Şam´daki küfrün kökü kazındı
Sönmeye yüz tutan İslam dirildi
Allah´ın kılıcıyla kahramanlar kahramanı kalktığında
El-Melik bize, kararlı bir biçimde gelerek
Siyahıyla beyazıyla hepimizi yöneltti
Ve Allah, bütün farzları gibi kendisine şükre bizi görevlendirdi
Genelde Ortadoğu, özelde Irak (Bağdat), İran (Tahran), Mısır (Kahire), Filistin (Kudüs), Lübnan (Beyrut), Sudi Arabistan (Mekke-Medine) Yemen (Sana), Suriye (Şam ve Halep) dünyanın en kadim bölgesi/şehirleridir. Elimizdeki kaynaklara bakarak diyebiliriz ki, geldiği düşünülen 124 veya 224 bin peygamberin hemen tamamına yakını bu bölgede geldiği kaydedilmektedir. Hatta bundan dolayı yapılan yorumlarda; burada yaşayan halklar, fitne-fücür içinde ve günahkâr olduklarından, bu insanların ıslahı için Allah peygamberlerini bu bölge insanına göndermiştir.
Bölge o kadar el değiştirdi ki saymakla bitmez. Onlardan bazılarından bahsetmek gerekirse; Roma, Bizans, Pers/Safavi, Timurlar, Moğol, Emevi, Abbasi, Eyyubi, Fatımi, Selçuklu, Memluk, Osmanlı vs. İsmini zikrettiğim bu devletlerden ve değişik yönetimlerden her biri geldiğinde ve gittiğinde, gelirken ve giderken yakıp yıktıkları şehirler kadar, yaşayan halklarında ne mağduriyetler yaşadığını bilmemiz mümkün değildir. İsimlerinden bir kısmını verdiğim bu devletlerden her biri, bir diğerinden yönetimi devralırken döktükleri kanı son yaşanan Irak, Suriye, Libya, Mısır gibi ülkelerdeki olaylardan tahmin etmek mümkündür.
Nitekim IRAK; Amerika tarafından 1990 ve 2001´de eften püften sebeplerden dolayı iki kez olmak üzere, güya demokrasi getirileceği vadiyle yerle bir edildi. İslam´ın en önemli ilim merkezlerinden Bağdat, Moğollardan bu yana en büyük katliama ve yıkıma sahne olmuştur. ABD demokrasi getirmek için girdiği Irak´ta yaklaşık 1,5-2 milyon insanın nâ-hak yere ölümüne sebep olmuştur. Halada öldürülmektedir. Ölümlerden de öte kadim Sünni Bağdat şehrinin Şia´laşması için büyük gayret edilmektedir. Değişik bir ifadeyle mezhep savaşı çıkartılmak istenmektedir.
MISIR; Kahire´nin Tahrir ve Rabia meydanlarındaki ayaklanmayla başlayan ve zaferle neticelenen, ardından yapılan seçim sonunda Muhammed Mursi´nin seçim sonunda Cumhurbaşkanı seçilmesiyle neticelenen olayların ardından, getirmek istedikleri demokrasinin sonucunu kabul etmeyerek, Muhammed Mursiyi istenmeyen bir yöntemle iktidardan edildi. Ardından çıkan olaylarda insanlık dışı muamele yapılarak binlerce insan nâ-hak yere şehit edildi.
LİBYA; 1969 yılından itibaren, ülkeyi yöneten ve diktatör diye nitelendirilen Kaddafi´nin öldürülmesiyle beraber, demokrasi geleceği/getirileceği vadiyle bugün Libya harabeye dönerken ülkenin bölünmesinden bahsedilmektedir. Bu süre içerisinde yaklaşık binlerce Libyalı hayatını kaybetti.
ARAP BAHARI safsatasıyla SURİYE ´de yaklaşık alt yıldır devam eden iç savaşta şimdilik 600-700 bin insan ölürken, 5-6 milyon insan da mülteci durumuna düştü. Gene İslam´ın kadim şehirleri Şam, Haleb, Hama, Humus vs. tarihte olduğu gibi günümüzde de hâk ile yeksan oldu…
Konu Suriye´ye gelmişken, 2012 yılında kendisiyle sohbet ettiğimiz rahmetli Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, henüz yeni başlamış olan Suriye meselesiyle alakalı demişti ki; ‘Ahmet ´çiğim; Hükümet yanlış yapıyor. Türkiye konumu ve ilişkileri itibariyle hemen halledeceklermiş gibi davranıyorlar. Bu yüzden de fazla müdahil oluyorlar. Oysa burası diğer yerlere (Libya, Tunus ve hatta Mısır´a) benzemez. Unutma! Üçüncü Dünya Savaşı bu yüzden bile çıkabilir...´
Bu açıklamasının ardından gözüm büyüdü. Dehşete kapıldım. Ardından; Hocam Cumhurbaşkanı (Abdullah Gül) ve Başbakan (R. Tayyip Erdoğan) talebelerin olur. Bu durumu kendilerine iletmediniz mi? Dediğimde ise; ‘anlatıyorum ama…´ dedi.
Geçenlerde Diriliş Postasında yazan Ali Sali kardeşim bir yazısında, Batı´nın demokrasi getireceğim vaadiyle Ortadoğu´da on iki milyon insanın ölümüne sebep olmuştur diye yazdı. (Eğer haber doğruysa ki, doğruluğunu ve kaynağını kendine sordum.) Dehşet bir durum.
Gerek taşeron terör örgütleri ve gerekse uluslararası büyük güçlerin hemen hepsinin sahne aldığı Ortadoğu, tam bir gayya kuyusu gibi.
Bu kargaşa ortamından sonra nasıl bir düzen kurulacak şimdiden ön görmek mümkün değildir. Evet, her ne kadar mümkün değilse de. Tarihi bilgi ve belgeler gösteriyor ki, bu kargaşanın ardından iyi bir liderlik ve iyi bir yönetim çıkacaktır. Kehanet demezseniz tüm bu yaşananlar ve yaşanmışlıklar, çıkacak olan liderliğin ve ülkenin Türkiye ve Türkiye´den olacağı şeklindedir.
Hayrın ve şerrin nasıl olduğu, nasıl olacağı ve kime karşı gerçekleşeceğini bizler bilemeyebiliriz. Hayrı ve şerri kulun gayretine karşı tayin eden, kaderlerin yazıcısıdır.
Fakat çok azınlıktaki art niyetli ve kötü düşünceli güruhun dışında, Türkiye hiç olmadığı kadar bir ve beraberdir. Bizi zaafa düşürmek, bölmek ve çökertmek için oynan oyunlara rağmen millet inadına birbirine karşı kenetlenmektedir.
İnşallah her şey iyi olacaktır. Yoğun diplomasıyla Suriye Sorununu çözmeye çalışan Türkiye, bu çalışmasının sonucunu almaya başlamaktadır.
İnşallah 2017 Türkiye için çok daha iyi olacaktır. Yalnız herkes kendine düşen görevi yerine getirmeye çalışsın.
Nitekim
“Kıyamet ne zaman kopacaktır. Ya Resûlüllah!” diye soran sahabeye Allah´ın Resûlü; ‘Onun için sen ne hazırladın?´ demiştir. Gayya Kuyusundan çıkmak için herkes ne yaptığına baksın. Eğer, nasıl olsa idare edenler gerekeni yapıyor diyerek yatıyorsan, sen sana düşeni yapmıyorsun demektir.
Humus ´ta (1250/648) Memluklular zamanında Hapsedilen Emir Davud düştüğü durumdan kurtulmak için şöyle dua etmiştir;
Tanrım, sensin yüceler yücesi,
Sen bilirsin göğüslerin neleri gösterdiğini ve neleri gizlediğini
Kurtar bizi, kurtarıp yardımlarını esirgeme ki
Senin yardımlarınla bıraksınlar düşmanlarımız silahlarını
Ve biz biliyoruz senin rahmetini
Senin bize olan yardımların o kadar hızlıdır ki
Gayya Kuyusu Nedir?
1- Cehennemin beşinci tabakasında, içine düşenin kolay kolay kurtulamayacağı çok korkunç yer; cehennem çukuru.
2- Düştükten sonra bir daha kurtulunamayacak yer.
3- Belalı yer. Gayya kuyusu: mecaz. Karmaşık işlerin döndüğü yer. Çok çapraşık, içinden çıkılmaz, ümitsiz durum.
Büyük Türkçe sözlük; Yaşar Çağbayır; TİKA
Ahmet BELADA