Dövmeler neden yaptırılır? Neden insanlar böyle bir ihtiyaç hissederler?
Dövmeler çok eski zamanlardan beri insanların vücutlarına ve özellikle de görünen yerleri olan yüz, el, boyun, ayak gibi organlarına yok edilemeyen türden boya maddeleri ile kalıcı olacak şekilde yaptıkları ve kendileri için önem taşıyan herhangi bir şeyin sembolize edildiği desen ve şekillerdir. Bir tür beden ve cilt süsüdür.
İnsanların bunu neden yaptırdığını düşünecek olursak, bir tek sebep söylemek imkânsızdır. Her toplumda farklı bir tezahürünün olması bir yana, her bireyde dahi farklılık arz edebilir. Şöyle tarihe baktığımızda eskiden beri toplumlarda o topluma ait bir kültürden dolayı dövme işinin revaç bulduğunu görürüz. Hem yapılış amaçları, hem de taşıdığı anlamları toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. Bir toplumda yoğunluk gösteren dövmelerin sebeplerine baktığımızda şunları görürüz:
AFRİKA’DA DÖVME: Ergenlikte, ilk çocuğun doğumundan sonra ve emzirme döneminin bitmesinin ardından oluşan yaralar Afrikalı kadınlar için büyük oranda doğurganlıkla ilişkilendirilen geçiş törenleri işlevi görmüştür. Kadının evlendiğinin ve çocuk doğurduğunun dışarıdan bakınca bilinmesi için yapılan bir nevi damgalama işlemi de denebilir.
JAPONYA’DA DÖVME: En meşhur dövme çeşidi “Yakuza” dövmeleridir. 17. yüzyılın erken dönemlerinde dövmeler, Japon yöneticiler tarafından suçluları ve toplumdan dışlanmış kişileri işaretlemek için kullanılan bir cezalandırma şekli olmuştur. 17. yüzyılın sonlarında ise dövme uygulamasının yerini büyük oranda başka cezalandırma şekilleri almış, suçlular da ceza dövmelerini kapatmak amacıyla üstlerine daha büyük dekoratif dövmeler yaptırmaya başlamışlardır. Bu uygulamanın Japonya’da dövmenin suç ile ilişkilendirilmesinin tarihsel kökenlerini oluşturduğuna inanılmaktadır. Organize suç gruplarının üyeleri olan Yakuzalar'ın dövmeyi acı verici olduğu için cesaretin, kalıcı olduğu içinse ömür boyu gruba sadık kalmanın kanıtı olarak kabul ettikleri söylenmektedir. Aynı zamanda bu yasadışı dövmeler onları ömürleri boyunca yasadışı kişiler olarak damgalamıştır.
ÇİN’DE DÖVME: Çin tarihi boyunca çoğunluk “bedene bir hakaret” olarak görülmesine rağmen Çin’deki bazı küçük gruplar dövmeyi geleneksel bir uygulama olarak benimsemişlerdir. Bu gruplardan en bilinenleri Dulong Kabilesi ve Li Halkı’dır. Dulong Kadınları arasındaki geleneksel dövme uygulamasının yaklaşık 3500 yıl öncesine dayandığı; komşu kabileler tarafından saldırıya uğrayan Dulong kadınlarının tecavüze uğramak ya da köle yapılmaktan korunmak amacıyla kendilerini çirkinleştirmek için yüzlerine dövme yapmaya başladıkları, bu uygulamanınsa zaman içinde bir gelenek haline dönüştüğü söylenmektedir. Dulong kabilesinde tüm kız çocuklarına 12-13 yaşlarına geldiklerinde geleneksel yüz dövmelerinin uygulanması, yetişkinliğin başlangıcını temsil eden bir geçiş töreni niteliği kazanmıştır.
ANTİK MISIR: Antik Mısır'da birçok uygarlık dövmeyi ölümden sonraki yaşam için bir “pasaport” kabul etmiş ve ilahi güç ile bağlantı kurmanın bir yolu olarak görmüşlerdir. Bir nevi muska olarak nitelendirildiğini de söyleyebiliriz.
FRANSA’DA DÖVME: Fransa’da ise dövme ustaları meslekleri simgeleyen dövmeler yapmışlardır. Örneğin; çapraz konumdaki iki bıçak arasındaki boğa başı kasaplığın, tarak ve makas berberliğin, örs ve çekiç ise demirciliğin sembolü olmuştur. Bu dövmeler, diplomasının kaybolması veya çalınması durumunda sahibinin o meslekteki yeterliliğinin kanıtları olarak işlev görmüşlerdir.
İNGİLİZLERDE DÖVME: 19. yüzyılda dövme, İngiliz ordusu içinde de onaylanan, hatta teşvik edilen bir uygulama olmuştur. Askerlerin ait oldukları birlikleri gösteren dövmeler, hem yaralıların tespitinde, hem de ordu birliği ruhunun oluşumunda işlev görmüştür.
RUSYA’DA DÖVME: Cezaevlerindeki dövmeler bazen mahkûmlar arasında da bir cezalandırma ve damgalama aracı olarak kullanılmıştır. Alın kısmına (çoğunlukla zorla) yapılan dövmeler, taşıyan kişiyi aşağılamak ve diğer mahkûmları onun hakkında uyarmak amacı taşımıştır. Bu dövmeler genellikle sahibinin diğer mahkûmlar tarafından onaylanmayan bir suç (çocuk tecavüzü gibi) işlediğini göstermektedir.
ANTİK YUNAN VE ROMA’DA DÖVME: Mahkûmları ve köleleri işaretlemek için kullanılmıştır. Erken Roma İmparatorluğu döneminde kölelerin alınlarına ‘Ben kaçağım, beni durdur.” yazısı kazınmış, Asya’ya ihraç edilen köleler ‘Vergisi ödendi.” yazısıyla işaretlenmişlerdir.
ALMANYA’DA DÖVME: Nazilerin Yahudi soykırımı sırasında Auschwitz Toplama Kampı mahkûmlarına yaptıkları dövmeler bilinmektedir. Kamp yetkilileri kimlik tespiti amacıyla kamptaki 4000’den fazla mahkûmu seri numaraları içeren dövmelerle işaretlemişlerdir.
ANTİK ÇİN’DE DÖVME: ‘Ci Pei’ adı verilen bir cezalandırma şekli olarak yaygın şekilde uygulanmıştır. Bu uygulama ciddi suçlar nedeniyle tutuklanan suçluların yüzlerine suçlarını belirten dövmelerin yapılmasının ardından uzak bölgelere sürgün edilmeleri şeklindedir. Bu suçlular geri dönseler bile yüzlerindeki dövmeler onları yaşamları boyunca tutsak etmiştir.
ANADOLU’DA DÖVME: Günümüzde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde Türkmen, Arap ve bazı göçebe topluluklarda, Anadolu’daki geleneksel dövmeler süs olarak, bir aşirete olan bağlılığı göstermek için, uğur getireceği inancı ile hastalık ve nazardan korunmak amacıyla yapılmaktadır.
DÖVME NASIL BİR PSİKOLOJİK İHTİYAÇTAN DOĞAR?
Çoğunlukla genç yaşlarda kimlik vurgusu taşımaktadır. Diğer insanlardan farklı olma isteği veya farkındalık oluşturma talebi ile beraber kendini tanımladığına inandığı, toplumda onu o yapan simge ile diğer insanlardan ayrışmak istemenin dışa yansımasıdır. Bireysel kimliğimiz, bu özellikleriyle her birimizin “bağımsız ve biricik” olduğunu vurgulamaktadır. Daha çok alt kültürde yaşayan insanlar için patolojik bir dışavurum olabilir.
Madde bağımlılarında da normal popülâsyondan daha fazla dövme görülür. Bu yönüyle dövmeler, bireyin daha çok kişilik ve karakter bozukluklarında ortaya çıkan normali aşmaya yönelik arayışlarıyla ilişkili olabilir. Ancak tüm dövme yaptıranların bu eğilimleri taşıdığını söylemek haksızlık olur. Elbette ki bazen özenilerek ve daha estetik bulunarak da dövme yaptırılmaktadır. Bu da kendini diğer insanlardan ayrıştırma kaygısından gelebilir. Önceleri çoğunlukla bir inanca olan bağlılığı ya da bir gruba olan aidiyeti simgeleyen dövmelerin, günümüzde daha çok kişisel yaşantılar, düşünce, duygu ve istekleri somutlaştırmaya hizmet ettiği görülmektedir.
Bu açıdan bakıldığında dövme “Kendime göre ben kimim ve kim olacağım?” ile “Başkalarına göre ben kimim? Toplum içinde yerim neresi?” sorularına verdiğimiz, verilmesini istediğimiz ve geçmişe bakıldığında ise bazen diğerleri tarafından verilmiş olan cevapların derimizdeki yansıması olarak kabul edilebilir. Bir kimlik bulma arayışıdır.
Dövme yaptıranların ciddi bir kısmı, sildirmek istedikleri dövmeleri dürtüsel bir kararla, ergen oldukları sırada yaptırdıklarını ifade etmişlerdir. Çalışma sonuçlarına göre kimlik arayışı ve ifadesi için ergenlik döneminde yaptırılan dövmeleri sildirme kararı da bireysel kimliğin gelişimi ile ilişkilendirilmiştir. Bir çalışma; Yaptırılan dövmeden pişmanlık duyma oranının daha genç, daha dürtüsel, ‘sosyal bir gruba olan aidiyetini göstermek’ amacıyla dövme yaptıran, dövme ile ilgili sağlık sorunları ve iş yaşamında güçlükler yaşayan olgularda daha yüksek; daha yaşlı, dövme yaptırmaya karar verme sürecinde daha çok araştırma yapan ve ‘kişisel bir mesajın iletilmesi’ amacıyla dövme yaptıran olgularda daha düşük olduğunu bildirmiştir.
Sosyal kimliğimiz, üye olduğumuz farklı gruplarla yaptığımız ve kendimizi tanımlamada kullandığımız özdeşimlerin toplamı olarak tanımlanmakta, üyesi olduğumuz gruplardaki diğer kişilerle olan benzerliklerimizi ve diğer grupların üyelerinden olan farklılıklarımızı göstermektedir
DİNİ AÇIDAN DÖVMENİN HÜKMÜ
Aynı Çinlilerde olduğu gibi İslam dini de bunu bedene yapılan bir hakaret olarak görür. Çünkü beden kula verilen bir emanettir. Ona sahip çıkmak gerekir. Allah tarafından emanet edilen ve insanın en güzel şekilde yaratıldığının bir göstergesi olan bedene hakaret, onun yaratıcısına karşı bir vurdumduymazlık olarak algılanır. Bu da İslam’da lanet sebebidir. Biz Allah'ı muhatap almıyor isek Allah da kendini muhatap almayan kulu muhatap almaz, ta ki tevbe edene kadar...
Lanet, yaptığı işten dolayı Allah Azze ve Celle'nin bir insandan yardımını çekmesidir. Artık meselelerinde kendi başına kalacaktır. İlahi bir yardım gelmeyecektir. Allah’la ilişkisi kopan kişi ne yapar onu bilemeyiz. İslam toplumunun üyeleri genel itibari ile kendilerini bundan korumuşlar ama modern toplumun oluşturduğu heves yüzünden evlatlarını koruyamamışlardır.
İbni Mesud’dan nakledildiğine göre kendisi, “Dövme yapan, yaptıran, yüzünün tüylerini yolan, güzel görünsün diye dişlerini seyrekleştiren, Allah’ın yarattığını bozan kadınlara Allah lanet etsin!” demiştir. Bir kadın İbni Mesud’u bu sözlerinden dolayı kınayınca cevaben: “Peygamberin lanet ettiği kişiye neden lanet etmeyecekmişim? ‘Peygamber size neyi vermişse onu alın, sizi neyden uzaklaştırmış ise ondan da uzak durun.’” Haşr Suresi 7. ayeti okudu (Buhari, Tefsirussure 59/4)
Kıymetli okuyucularım dikkat edelim hayatta hiçbir şey Allah’ın laneti kadar ciddi ve tehlikeli değildir.