SONRADAN SAHABE OLUNUR MU?
ORUÇ
“İslamî Düşüncenin İhyası” adlı eserinde Sudanlı mütefekkir Muhammed Turabî´nin; sahabenin Allah Resulünü görmelerinden dolayı hiçbir müminin onların seviyesinde olamayacağını, fakat her zaman ve her devirde sahabe gibi gerçek Müslümanın olabileceğini/bulunabileceğini belirtmektedir...
Nasıl ki, taşlar içinde yakutun yeri ayrı ise, insanlar içinde de Peygamberimizin, hakeza Peygamberimizin övgüsüne mazhar olan sahabenin yeri ayrıdır.
Bu farklılığı belirttikten sonra; aşağıda biri fikir, diğeri gönül dünyamızın mümtaz şahsiyetlerinden iki kişinin örneğini, ardından sualiyle peygamberimize tevakkuf ettiren bir sahabenin durumunu nakledeceğim.
AZİZ EFENDİ/NURETTİN TOPÇU
“Nurettin Topçu´yu Aziz Efendi´ye (Abdülaziz Bekkine) bağlayan birkaç anekdot var. Bunlardan bir tanesi Aziz Efendi´nin paşmaklarıdır. (ayakkabı) aziz Efendi´nin paşmaklarını uzun yıllar, pazara giderken Bacı Sultan (eşi) giyer, camiye giderken de Aziz Efendi giyermiş! ‘Bana bir pabuç yeter´ dermiş Aziz Efendi.
Nurettin Topçu gibi abide bir şahsiyeti işte bu istiğna (gönül tokluğu) bağlıyor Aziz Efendi´ye.”
Sadettin Ökten; Fincanımda Cola var! tutikitap; S.26
SAHABE SEVBAN R.A.
Ev işlerini görürken hanımının, dışarı giderken de kendinin giydiği bir elbiseleri bulunan Sevban´la ilgili bir namaz sonrası Peygamberimiz; “Sevban´ı birkaç gündür göremiyorum” der. Derhal iki sahabe evine giderek bitkin haldeki Sevban´ı huzura getirirler.
O da Allah Resulüne dünyayı kendisine dar eden, şu suali dile getirir: “Ey Allah´ın elçisi! Ben seni kendimden ve çocuklarımdan daha çok seviyorum. Evimde iken seni hatırlıyor, hasretine dayanamadığım için hemen gelip görüyor, yüzüne bakıyorum.
Senin ve benim ölümümü düşündüm. Anladım ki, sen öldüğünde ve cennete girdiğinde peygamberlere mahsus yüce makamda bulunacaksın. Ben ise (inşallah) cennete girdiğimde seni (orada) göremeyeceğimden korkuyorum…”
Hz. Peygamber bu sözlere cevap veremeden Cebrail gelmiş, Allah´a ve resulüne itaat edenlerin cennette kimlerle beraber olacaklarını bildiren şu âyeti getirmiştir.
“Kim Allah´a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah´ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.”
Nisa: 69/Diyanet Meali
RAMAZAN/ORUÇ
Arınma ayı Ramazan´a girdik. İnanan bütün insanların kendilerini muaheze edeceği/etmesi gerektiği kıymetli bir aydır Ramazan. Allah´ın âyetleri olan gün, ay ve yıl diğer hiçbir gün, ay ve yıldan farklı değildir. Fakat bazı günler, geceler ve aylarda ilahi denen bir takım olaylar cereyan ettiği için diğerlerinde farklıdır. Ramazan ayını da diğer aylardan farklı kılan insanlığın rehberi ve kılavuzu olan Kuran-ı Kerim´in bu ayda, Kadir Gecesinde inmesidir. Gene Ramazan ayını diğer aylardan farklı kılan, bu ayada oruç tutulmasıdır.
Oruç, İslam´ın beş şartından biridir.
Oruç, tan yerinin ağarmasından, güneşin batışına değin hiç bir şey yiyip içmeden ve sair nefsanî isteklerden berî olmaktır.
Tüm ibadetlerde olduğu gibi oruç da imanın bir tezahürüdür. Değişik bir ifadeyle inanan insanların yerine getirmesi gereken bir ibadettir.
Oruç ibadeti niyet, duygu, düşünce, nefis ve tüm azaların kontrol edilip, her daim Yüce yaratıcıyla beraber olduğumuzu, O´nun sürekli bizi gördüğüne inanmakla yerine getirilmesi gereken bir ibadettir.
Bu ayda her türlü olumsuz olaylar karşısında sabırlı olmalıyız. Haklı veya haksız yere sataşanlar olduğu zaman; “ben oruçluyum” diyerek oradan uzaklaşmalıyız gerekirse özür dilemeliyiz.
Kelimenin tam anlamıyla oruç bize “kalkan” olmalıdır. Nasıl ki, kalkan savaşta bizi düşmanlardan korumaya yarıyorsa, oruçlu halimizle de bizi günaha sevk eden/edecek olan ve bizim düşmanımız olan günahlardan korumalıdır.
Peygamberimiz; “Her kim inanarak ve karşılığını sadece Allah´tan umarak oruç tutarsa Allah onun geçmiş bütün günahlarını affeder.” Buyuruyor.
SONRADAN SAHABE OLUNUR MU?
Yazı başlığımın cevabına gelince; aslında cevabı çok nettir. Asla sonradan sahabe olunmaz. Çünkü sahabe olabilmek için; sağ ve Müslüman olarak Peygamberimizi görüp sohbetinde bulunmak gerekir.
Peygamberimizi görüp Müslüman olmayanlara müşrik/gayr-ı müslim, gene Efendimizin döneminde yaşayıp, Müslüman olup, Peygamberimizi görmeyenlere de “muhadram” denir. (Veysel Karanî)
Fakat günümüzde de çok rahatlıkla bir mümin Turabi´nin de dediği gibi sahabe gibi amel işleyebilir. Pek ala onun gibi yaşayabilir.
Haydin! Rahmeti, mağfireti ve bağışlanmasıyla önümüze gelen bu fırsatı yapacağımız kulluk vazifelerimizle lehimize çevirmeye…
Ahmet BELADA