Sağlıklı bireyler olabilmek, insanın psikolojisinin düzgünlüğü ile ilgilidir. Sağlıklı bireyler olabilmek için topluma uyum sağlamak, toplum anlayışını benimsemek gerekir.
Atalarımız binlerce yıldır bir kültür oluşturmuştur. Bu kültürü bildiğimiz, yaşattığımız ölçüde toplum olarak birlikte yaşama onuruna ulaşırız. Çünkü kültür, toplumun ortak mirasıdır.
Kültürün en basit tanımını; “Bir milleti diğer milletlerden ayıran, maddi ve manevi değerler bütünüdür.” şeklinde tanımlayabiliriz.
Günümüzde gençlik kültürel değerlerden yoksun olduğu için, ekonomik sebeplerle maddi sıkıntılar içerisinde oldukları için geleceğinden endişe duymaktadır.
İşte onlardan biri; yakından tanıdığım Nazan Sarı; endişelerini psikolojik bozulmalara bağlamış:
“İnsan psikolojisi, hızlıca bozulabilen duygusal ve zihinsel bir unsurdur.
Bilinçli bir insanın psikolojisini koruması için çoğunlukla dış etkenlerden etkilenmemesi gerek. Dış etkenlere karşı bir kalkanı olması ve kafasında kuruntu yapmaması gerek.
Psikolojimizi yönlendirmek zordur. Belki insan ağır şeyler atlatmış olabilirler. Bu belki bir “en yakınımızın ölümü” veya “bir kızı en aşağılık gibi hissettiren tecavüzler…”
İnsan belki de kendi yaşadığından çok masumken dışarıdan böyle anlaşılmayınca kendini ifade edemeyip içine kapanmak, psikolojimizi en çok da bu zedeler.
Kötü şeyler yaşamış bir insanın hayata karşı korkusu artmaktadır. Bu korkuları yenebilmek için kendini en yakınında hissettiği kişilerin ona inanıp, onun yanında olup, kötü unsurları yenebilmesine yardımcı olduğunda psikolojisi düzelir, hem de ona bağlanır. Zaten psikolojik tedaviler bunun için değil midir?
‘Ben en iyi psikolojiye sahibim’ diyen biri sadece egosunu tatmin etme durumundadır. Ben her insanın psikolojisinin en iyi olduğuna inanmıyorum. En azından ruhsal olarak kendilerini tedavi edebileceklerini söylemek istiyorum.
Ruhsal dengemiz hareketlerimize de yansır. Çok iyi arkadaş çevresinin sağlıklı olabilmesi için ilk önce kendi ruhsal sağlığımızı geliştirir. Çevremizdeki insanların ruhsal sağlığını anlayabilmek hayatta başarılı sosyal hayatımızın olmasını sağlar.
Psikolojimizi anlayabilmek için en iyi tedavinin duygu ve düşüncelerimizi bir kâğıda aktarmak. O zaman dönüp baktığımızda, okuyup, iyi veya kötü yanlarını değerlendirebiliriz.
Hayata dolu dolu bakmak, bir şey gördüğümüzde herkesin aynı gördüğünü farklı görüp yorumlamalıyız. Kendini merkeze koyup başarmış olabiliriz.
Beynimizle yönelttiğimiz bedenimiz kadar, beynimizle takıntı hale getirdiğimiz unsurları psikolojimizi bozmamaya kendimizle kalmaya çabalamalıyız. İşte o zaman sağlıklı bireyler olabilmeyi başarabiliriz…”
@ @ @
Bir arkadaş sohbetinde;
“Toplumsal sorunların kaynağı inanç yoksunluğu, dinden uzaklaşmak.” şeklinde belirtmiştim. Bunu da toplumdaki yoksulluğun zekât sisteminin uygulanmasıyla;
Cinayetlerin “Bir insanı öldürmenin, bütün insanlığı öldürmek gibidir.” ayetine dayanarak;
Barış ve sevginin Yunus’un; “Yaratılanı severim, yaratandan ötürü” özlü sözündeki anlayışıyla;
Çözülebileceğini söylemiştim.
Arkadaş işi bir adım daha ileri götürerek;
“Ama önce insanın karnını doyurmak gerekir. Aç insan bir şey yapamaz. Düşünemez bile.” demişti.
Ne kadar doğru bir söz!..
Bu düşüncemize arkadaşın görüşünü de ekledim.
@ @ @
Nazan; - kendisi de 18 yaşında genç bir kız- bugünkü gençliğin endişelerini dile getirirken şöyle düşünmektedir;
“Psikolojimizi yönlendirmek zordur. Belki insan ağır şeyler atlatmış olabilirler. Bu belki bir en yakınımızın ölümü veya bir kızı en aşağılık gibi hissettiren tecavüzler…
Mahalle baskısını da;
“İnsan belki de kendi yaşadığından çok masumken dışarıdan böyle anlaşılmayınca kendini ifade edemeyip içine kapanmak, psikolojimizi en çok da bu zedeler.” şeklinde dile getirmiş.