Eleştiri tadında

‘´GÜL DEVRİ´Nİ ARAYAN ADAM´´ ÜZERİNE

Ali İhsan TOSUN

www.edebalice.blogspot.com.tr

 

                Gül!

                Gül devri!

                Gül devrini aramak!

                Ve;

                Gül devrini arayan adam!

                Şair, araştırmacı, yazar… Muhsin İlyas Subaşı´nın biyografik eseri: ‘Gül Devri´ni Arayan Adam!...

                İmge yüklü bir başlık!...  Bir kitabın kapağının bu kadar etkileyici olabileceğini ilk defa görüyorum.

Okumadan önce eseri karşımıza alıp imgeler üzerinde düşünmeliyiz. Saatlerce!...

Gül; Peygamberimizin (SAV) simgesi!...

Gül Devri; Asr-I Saadet, Peygamberimizin (SAV) dönemi, Hülefâ-i Râşidîn (4 Halife dönemi)!... Henüz mezheplerin ortaya çıkmadığı… Tarikatların oluşmadığı… Cemaatlere bulaşılmadığı… bir dönem ‘Gül devri´.

Kişilerin değil, Allah´ın buyruğunun ön planda olduğu bir dönem, ‘Gül devri´.

‘Gül devri´ni aramak; katışıksız İslâm´ın yaşandığı Asr-I Saadet dönemini arzu etmek ki o Kur´ân ve Sünnet´ten ibaret.

Gül devrini arayan adam!... Kim olabilir?... Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli, Hacıbektaş-ı Veli… Elbette Mehmet Âkif!... İçerisinde iman cevheri olan herkes…

Kapaktaki gül resmi ile Mehmet Âkif´in resmi de bunu doğruluyor.

Mehmet Âkif; İmparatorluğun en çalkantılı döneminde yaşadı. ‘´Siyasi bunalımların emzirdiği çocuk´´ nitelemesini yapar Muhsin İlyas Subaşı, Mehmet Âkif için, bu bunalımlı dönemi ;

‘´Saray kaygılı, tedirgin, çekingen, hatta iç ve dış baskılar altında yorgun, aydın telaşlı, halk ise yoksul, aç, sefil ama sakin. Ufak tefek çatışmaların ötesinde, dışta ciddi bir mesele yok. İçte ise, Batı´nın enkazımıza ipotek koymaya heveslendiği dönemlerin trajik çırpınışları idareyi rahatsız ediyor. Nesil çatışmasının en ıstıraplı günleri… İşte Âkif, bu günlerde fikri hamurunu pişirmek mecburiyetinde.´´ [1]şeklinde tasvir eder.

Bunalımın kaynağının yanlış Batılılaşmak olduğunu vurgular Âkif. ‘´Şimdi  insanın ruhuna papazlar yerine demokrasi havarilerinin parmakları uzanıyordu. Beraberindeki yol arkadaşları; komünizm, faşizm, kapitalizm, liberalizm gibi sistemler buldukları gediklerden içeri girip insanlığı ve medeniyeti yağmalama hevesine düşmüşlerdi.´´[2]

 Hürriyeti yanlış kullanmanın cezasını çektiğimizi öne sürer.

* *  *

Âkif; İmparatorluğun çöküşünü izledi. Çöküşü önlemek için, bir aydın olarak üzerine düşeni yaptı. Bu çöküşten çıkış yolunu; ‘´Âkif´in İslâm´a tek umut olarak sığınmasının bir başka sebebi de, milletimizin geçmişteki ihtişamını bu dini sayesinde elde ettiği gerçeğidir. O da biliyordu ki, Türk, Müslüman olduğu için Türk kalabilmişti. Atalarımız ‘´İ´lây-ı Kelimetullah uğruna gazaya çıkmışlar ve Osmanlı İmparatorluğu´nun sınırlarını Viyana önlerine kadar götürmüşlerdir.´´ [3]şeklinde açıklar

* * *

Siz en iyisi kitabın kapağını karşınıza alın!... Saatlerce tefekkür edin!... İçindekilere bir göz atın. Düşünün!... Sonra özümseyerek okuyun!... Çok şey kazanacaksınız.

Ben öyle yaptım!...