarmalında mutluluk yaşanabilir mi? Günümüzde bu tür ilişkiler genelde bir travma ile sürdüğü görülür. Bu tür gönül işleri sağlıklı da ilerlemez. Sonuçta bir taraf çoğunlukla yara alırken karşısındaki sevgili de etkilenecektir. Romanda bu gönül işleri bu hal içinde işlemez.
Selma ve Ilgar’ın birbirleriyle sözleri arasında ilk izlenimlerin birinde şöyle bir diyaloğ geçer,
“Sizi sanki yıllar öncesinden tanıyor gibiyim, size güveniyorum ve sözünüzde duracağınızdan da eminim.” Konuşmalar devam ediyor.
Bir insanın düşüncesi, olaylara bakış açısı, insanların davranışlarını takip ve tahlil etme durumu, halden anlama, sözlerinden kişiyi anlamak için o kişinin kendi karakterinin oturmuş olması gerekir. “İnsan sarrafı” dediğimiz çıkarım da deneyimlere bağlıdır.
Karşımıza çıkan insanların olumlu ve olumsuz taraflarını görme de bazen o kişiyi tanımada çok kısa bir zaman, bazen de çok uzun bir zaman alabilir. Bu durum kişiden kişiye değişir. Renk vermeyen çetin, uyanık, sinsi, rengini belli etmeyen, soğukkanlı birini tanımakta kolay olmasa gerek.
Duygu yoğunluğu da bizlere, insanı tanıma anlamında yardımcı olur. İlk izlenim, samimiyet, dürüst olmak gibi meziyetler insanı tanıma veya güvenmede önemli etkendir.
İnanma, güven duyma, sevgi besleme gibi düşünce ve duygular ilk görüşte birinin diğerine kanının ısınması, itici gelmemesi olumlu pozitif enerji almasına bağlıdır. Bu gibi hallerde sanki ruh ikizini bulmuş gibi bir duygu halesi oluşur, ortaya çıkar. Böyle bir karşılaşma, muhabbet ve sıcak ilgi, ilişkiye dolayısıyla bir sevgi veya aşka dönüşür. Mutluluk da böyle durumlarda kendiliğinden gelir.
İnsan her ne kadar romanda geçtiği gibi şöyle bir ifade içinde bulunsa da,
“Sen benim hayatımda anlatacak ilginç bir şeylerin olamayacağını anlamışsındır zaten. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim; ben, hani hiç güneşin girmediği, insanların uğramadığı kuytu köşeler vardır ya; oralarda bir taşın altında yaşayan kurbağaya, evini sırtında taşıyan kaplumbağaya benzer hayalperest, kompleksi adamın biriyim.” (sh.42)
Bir insan birine inanır ve güvenirse o kişi için adeta canını verir. Güven ve sevgi böyle bir şeydir. İşte mutluluk denilen tılsımlı hal de aniden veya yavaş yavaş zuhur ediverir.
“…bunları anlatamazsam bu sözcüklerin içerisinde boğulur kalırım.” (sh.44) Karşısındaki güven telkin eder ve saygıyla sözlerine devam ederse, konuşmalar bir de bakmışsınız ki kahramanlardan veya romanın ana karakterinden birine şunları söyletir,
“Mutluluk her zaman içimizdedir, yeter ki biz onu keşfetmeyi bilelim. Eğer mutluluğu keşfetmek bu kadar zor ise en güzel anılarımızdan yardım alalım, çünkü anılar, hayaller bizi hiçbir zaman yarı yolda bırakmazlar… Mutluluk her yerdedir. Önemli olan bizim nereye baktığımız, onu nerelerde aradığımız? Eğer biz onu görmemek için gözlerimizi kapatmayı seçmişsek, o zamanda yapacak hiçbir şey kalmamış demektir.” (sh.45)
Yazar, bir insanın iyi şeyleri hak etmesine rağmen o kişinin layık olduğu şeylere kavuşamaması veya gereken ilgiyi görememesi iyi insanlar için uzun bir süreç olabilir. Ancak insan ümitli olmalı ve inancını kaybetmemelidir. Yazar bu düşüncelerle romanın ana karakteri üzerinden okuyuculara mutluluk mesajını vermekte ve “anın güzelliğini yaşamalıyız”, telkininde bulunmaktadır.
Herkes mutlu mu peki?
Her insanın sürekli mutlu veya mutsuz olması mümkün müdür? Mutlulukta sevinç ve keder misali insanın yaşadıklarına, motivasyonuna veya moral bozucu hallerine göre yer değiştirir ve “mutluluktan ne anlaşıldığına bağlıdır.” Yazar burada küçük, basit mutluluklardan da söz eder,
“Bahar çiçekleriyle dolu bir parkta gezinirken veya bir caddede yürürken güzel bir melodi duyarak mest olmaktır. Mutluluk; geç kaldığını düşünerek tüm gücünle koşup yetiştiğin dolmuş ya da otobüstür.” Mutluluk somuttur ve yanı başımızdadır. (sh.46)
Herkes mutlu olmak ister. Gerçekten de ister mi? Mutlu olmak kişiden kişiye değişir. Mutlu olmak için insanın bunu hak etmeye, elde etmeye amacı olmalıdır. Bu saikle yazarın da belirttiği, “Mutlu olmanın yöntemlerini bilmek lazım.” Yazar bu cümlesinde mutlu olmak isteyen, arzulayan fertlere umutsuzluğa kapılıp da korkmamalarını bir yanıyla telkin ediyor. Yazara göre mutluluk her insan da az da olsa bir kırıntı halinde vardır. Bu açıdan bir örnek vermek gerekirse; mutsuz hisseden, aşkla seven biri hayal ederek o gücü, enerjiyi yeniden duyarak mutluluğa erişebilecektir.
Mutsuzluktan tekrar mutlu olmaya giden yol moral ve enerji gücünü tekrar elde etmesinden geçmekte olduğudur.