EDEBALİCE

Önceki günden devam

Uşak’ta, Osman Bey'in evinde çekilmiş bir fotoğrafı var. Atatürk'ün sağında.

Osman Bey sağında. Fevzi Paşa Bey yanında. Latif Hanım Hanım var. Öyle çekilmiş. Ben de resmi var. Osman Bey'le birlikte çekilmiş. Ama maalesef diğerlerinin, Ahmet Hilmi Bey'in ve Reşat Yüzbaşı'nın resmine ulaşamadım. Yakınlarında da yok. Epey soruşturdum, bulamadım. Zaten Ahmet Hilmi  Bey aslen Yeşilhisarlı. Bizim köyde evlendi. Ortahisar'da kaldı. Ama cenazesi nereye gitti, onu da bilmiyorum.

Çok muhterem bir adamdı.

Bizim Ortahisar'ın 1929’da okul yapılırken herkes iki tane tahta götürdüyse parasını aldı yevmiyesini. Bu adam çatıyı bedava yaptı.

Marangozluk yaparak geçinirdi. Çünkü madalya almamış, emekli maaşı almamış. Marangozluk yaparak geçinirdi. Ortahisarlı olarak kime sorsan Marangoz Hilmi usta olarak bilir onu. Yüzbaşı olduğunu bile bilen az.

Yani çok değerlerimiz maalesef hocam bilinmiyor. Ben bunları araştırırım ama işte gücüm yetmiyor benim de. Doğru mu?

Bir tanesi de bu Ahmet Hilmi

 Yeter mi?"

"Yeter, yani ekleyeceğim bir şey varsa ekleyebilirsin. Ne kadar fazla yazarsak o kadar güzel olur. Yalnız bunu yazabilmemiz için de o kitabı mutlaka bulmamız lazım."

"Yani bu adam bir de oğluna şöyle bir vasiyette bulunur:

"Evladım!" diyor. "Benim cebim ne bol para buldu, ne ben imkan bulabildim. İleride eliniz para görürse buraya bir değirmen yaptırın."

O zaman değirmen, bir tane suyla dönen değirmen var. Herkes aylarca, günlerce sıra bekliyor."

Çocukları 1948 yılında bizim köye dört motorla çalışan bir fabrika yaptı. Un fabrikası.

İlk fabrikadır. Yani Kayseri'de bile yok, öyle bir fabrika. Tabii ben de sadece şimdiki fotoğrafları var, o fabrikanın.

Birçok insan o fabrikada çalıştı

Uğur Bey bir fabrika daha yapacak buraya. Bir fabrika kaydı var. Belediyeye gidiyor. Diyor ki; "millette para yok. Nakit dönmüyor. Biz buraya gaz yağı alıyoruz."

Motor gaz yağı yakarak çalışıyordu o zaman. Gaz yağı tenekelerle Develi'den gelirdi. Gaz yağına para lazım tabii nakit. Buğdaydan nakit yok. Hak olarak buğday veriyorlar. Ofis de almıyor buğdayı. Para sıkıntısı var.

Diyor ki; "Biz elektrik üreteceğiz.  Size yüz paraya verelim, iki buçuk kuruşa, siz de halka beş kuruşa yansıtın. Sokak lambaları da bizden olsun. Bedava enerji verelim bu köye.

İşte siyaset. Yine bir tarafa çekiyor.

"Yok ya diyorlar, öyle elektrik neyin neyi ise?"

Başlamışlar arkasından koşmaya.

"Yahu değirmenlerin aldığı para yetmiyor da, bir fabrika daha yapacakmış. Köyü tüm sömürecek bu adam. Yapacağı fatura ne biliyor musunuz?"

Hocam. Evet. Yapacağı fabrika reçel, marmelat üzerine; meyveleri, elmayı, armutu…

O zaman kamyon kamyon İstanbul armudu gidiyor İstanbul'a. Bizim Ortahisar'da meyve çok. Erik, elma, kayısı o zamanlar çok. Bunları değerlendirecek marmelatı yapacaksa, yaptırmıyorlar.

Bunu söyleyen birkaç kişiye kızmıyor da. Bu lafı duyduğu halde;  "Ya niye öyle diyorsunuz? Bizim meyveler para edecek." demiyorlar.

"Kıymet bilmeyenlere kızdılar. Altmış beş bin liraya mal ettikleri fabrikayı, o zamanın parasıyla elli ikide, yirmi beş bin liraya sattılar.

Evinini vadeli sattı. Bir daha gelmemek üzere Kupil Bey buradan gitti. Ben bir daha görmedim. Ancak onun yeğeniyle görüştük. İyi olduğunu söyledi yeğeni.

"Ekerler" diye bir kadın doktor İngiltere'de hekimlik yapıyor. Bir onunla görüşebildik. Onun da babasının anneleri varmış. Bana kitap gönderdi ama nereye koydum bilmiyorum. O kitabı kaybettim. "Akrabamın anaları" diye bir kitap yazmıştı.

Muzaffer Bey'in kardeşi. Yani Osman Bey'in ufakları bunlar. İki oğlu var zaten. Osman'ın iki oğlu bir kızı var. Evet, evet. Yani benim bilgim bu kadar, Hocam."

"Çok teşekkür ederim. Sizi d yorduk zaten. Bu konuyla ilgili aklına bir şeyler gelirse bir cümlelik de olsa… Telefonla bildirirsin abi, onu da yazarım."

"Şimdi Nurgül Bey'in fotoğrafını da buldum. Fabrikanın önünde duruyorlar. İşçileri de var. İkisinin de fotoğrafını çekip postalayacağım becerebilirsem!.."

 @ @ @

Osman Bey’in soyadı konusunda bazı kaynaklarda “Türkelli” olduğunu tespit ettik. Bu durumu Ali Kaptan’a sorduğumuzda ikisinin de doğru olduğunu, kendisinin “Türkelli”, Atatürk’ün de “Erkeller” soyadını verdiğini söyledi. Şimdi nüfusta “Erkeller” olarak geçtiğini belirtti. Her ikisi de aynı kişidir!... 

“Osman Erkeller” ya da “Osman Türkelli.”