Katar Arap Yarımadası´nın doğusunda bulunan bir Basra Körfezi ülkesidir. Tek kara sınır komşusu Suudi Arabistan olan ülkenin başkenti Doha´dır.
2015 sayımına göre Katar´ın nüfusu iki milyon iki yüz otuz beş bindir. Nüfusu az olmasına az fakat parasal gücünden dolayı oldukça etkin bir ülkedir.
Kurdukları El-Cezire televizyonu tüm dünyanın ikinci CNN´i oldu.
2022´de dünya futbol müsabakasını gerçekleştirecek.
Dünyanın en prestijli futbol kulüplerinden Barcelona´ya sponsor, Fransa´nın PSG takımının da sahibidir.Bu yönüyle deKatar dünyanın dikkatini üzerine çekmektedir.
Tüm bunların dışında siyasi olarak koşulsuz Türkiye´nin yanında yer alması,
İngiltere´nin finans merkezlerinden biri olması,
Ortadoğu´da meydana gelen olaylarda hep mazlumlardan yana tavır takınması başta ABD olmak üzere birçok çıkar çevrelerini de kaygılandırmaktadır.
ABD Başkanının 22 Mayıs´ta Sudi Arabistan´ı ziyaret etmesi ve o ziyaret esnasında 110 milyar dolarlık anlaşma yapılması hemen herkesin dikkatini çekmişti.
Acaba alınması muhtemel silahlar kime karşı kullanılacağı yazılıp, söylendi. O ziyaret esnasında Trump, Mısır´ın darbeci generali/cumhurbaşkanı Sisi ve Arabistan Kralı´nın bir kürenin etrafındaki fotoğrafları da çok konuşuldu.
Bugün de sürpriz bir kararla yedi Ortadoğu/Afrika ülkesi (S. Arabistan, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Libya ve Maldivler) Katar´a karşı siyasi, askeri ve diplomatik yaptırım kararı aldı. Kararı da hemen uygulamaya koydular.Bir arkadaşımın deyimiyle 3,5 Yahudiye karşı birliktelik sağlayamayan,halkı Müslüman bu ülkelerin idarecilerinin zalimlere karşı tavır koyan Katar´a karşı birleşmeleri dikkat çekici değil mi? Her neyse!
Alınan bu kararda Katar-Çin yakınlaşmasının rolü var mıdır? Bu soruya bugün itibariyle hayır veya evet diyebilmek zor gözüküyor.Özellikle “ipek yolu” projesini uygulamaya koymaya çalışan Çin´in süper devlet olma yönündeki mücadelesi ABD´yi korkutmaktadır.
Çünkü bu projeyle ABD devre dışı kalırken, Asya´nın yanı Avrupa´ya direkt ticaret yapılabilecektir. Haliyle bu durum ABD´yi kaygılandırmakta böylece de kendi menfaati için herkesi tehlikeye atmaktadır. Ne yaptığı ne yapacağı belli olmayan ABD´nin deli dumrul Başkanı ortalığı daha çok karıştıracağa benziyor.
Tüm alınan bu kararlarınABD Başkanının Arabistan ziyaretinin ardından ortaya çıkması da tesadüf olmasa gerekir. Alınan yaptırım kararına gerekçe olarak; İhvan-ı Müslimîn, İŞİD, El-Kaide gibi terör örgütlerini desteklemesi gösterilmektedir. Kesin olarak bilmemekle beraber inşallah öyle bir şey yoktur.
Tekrar söylemek gerekirse bu karar kime ne sağlayacaktır bilemiyorum ama İsrail´e çok yarayacaktır. Nitekim Yahudi Dışişleri Bakan Liberman bu iş bizim işimize yarayacaktır diye beyanatta bulundu.
Bu kararın ardından Türkiye, yaşanan bu olaydan dolayı üzüntüsünü ifade ederek, Katar´ın kötü gün dostu olduğunu söyleyerek zımnen yanında yer aldığını belirtti.
Biz bu tiyatroyu daha önce de defalarca izledik. ABD ve Batı zihniyetine mensup devlet/ler önce aslı alakası olmayan, eften püften bir gerekçeyle belirlenen hedef ülkeyi, kendi eliyle veya maşa devletleri vasıtasıyla sıkıştırıyor. Ardından muhtelif yaptırımlarda bulunuyor. Bilahare de işgal ediyor.
Tarihe gitmeye gerek yok, orta yaş grubunda olan hemen herkesin bildiği ve şimdide yaşadığımız Suriye olayı bundan başka bir şey değildir. Kan gölüne dönen Afganistan, nâ-hak yere milyonlarca ölen masum insanlar ve fili olarak üçe bölünen Irak, Mısır, Tunus, celladına selam durdurulan Cezayir, perişan edilen Libya vs.
Yapan zalimlereartık bir şey demiyorum ama yapanlara alet olanlara hayret ediyorum. Özellikle de bu oyuna gelenlerin çoğunun Müslümanlar olmasına daha bir hayret ediyorum. Bir yılan deliğinden iki kez sokulmaması gerektiğine inanan insanlar daha ne kadar yılan deliğinden sokulacağız. Yaşanan örnekler aklımızı başımıza hala getirmedi mi?
Bugünlerde Ortadoğu´da yaşananları gördükçe aklıma “Araplar bizi arkamızdan vurdu” sözü gelmektedir. Bu sözün söylenmesini gerektiren günlerde maalesef Şerif Hüseyin bir taraftan Osmanlının parasını alıp yanınızdayız mesajını verirken diğer taraftan da İngilizlerin gönlünü hoş etmeye çalışmaktaydı. Zaman gösterdi ki İngilizlerin dediği oldu ve Şerif Hüseyin Osmanlıya ihanet etti.
Kişisel anlamda ırkçı bir tavırla söylemiyorum. Toptancı bir tavrım da yoktur. Amaİngilizlere karşı yapılan Selman-ı Pâk ve KûtülAmare muharebelerinde de benzer hadiselerin yaşandığını okuduktan sonra günümüzde yaşananlara hayret edemiyorum.
O muharebelerde Arap askerlerinin firar etmesinden dolayı Selman-ı Pâk muharebesini kaybetmekle kalmadık, değerli komutanımız da intihar etti.
Arapların, tarihi yanlışlıkları görerek aklını başına aldıklarını düşünürken hala Batılıların oyuncağı olmaları veya onlara payanda olmaları doğrusu canımı acıtıyor. Diğer taraftan toplam şu anda 57 İslam ülkesi mevcut. Maalesef bu kadar devletin dünyada hiçbir etkinliği yok.
Oysa bu devletler tüm fikri ve mezhebi farklılığa rağmen hiç olmazsa bizimle (İslam) oyun oynayan, dalga geçen ecnebilere karşı ortak bir tavır takınsalar neleri halledemeyiz ki! Bu kadar ülke çok rahat dünyanın seyrini değiştirebilir.
Son yıllarda Türkiye´nin yıldızının parlamasıyla Osmanlıyı çağrıştırması; Batı´yı ve Ortadoğu ülkelerini yani Arapları kaygılandırdığını söylemek yanlış olmasa gerek!
Katar´ın Osmanlı hayranı olması, son yıllarda Türkiye´de on dokuz milyar dolarlık yatırım yapması birçok ülke yöneticisini endişelendirmektedir. Alınan bu yaptırımların ardında bunları da arayabiliriz.
Umarım içimizdeki beyinsizlerin yüzünden hepimiz helak olmayız.
Biz de kötü gün dostumuz olan Katar´ınher hâlükârda yanında olmalıyız.
Ahmet BELADA