Gazi Eğitim Enstitüsünde okudu, Bursa Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde lisans tamamladı. Siirt – Eruh’a öğretmen olarak atandı. 27 yıl resim dersi öğretmeni olarak görev yaptı. Kendisinin öğrenci olarak okuduğu Kayseri Lisesinde 2006 yılında emekli oldu.
Kayseri’de kendi atölyesini kurdu. Atölyesinde sanat çalışmalarına sürdürüyor. Atölyesinde öğrencilere resim dersleri veriyor, öğrencileri yetiştirmeye devam ediyor. Kendi ili olan Kayseri de resim dersi veren ilk sanatçılarından biridir.
Yağlıboya çalışmaları hayatında önemli bir yer tutar. Yüzlerce birbirinden güzel tabloları bulunuyor. Yağlıboya çalışmaları dışında kabartma (rölyef) resim çalışmaları, ahşap üzerine yakma, grafik ve desen çalışmalarını da sürdürüyor.
Kendisiyle 1978 yılında Ankara’nın puslu günlerinden bir gününde Hasret Dergisi idaresinde tanışmıştım. O yıllarda yine o dergide genç ressamların hocaları rahmetli Coşkun Karakaya başta olmak üzere; Osman Altıntaş, Vehbi Okur, Ali Düzgün, Mehmet Başbuğ… ile de tanışmıştık. Hasret Dergisine varıp da resim çizdiğimi, burada çalışmak istiyorum dediğimde elime bir resim kalemi bir kâğıt ve bir de o zamanların Tercüman Gazetesinde tefrika olan bir resimli romanı uzatıp, “çiz bakalım bu resmi!” demişti. İşte bu kişi baştan beri anlatmaya çalıştığım iyi bir ressam olan çok sanatçı Hasan Gürpınar’dır.
Hasan Gürpınar o zamanlar gençliğimizin mizah dergisi Çaylak Dergisinde çizdi, Hasret Dergisi başta olmak üzere Yiğit Köylüm, Liseli Genç ve daha birçok dergide resimleri, desenleri yayınlandı. Ülkücü Ressamlar Derneğinin kuruluşunda yer aldı. Öğrencilik yıllarında Coşkun Karakaya’nın sevdiği ve değer verdiği, vefasıyla, dostluğuyla, arkadaşlığıyla, gönüldaşlığıyla öğrencilerinden biri oldu.
Çaylak mizah derisinin yanısıra Hoca Nasrettin Mizah Dergisi’nde de çizdi. Bu dergiyi 3 sayı çıkardı (1980). Hoca Nasrettin mizah dergisinde İncili Çavuş tiplemesini çizdi. Daha sonraki yıllarda Eşekçe başlığı altında Ankara’da çıkan “Milliyetçi Çizgi” dergisinde çizmeye başladı. Bu tiplemeler Kayseri’de yerel gazetelerde yayınlandı. Kültür-edebiyat dergisi Mavi Sürgün’ü üç sayı çıkardı (2006). Ankara’da karma (1980), Kayseri’de üç(1997,1998, 2010) Nevşehir’de de bir sergi (2010) açtı. Sanatçı duyarlılığıyla ; aşk, sevgi, güzellik, tabiat ve memleket konulu şiirler de yazdı.
Hasan Gürpınar, çok yönlü bir sanatçı: objektif, klasik resimler çiziyor. Konu olarak içtimai hayattaki sosyal konuları seçerek çalışıyor. En çok yaptığı resimler arasında göze çarpanlar figürler, evler ve manzaralardır. Ressam Hasan Gürpınar, “Benim için sanat; hem sanat için hem toplum içindir. Ülkemizde sanat Osmanlıdan sonra batının etkisinde kalmış, Atatürk’ün de Cumhuriyetle beraber sanata ve sanatçıya değer vermesiyle gelişmeye başlamıştır. Demektedir İçimizden yerli ve milli bir duruşu olan sanatçı Hasan Gürpınar’ın sanatımıza bakış açısını şu sözleri özetlemektedir: “Biz de kendi değerlerimizle batı etkisinden kurtarmak için gerek kendi gerekse yetiştirmeye çalıştığımız öğrencilerle kendi ayakları üzerinde durmak için çaba sarf etmekteyim ve bu yolda da çalışmalarıma devam ediyorum.”
Bir güreşçi de olan Hasan Gürpınar’ın, resim çalışmaları kitapları süsledi, fırça, çini, kara kalem ve ahşap yakma tekniği ile ilgili çekici çalışmalarıyla bölgemize ve Türk kültürüne sanat açısından devam ediyor.
Hasan Gürpınar için çok yönlü bir sanatçı demiştik. Resim, grafik tasarım, karikatür, heykel, endüstri ürünleri tasarımı, çizgi film, animasyon, tekstil – moda tasarımı, seramik ve cam tasarımı, ebru, kaligrafi gibi alanlarda üretmeye devam ediyor. Camii iç yüzeylerine farklı boyutlarda kalıcı eserlere de zamanla imza atıyor. Portre de çizen Hasan Gürpınar püskürtme boya tekniğiyle kısa sürede resimler çiziyor.
Her sanatçının sanatının başladığı bir nokta vardır. Hasan Gürpınar da sanırım çocukluğunda yaşadığı bir olayla sanata yönelişi başlamış diyebiliriz. Hasan Gürpınar o günü işte şöyle anlatıyor: “İki kişi, çocuk gel buraya, diye beni çağırdı. Biri diğerine, bak bu çocuk şimdi yere bir resim çizsin de gör, dedi. Ayağıyla toprağı düzeltti. Elime bir çöp parçası verdi. Hadi bir tane kuş çiz, dedi bana. Kuş resmini çizdim. Başımı okşayıp aferin deyip gittiler. Ama ben o gün bir şeyi yapabildiğimi, bunu çevremde dikkat çekecek derecede başardığımı anladım. O gün kendimi keşfettim diyebilirim.”
Hasan Gürpınar’ın babası da ressamdı. Yani babadan geçme bir sanat aşkı onunki. Babasına Yeraltı çarşında resim çizdiğinden yeraltı ressamı derlerdi. Babasının aktör Ayhan Işık’la askerlikten olma arkadaşlığı nedeniyle Ayhan Işık’tan babasına, babasından da kendisine geçen resimde yalama tekniğiyle yıllarca resimler yaptı.
Hayata sanat penceresinden bakan bir sanatçı toplumun da sanata ilgi duymasını istiyor. Yaptığı resimlerle sanatı çevresine sevdirdi ve sevdirmeye de devam ediyor. Hayatında sanatı merkezine alan iyi bir sanatçıdır o.
Yaşarken sanatçıya ve sanata gereken değeri vermeli diyor ve sanatçı Hasan Gürpınar’a çalışmalarında başarılar diliyoruz.