“Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki fedâ
Şuhedâ fışkıracak, toprağı sıksan şuhedâ
Canı Cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ!”
Mehmet Akif
Cumhuriyete giden yolda birçok şehit verdik, gazi çıkardık! Ama vatanımızı vermedik.
Balkan Savaşları ile başladıkları askerlik hayatları, “gazi” olarak Sarıhıdır Köyü’nde, yokluk içinde son bulmuş.
Azınlıklar vergi karşılığında rahat yaşarlarken -kimi sanatkâr olmuşlar, kimi ticaretle uğraşmışlar- İmparatorluğun nimetini bölüşmüşler.
Bizim insanımız ise perperişan olmuşlar, sefalet içinde yaşamışlar.
Geride yetim, öksüz çocuk bırakmışlar. Dul eş bırakmışlar. Asla “vatanı” bırakmamışlar!..
Sadece askerlik yapmışlar.
Balkan Savaşları’ndan bu yana Sarıhıdır Köyü’nden de birçok şehidin ve gazinin olduğunu tespit ettik.
Bunlardan birisi de - tıpkı ismini gururla taşıdığım Gazi dedem Ali Çavuş gibi- vatan uğruna borcunu 12 yıl askerlik yaparak ödemiş, Gazi Hüseyin Çavuş’tur!
İsimsiz kahraman, Gazi Hüseyin Çavuş’u torunu Alaettin Albayrak’tan dinledik. Size aynen aktarıyoruz.
“Annemin anlattıklarına göre; seferberlik ilan edilince dedem Hüseyin Çavuş yeni evlenmiş iken askere almışlar. Doğruca İstanbul'a gitmiş.
Çok güçlü ve babayiğit bir insan olan Hüseyin Çavuş, Padişah’ın yanında “sevk çavuşu” olarak göreve başlar. Gelen askerleri Çanakkale'ye sevk eder. (12 yıl askerlik yaptığına göre Balkan Savaşları olması gerekir.)
Yedi yıl orada görev yaptıktan sonra Hüseyin Çavuş’a, İstanbul’dan doldurulan cephanelerin kağnı ve öküzlerle, Eskişehir’e sevk edilmesi görevi verilir.
Eskişehir'e gelmeden konvoyun bir kısmı firar etmiştir. Eskişehir’e cephane teslim edilir. Konvoydaki bütün öküzler serbest bırakılır. Kendileri de bir balyoz, bir dirgen alarak gece yürüyüp gündüz gizlenerek; dağ taş, orman aşarak 42 günde Ürgüp'ün Sarıhıdır Köyü’ne gelir.
Bu arada Hacı Mehmet (Alp) adında bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Bu çocuk 7 yaşındadır. Evine geldiğinde çocuğunu babası Hafız Mustafa’nın yanında bulur. Çocuğu annesine vermezler.
Eşi Zeynep, kendisinden haber alınamadığı için seferberlikten iki, üç yıl sonra evi terk etmiş, Yahya Bey (Ünal) ile evlenmiştir. Yahya Bey de Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarına katılmış, birçok cephede vatan için savaşmış bir gazidir.
Hüseyin Çavuş’un amcası Mevlüt (Göktürk); “ İster hanımını getireyim, istersen tekrar yeni bir hanım bulayım.” demiş.
Hüseyin Çavuş eski eşini kabul etmez. Bunun üzerine amcası Mevlut, Hacı Veli’den Hüseyin Çavuş için, kızı ister. Nadire ile evlenir. Nadire Ana’nın iki kardeşi vardır: Topal Veli, Yaşar Çavuş.
Eski hanımının yeni kocası daha sonra ölmüştür.
Bu arada Çavuş’un Ürgüp Askerlik Şubesi’ne firari gönderilir. Jandarmalar Ürgüp Sarıhıdır Köyü’ne gelir, Hüseyin Çavuş’u ararlar. Hüseyin Çavuş’un babası Hafız Mustafa’nın evinde konaklarlar. Tereyağı, bal kaymak yerler.
Hüseyin Çavuş evleneli henüz dört gün olmuştur. Babası jandarmaya durumu anlatır.
“Oğlum evleneli dört gün oldu. Oğlumu onbeş gün sonra size teslim edeceğim.” diye söz verir.
On beş gün sonra Hüseyin Çavuş Ürgüp Askerlik Şubesi’ne teslim olur. Vatan hizmet ister, beklemez. Beş yıl daha askerlik yapar.
İstanbul’daki “sevk çavuşluğu” görevine devam eder.
Beş yıl içerisinde bir kızı daha dünyaya gelir. O da benim annem Kezban ALBAYRAK .
Kurtuluş Savaşı’na katılır. Terhis olduktan sonra köyüne döner.
Toplamda 12 yıl askerlik yapar. 12 yıl sonrasında köyüne tekrar döndüğünde sefil bir hayat onu beklemektedir. Yokluk içinde hayatını sürdürür.
Hüseyin Çavuş’un birisi eski hanımı Zeynep’ten; diğerleri yeni hanımı Nadire’den toplamda 5 çocuğu olur.
Sırasıyla; Hacı Mehmet Alp, Kezban Albayrak, Yaşar Alp, Ayşe Çelik, Mustafa Alp (nam-ı diğer Hafız Mustafa!.. ”
Padişahı görmüştür belki ama Gazi Paşa’yı görmüş müdür, bilmiyoruz? “Cumhuriyet’e giden yolda” Mustafa Kemal’le birlikte olduğunu biliyoruz..