Adil Han… Aşiyan… Sahaf… Etem Coşkun
Her ne kadar Ankara´da birçok kimse için kitap dendiği zaman akla ilk gelen yer Zafer Çarşısı olsa da bu konuda Adil Han´ı da unutmamak gerekir. Zafer çarşısından hiç de geri kalmaz. Üstelik Zafer çarşısıyla Adil Han yan yanadır.
Ankara´ya geldiğim ilk günlerde en azından yakın çevremi tanıma adına sağımda solumda nereler varsa tanımaya çalıştım. Adil Han da bunlardan biridir.
Gene bir gün o kitapçıdan bu kitapçıya girip çıkarken Aşiyan Kitabevi/Aşiyan Sahaf´a da uğradım. Çok da geniş olmayan dükkânda bir müddet kitaplara bakarken, beyaz saçlı mütebessim çehreli, bakışıyla ve hitabetiyle gönül alıcı ve rahatlatıcı belli ki dükkân sahibi olan bir zât “beğenip almayı düşündüğünüz bir kitap var mı” dedi. Bunu sorduğuna göre belli ki, tanışmak istiyor. Ardından “çay içer misiniz” dedi. Olur dedim ve beraberce çaylarımızı yudumlarken bir taraftan da tanışadurduk. Türk Tarih Kurumu´nda Başkan Yardımcısı olduğumu öğrenince, geçmiş Başkanlardan ve mevcut Başkan hakkında özellikle de Kurum hakkında epeyce bir şeyler söyledi. Söyledi ama söyledikleri fazlaca övücü şeyler değildi… Belli ki Kurumu yakından takip ediyordu. Kendilerini yeni tanıdığımdan sadece dinlemekle iktifa ettim. Daha sonraki görüşmelerimizde Kurum ve kitaplar hakkındaki eleştirilerini dikkatle dinledim. Haklı bulduğum bazı eleştirilerine de uymaya çalıştım.
Artık ne zaman Adil Han´a gitsem, kendileri olsa da olmasa da, Aşiyan Sahaf bir şekilde uğradığım yerlerdendi. Çünkü onunla konuştuğumda mutlaka yeni şeyler öğreniyordum. Okumayı ve dinlemeyi seven birisi olarak bu durumdan çok da mutlu oluyordum.
Fakat Etem Abi´yi sahaf dükkânından ziyade daha çok Kurtuba Kitap Kafeden tanıyorum. Ankara´ya geldiğim ilk iki yılda istisnasız tüm akşamlar, Cumartesi-Pazar da gündüzleri olmak üzere, mütemadiyen oraya uğrardım. Gelen giden her ne kadar fazla olsa da oranın gediklilerinden biri de rahmetli Etem Abi´ydi.
İşten çıktıktan sonra koltuğunun altında kitaplar, elinde çantası veya poşetiyle güler yüzlü haliyle Kurtuba´nın dış kısmında oturanlara “akşam-ı şerifleriniz hayrola” der, ardından içeri geçer çalışanlarla bir müddet sohbet eder, onların gönlünü alırdı. Onlar da Etem abinin babacan tavır ve tarzından memnun olurlardı. Bilâhare kendine özgü bitki çayını alır, oradaysa ağırlıklı olarak kendinden bir müddet önce ölen Hakkı amcanın ve Metin Turhan´ın masasına, eğer onlar yoksa bizim bulunduğumuz masaya gelirdi. Bizim masa genellikle Fethi Azaklı, S. Burhaneddin Kapusuzoğlu, Şaban Abak vs. den oluşurdu.
Ufacık dükkânına gelen hemen herkesle muhabbet eder, çay içirir, onlarla ilgilenir ve fotoğraf çektirirdi. Bir defasında Cumhurbaşkanlığı külliyesinde kurulacak olan kütüphane ve oraya alınacak kitaplar hakkında kendisinin de içinde olduğu bir grup insanla istişare ettiklerinden bahsetti. Bu olayı bizlere anlatırken “Ahmet Bey eğer dedikleri gibi yaparlarsa çok iyi olacağa benziyor” demişti.
O bir defa iyi bir sahaftı. Tarih Vakfı başta olmak üzere muhtelif kurum ve kuruluşlarda hatta Kurtuba´da mutlaka birilerine Osmanlıca ders verirdi. Kim eski bir yazı veya kitap bulsa okutmak için ona getirip okumasını isterlerdi. O da derhal gereğini yapardı. Bu konuda bende birkaç defa bize gelen insanları kendine göndermiştim.
Bir muhabbetimiz esnasında çok eski tarihli Piri Reis´e ait meşhur Kitab-ı Bahriye´den bahsetti. Bir müzayedede yabancı biri alacakken zengin bir iş adamının almasını sağlamış. “Şu anda kitaplığında bulunuyor. Paraya da ihtiyacı yok. Eğer basılabilirse çok iyi olur.” dedi. Kendilerine “Lütfen tanıdığınız o şahısla temasa geçin eğer muvafakat ederse tıpkıbasımını yapar, yok eğer satmak isterse Kurum olarak satın da alabiliriz.” demiştim. Bu mevzuyu birkaç kez konuşmuş olmamıza rağmen ya Ethem Abi ya da kitabı elinde bulunduran o zıtla bir türlü gerekli irtibatı kuramadık. Anlayacağınız o mevzu hâlâ bende bir ukdedir. Bu yazıyı okuduklarında umarım kıymetli mahdumları Cantürk ve Ceyhan babalarının bahsettiği o şahısla görüşerek bu işi gerçekleştirirler.
Kurban Bayramından dönünce Kurtuba´ya uğradığımda Etem abinin hasta olduğunu duyduğumda içimde derin bir acı hissettim. Çünkü duyduğum hastalık hiç de iç açıcı değildi... Zaten çok da sürmedi, rahmetli oldu.
Okuyan, okutan, düşünen, mütebessim çehreli, hoşsohbet Etem abiye Allah´tan rahmet diliyorum. İnşallah öbür tarafta da gülersin benim değerli abim.
Ahmet BELADA