EDEBALİCE

Kapadokya’da Aşk

LİLA-ZÂR

Ali İhsan TOSUN

www.edebalice.blogspot.com.tr

“Dimos Ağa'nın deyimiyle; Efendi’nin Kapadokya’ya gelişiyle başlayan bir serüven... Bir oyunla kalpleri tutulan iki genç; Lila ve Zar. Sevdalanan bu iki genç birbirlerini düşünmeden yapamıyor, ayrı kalmaya dayanamıyorlardı.

Bir müddet sonra yollarını birleştirmek isteyen gençler Dimos Ağa'ya durumu açıklar. Gel gör ki Dimos Ağa şiddetle karşı çıkar bu iki aşığa. Onların hikâyesinin acı olacağı buradan bellidir. Bir sürü sıkıntıyla baş ederler, her şeye göğüs gererler. Aşkları tüm Kapadokya'ya yayılır. Fakat Dimos Ağa'ya karşı gelemezler.” diye öğrencim Tuğba Cengizhan’ın özetlediği bir roman Lila-Zâr!...

Yazarı; içimizden biri; “İncilerim Döküldü” deneme kitabının yazarı, Nevşehirli şair – yazar Yılmaz Şenkardeş.

@ @ @

Tuğba Cengizhan ismini bir yere not etmenizi isterim!... Çünkü onun geleceğin en büyük yazarı olacağından eminim!...

Çözümünü merak ediyorsanız siz en iyisi romanı okuyun.

Romanın geçtiği yer: Kapadokya; zaman: teknolojinin henüz bu kadar gelişmediği yıllar; kişiler: Müslüman bir Türk genci ile Hristiyan bir kız!...

Konu; Türk genci ile Hristiyan gencin aşkı!... Konusu tanıdık olsa da; Kerem ile Aslı’ya benzese de bir başka açıdan işlenmiş.

Yer yer paragraflarda gördüğümüz maniler, özlü sözler kitaba farklı bir renk katmış sanki yazarın “İncilerim Döküldü” adlı denemeler kitabında olduğu gibi…

Güçlü bir betimleme olgusu bulunmaktadır. Yer, zaman, kişi betimlemeleri canlı verilmiş. Cansız varlıklar insan gibi düşündürülüp konuşturulmuş.

Olay, birbirine sağlam bağlantılarla örülmüş.

Romanda sadece Kapadokya’nın coğrafi özelliği tanıtılmamış, aynı zamanda tarihi bilgiler de verilmiş. Kapadokya’nın oluşumu, Anadolu’ya yerleşen Türk boylarının tarihi ile ilgili bilgiler verilmiş. Kitabı okurken Kapadokya hakkında birçok bilgiye sahip oluyoruz. Çünkü yazar; yöresel kelimeler, tarihi yer adlarından (Floyta-Suvermez, Malagobi-Derinkuyu gibi…) bahsederek sanki daha önce bu bölgede yaşamış gibi okumamıza yardım ediyor.

Bu yönüyle Lila-Zâr belgesel bir romanı niteliğinde...

Zâr'ın Lila için söylediği şarkılar sanki yaşıyormuşçasına onun neler hissettiğini anlamamıza, onun gibi hissetmemize neden oluyor. Bu sayede kitapla bağ kurmamız kolaylaşıyor.

Karakterlerin alışık olmadığımız isimleri, yabancı bir yeri keşfeder gibi kurguyu ilginç kılıyor.

Yazarın tasvirleri ve anlatım şekli yemeğin tuzu, biberi gibi kitabı tat veriyor.

SONUÇ

Lila-Zâr; sadece klasik bir aşk hikâyesi değil; olayın Kapadokya’da geçmesi romanı ilginç kılmaktadır.

Bazı anlatım bozukluklarını, yazım yanlışlarını ve noktalama hatalarını görmezden gelirsek; romanı okuyan Kapadokya’yı önceden gezmemişse, gezmiş gibi olacak. En kısa zamanda gezmeye teşvik edecek. Gezmişse anıları yeniden canlanacak, tekrar gezmeyi arzu edecek. Her iki halde de Kapadokya’nın tanıtımına katkıda bulunacak!...

BİR DİLEK

Keşke Kapadokya’yı tanıtacak daha çok romanlarımız, hikaye ve şiir kitaplarımız olsaydı!...

BİR HATIRLATMA

Olayın bir bölümü “turizme açılmayı bekleyen Sarıhıdır Köyü”nde geçseydi roman daha ilginç olurdu!...

Neden mi?!...[1]