İSRA VE MİRAÇ HADİSESİ BEDENEN Mİ YOKSA RUHEN Mİ YAŞANMIŞTIR?

İSRA; gece yürüyüşü demektir. Bir gece Cenâb-ı Allah’ın, Resulü Muhammed aleyhisselamı Mekke’den Mescid-i Aksa’ya (bin km’lik bir mesafedir) götürmesidir. Oradan katına yükseltmesine de MİRAÇ denilir.

İsra olayı Kur’an-ı Kerim’de geçer.

“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra Suresi 1.Ayet)

Miraç olayı ise hadislerde bahsedilir. Peygamberimizin miraca yükselmesini kendisinden bizzat duyduğunu bildiren 45 sahabe bu olayı “ben peygamberimizin miracı anlattığını dinledim” diye ayrı ayrı anlatmışlardır. Dindeki en sağlam meselelerden biridir.

Goldziher, Hume, Comte gibi müsteşrikler (İslami ilimleri inceleyen kâfir araştırmacılar) İsra hadisesi Kur’an’da geçtiği için ve açıkça Kur’an’ı inkâr edemediklerinden dolayı Miraç kısmını inkâr etmişlerdir.

Yeni bir şey bulmuş gibi bir kısım ilahiyatçılar,“Evet miraç yoktur, akla uygun değildir.” demişlerdir. Deveyle üç aylık yol olan İsra meselesi, bir gecede gidip gelinmesi nasıl akıllarına yatmıştır da miraç olayı aynı akla yatmamıştır?

Âlemin yaratılışı ve oluşması da milyarlarca ihtimalin imkânsızlar âleminde başka milyarlarca ihtimalle denk gelmesi kadar imkânsız bir durum olarak görülmektedir. Âleme bakarak en sonunda “Evet bu âlem var ise mutlaka bir yaratıcısı da vardır” demeye mecbur kalmış ve tek bir Allah’ın varlığına, âlemi ve dünyayı yoktan var etmesine inanmış kişiye de Müslüman denilmiştir. Yani teslim olmuş kişi demektir. Dünyanın, evrenin ve âlemlerin hatta bir sineğin bile yaratılışında Allah’ın varlığını kabul eden insanoğlu bütün evreni aklına sığdırmış ama yaratanın peygamberini katına davet etmesini makul bulmamış?

Bilim denilen şey sadece insan aklına ve insan tespitlerine indirgenince bilge olan Allah’ın ezeli ve ebedi ilmi ile yarattığı işler de yaratılmışların akılları tarafından kendilerince ölçülmeye başlandı, galiba işin en acı tarafıda budur, insan Allah’a karşı haddini aştı.

Muhammed Hamidullah İslam Peygamberi adlı eserinde İsra ve Miraç’tan bahsederken; “Bu mucize tamamen ruhi ve manevi bir alanda cereyan etmiştir.” (sy:133) diye kendi kanaatini yansıtmıştır.

Yani İsra ve Miraç olayında, peygamberimiz yatağında uyuyordu, bedeni de oradaydı sadece ruhen olan bir işti yani rüyaydı demektedir.

Müşrikler bu haber üzerine ellerine fırsat geçmiş gibi ayaklanıp “madem gittim diyorsun hadi o zaman bize Mescid-i Aksa’yı bir anlat, madem gittin hadi şunlardan da bahset” diye peygamberimizi sorguya çekmişlerdir.

Miraç olayı o gün bir rüya olarak algılansa idi İsra ve Miraç olayı o günkü müşrikler tarafından asla yargılanmaz ve yalanlanmaz, panik yapacak bir şey yok bu bir rüyadır derlerdi. Hatta başka birmüşrik alay etmek için “ben de geçen rüyamda kızıl denizin üzerinde uçtum” diye dalga geçebilirdi. Ki kırk beş sahabe de Allah resulünün miraç olayını ağzından dinledik diye farklı farklı rivayet etmişlerdir. Koşup Hz. Ebubekir’e “Peygamberiniz ne diyor haberin var mı?” demişlerdir. Bu müşriklerin olayları akıllarına sığdırma çabalarıdır. Hâlbuki fil vakası olalı ne kadar olmuştur?

Akıl sahipleri neden hala anlamazlar?

Özellikle son zamanlarda bilimsel gerçekliğe dini uydurmak için çok çaba sarf eden bir güruh oluştu ve Kur’an’daki bütün mucizeleri inkâr eder bir hale gelindi. İman kalbe kâmil haliyle yerleşir ise iman edilecek meseleler de kalbe rahatça girer. İnsanoğlunun dini kendi elde ettiği bilgiler ile kıyaslamasına gerek yoktu. Mucizeler gündelik olaylara indirgendi.

Mustafa İslamoğlu’nun meali ve Mehmet Okuyan’ın söylemleri ile Kur’an’daki mucizelere bir baktığınızda karşınızda bilim kitabına uygun formatı bozulmuş mucizeler çıkar.

Bu zihniyet sahibi insanlara göre; Hazreti Musa inananlar ile denizden geçerken deniz ikiye yarılmamıştır. Sadece dolunaydan dolayı gel ve git olmuş Müslümanlar gel’de geçmişler, firavun ve ordusu git’te boğulmuştur. Denizin yarılma işi bilimin sınırlarına indirgenmiş bir hale sokulmuştur. (Nasıl bir gelgit ise…)

Hazreti İbrahim Allah’a ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istediğinde cenabı Allah bir kuş alıp onu parçalayıp dağlara koyup çağırmasını istemiş fakat bu meale bakıldığında aslında dört kuşu parçalamamış yalnızca eğitmiş, dağa seslenmiş, onlar da eğitimli olduğu için koşup gelmişlerdir. (Yaratılış mucizesi kuş eğitmeye indirgendi.)

Âdem ve Havva, şeytan ikisini de zelil etti. İKİSİNİ kelimesi olduğu halde sonraki neslin üremesini izah edemedikleri için “iki kişi değil birer kavimdi, çok insandı” denilmiştir.

Hz. İsa aleyhisselam’ın babasız doğması meselesi de bilimsel akla yatmamış, Hz. Meryem aleyhisselam fahişe diyemedikleri için kendisine çift cinsiyetli, hem erkeklik hem kadınlık organı var kendi kendini dölledi demişler. (Dünyada başka kimler böyleymiş?)

Hz. İsa’nın küçükken konuşması büyüyünce büyük laf etmesine, dağın kaldırılması şahit olmasına, cinler yabancı gizemli adamlara derken Kur’an’daki bütün mucizeler yok edilip Allah’ın ezeli ve ebedi bilgisi yaratılmış insan tarafından şekle sokulmuş oldu ve bu safsataları Kur’an meali olarak yazdılar. Artık kitap akla ve mantığa yatkın bir kitap olmuş oldu.

İmamı Nevevi Sahihi Müslim şerhinde (2/290) ve İbn-i Hacer de Buhari şerhinde (7/136) ümmetin çoğunluğunun hemfikir olduğu meselelerden birisinin de İsra ve Miraç olayının bedenen gerçekleşen bir mucize olduğudur, diye beyan ederler.

İSRA ve MİRAÇ dinin en bariz mucizelerindendir.

  • İSRA’ DA diğer peygamberlerin doğduğu yer olan KUDÜS’e gidilmiştir ve semada onlarla görüşmeler yapılarak tek din bağı işaret edilmiştir. ”Allah katında (kabul görecek olan) tek din İslam’dır.” (Al-i İmran Suresi 19. Ayet)
  • Tarihin bir döneminde Allah’ın kutsal saydığı yer ilerleyen zamanlarda da kutsallığını korur.

SIDDIK OLMAK LAZIMDIR

Müşrikler Peygamberimizin “gece Kudüs’e gittim geldim oradan da semaya yükseldim, orada diğer peygamberlerle ve Allah azze ve celle ile görüştüm” demesi üzerine alay etmek için Ebubekir’e gelirler.“Muhammed böyle söylüyor ne dersin?” diye sorarlar. Sıddık sadakat sahibi insan demektir ve cevabı “O söylüyorsa doğrudur” olmuştur. Sıddık olmak gerekir.

MİRAÇ KANDİLİNDE NE YAPILIR?

Miraç gecesi için Peygamberimizden ve Sahabeden gelen herhangi bir etkinlik, bu gecenin namazı veya ritüelleri gibi bir ibadet yoktur. Ben bu gece kendimce bir şey yapayım diyen insanı engelleyecek bir şey de yoktur. Yaptığı ibadetleri topluluk halinde yapmadığı sürece (zira toplu yapılan işler gelecek zamanlarda bu gecenin yapılması gereken böyle bir ibadeti var diye dine bir ekleme oluşturacağı korkusundan bireysel yapılmalıdır.-detay için Regaip Kandili yazımıza bakılabilir-) kişi evinde oturup Miraç Kandil’inde peygamberimizin başından geçen meseleleri diğer peygamberler ile görüşmelerini ailesine okuyabilir. Kendince nafile namaz ve tilavet-i Kur’an yapabilir. Ama dinimiz böyle bir ibadeti emretmediği için diğer günler gibi de geçirmesinde bir sakınca yoktur sadece miraç olayının gündemimizde olması yeterlidir.

Allah’ın Peygamberimiz vasıtası ile yaratılan binlerce mahlûk içerisinde insanı muhatap almış olması, onu şereflendirmesi, Peygamberimizi katında ağırlaması bizim de kendisinin ümmeti olmamız hasebi ile bu şereften bir paye taşımamızdan dolayı RAHMAN olan Allah’ımızı bütün eksikliklerden tenzih ederiz. Dönüş sanadır bizler sana iman edenleriz.