"Nebî´ye atf ile binlerce herze uydurdun
Yıktın da dîn-i mübîni yeni bir din kurdun.
& & &
Hicret; bir şeyden, bir yerden uzaklaşmak, kaçmak, göç etmek demektir. Istılahta ise Peygamber Efendimiz´in (SAV) hicri yılın başlangıcı kabul edilen Mekke´den Medine´ye göçünü ifade eder.
& & &
Hicret iki şeyden kaçmak anlamına gelir.
Kötülüklerden kaçış, İslâm´ın da istediği bir şeydir. İçkiden, zinadan kaçış gibi...
İyiliklerden kaçış ise Allah´ın emirlerinden kaçış gibidir. Hem Müslüman´a, hem İslâm´a zarar verir. İslâm bunu kabul etmez. Kur´ân´dan, sünnetten kaçış gibi...
& & &
Peygamber Efendimiz (SAV) " Vedâ Hutbesi"nde; "Size iki şey bırakıyorum; biri Kur´ân, biri benim sünnetim." buyurmuştur. Dört Halife döneminden sonra, Emeviler Dönemi´yle birlikte Müslümanlar Kur´ân´dan uzaklaşmışlar, sünneti de kendi çıkarlarına, siyasi görüşlerine göre uydurmuşlardır.
Muhammed İkbal gençlere bir uyarıda bulunur; "Softa ve mollanın esirisin, Kur´ân´daki hikmetten hayat almıyorsun. Kur´ân ayetleri ile senin ilgin Yâsin okutup rahat ölmekten ibarettir."
Mehmet Akif de ´Kur´ân´ın mezarlıkta okunmak için gönderilmediğini, ibret alınması gerektiğini´ vurgulamıştır.
& & &
Peygamber Efendimiz´in "yazmayın" buruğuna rağmen sonraları ravîlerinin sağlamlığına bakılarak hadisler "Kütüb-i Sitte" adı verilen dört kitapta toplanmıştır. Diğer hadis kitapları güvenilir değildir.
Buna rağmen bir çok uydurma hadis ortaya çıkmıştır. Düşüncesine, siyasi görüşüne göre hadis uydurmuşlardır. Uydurma hadislerin 20 bin, 30 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Uydurma hadisleri Kur´ân´a uyup uymadığına bakarak ayıklayabiliriz. Kur´ân´a uymayan hadis gerçek hadis değildir. Akif´in vurgulayışı manidardır, hadis uydurukçularına:
Nebî´ye atf ile binlerce herze uydurdun
Yıktın da dîn-i mübîni yeni bir din kurdun"
Hadisi uyduruyorken sevap uman bile var,
Sevabı var imiş! Bir zaman gelir anlar!
Lisân-ı pâk-i nebîden yalanlar uyduruyor,
Sıkılmadan da "Sevap işledim" deyip duruyor.
KUR´ÂN´DAN KAÇIŞ
Kur´ân´dan kaçış; Emevilerle başlamış, tarikat ve cemaatlerle devam etmiş, bugün de hala devam etmektedir, ne yazık ki!...
Bu kaçışı şöyle izah edebiliriz;
İlki, Müslüman olduğu halde Kur´ânla hiç ilgilenmeyenler. Bu tür kişilerin adı Müslüman ama Kur´ân´la hiç ilgileri yoktur. Kur´an okumazlar, okumaya çalışmazlar. Kur´ân´ın buyruğuna göre de yaşamazlar.
İkinciler; Kur´ân´ı yüzüne okumakla yetinirler. Bir şey anlamazlar. Anlama gereği de duymazlar. Atalarından öğrendikleriyle yetinirler. Atalarının bid´at ve hurâfelerle dolu inançlarını din olarak kabul ederler.
Diğer bir grup; Kur´ân´ı okurlar, anlarlar ama Kur´ân´a göre yaşamazlar. Dini kuralları Kur´ân ve sünnetin dışındaki kaynaklarda ararlar; gavsların, kutupların, mürşitlerin, şeyhlerin kaynaklarında!...
Bunların gavsları; arş-ı âlâya oturur, (hâşâ) kainatı yönetir. Zaman ve mekandan münezzedirler. Gerekirse müritlerinin kader çizgilerini levh-i mahfuzdan okurlar. Müritlerinin kader çizgilerinde büyük günah yazılmışsa, onu silerler; sevap işleyecek bir amel yazarlar. Günü gelince müritleri, günah yerine sevap işleyerek cennete girer!... (Hâşâ)
Hristiyanlık´ta da Hz İsa´nın konumu böyle değil mi?
Diğer bir grup ise; Kur´ân´ı okurlar, anlarlar ama O´nu kendi çıkarlarına kullanırlar. Kur´ân´dan menfaat sağlayanlar bu gruptandır. Mezarlıkta, cenazelerde, dînî günlerde Kur´an okurlar; menfaat karşılığı... Ticarette Kur´ân´dan söz ederek duygu sömürüsü yaparlar.
& & &
Bu tür Müslümanlar Kur´ân´dan kaçarlar. Ünlü din âlimi İbn-i Teymiyye de aynı görüştedir. "Kur´ân´dan Kaçış"a, "Kur´ân´dan Hicret" adını vermektedir. Öze dönerek Kur´ân ve sünnetle yaşamayı önerir.
& & &
İslâm dininin sırasıyla 4 önemli kaynağı vardır: Kur´ân, sünnet, icma-i ümmet ( müctehitler, din âlimleri), kıyas!...
Dînî bir meseleyi, önce Kur´ân´a bakarak çözmeliyiz. Kur´ân´da yoksa veya yeterince açık değilse Peygamberimizin (SAV) sünnetinde aramalıyız. Örneğin Kur´ân´da; "Namazı kıl, zekatı ver" buyurulur ama namazı nasıl kılacağımızı; zekatı hangi mallardan, ne kadar, hangi oranda vereceğimizi sünnetten öğreniriz.
Günümüzdeki Kur´ân ve sünnette olmayan sorunları ise; mücdehitlerin, mezhep imamlarının görüşlerine bakarak veya ´kıyas´ metoduyla çözümleyebiliriz.
Önce Kur´ân´a, sonra sünnete uymayan hiçbir görüş İslâm´ı ve Müslümanlar´ı bağlamaz. Müslümanlar önce Kur´ân´dan sonra sünnetten sorumludur. Bu ikisinden hesap verecektir. Gerçek din budur, bid´at ve hurafelerle dolu ataların dîni değil!...
& & &
Yüzyıllardır fâkihlerin (fıkıhçı, İslam hukukçusu) görüşleri Kur´ân ve sünnetin önüne geçtiği için gerçek İslâm´ı yaşayamıyoruz. Bu yüzden de İslâm âleminin başına gelmeyen kalmıyor.
& & &
Allah, bütün Müslümanlara Kur´ân ve sünnete göre yaşamayı nasib etsin!.. İmân-ı kâmilden ayırmasın!..