Yürekten sevenlerin türküsünü henüz herkes duymadı. Duysalar da ne olacak ki diye düşünmeyiniz. Saf sevginizi kaybetmeden karşılıksız, onurlu duruş sergileyenleriniz vardır.
Siz ne kadar ümitsiz olsanız da vardır. Bütün çirkinlikleri kendinde toplayanlar ve temiz görünmekten öte kirliliğe bulaşanlar büyük kalabalık oluştursalar da böyle bir ümit vardır. Ve bu umut az da olsa, tek de olsa seven yürek için çok güzel şeyler ifade eder. Bütün karamsarlıklar, kötü düşünceler, ümitsiz fikirlerle çevrelenmiş olsa da gönlü pırıl pırıl kalabilmiş; yüzlerinde sevginin saflığıyla bakan simalar ve o durulukla insana hayatı bambaşka güzellikler sunabilen bakışları görürsünüz.
Hayır, böylesi saf bakışlar kalmadı ve su gibi berrak sevgiler yok artık diyorsanız; bu size kalmıştan öte bir mana teşkil eder: hayata bakışınızdaki sevginin gücünü kaybetmeye başladığını düşünebilirsiniz.
Sevince, arzuyla sevmeli insan. Neye, ne şekilde ilgi ve istek duyuyorsa öyle bakmalı, görmeli ve sevmeli. Sevmek basit ve kolay bir duygu değildir bilakis sevgi paylaşım isteyen, kaldığı limanda barınan, benimseyen, benimseten ve hayata bağlılık veren duygudur. Siz buna sevgi yurdu da diyebilirsiniz. Sevmek zaman ister. Fedakârlık ve feragatin timsalinde sevgiyi iyi okumalıyız. Bir bakışta içimizi ısıtan sevginin kıymetini iyi kavramalıyız. En önemlisi de sevgileri yaşamadan gerektiği gibi anlamalıyız ve anladıktan sonra yaşamalıyız sevgiyi. Evet, sevgi anlaşılmalı ki en iyi şekliyle yaşanabilsin. Ama her yürek onu yeterince kendinde bulamıyor. Sevgi bilinse ve değer verilse bunun manası daha farklı olacaktır: hüzün çiçeklerinin nasıl da şenlendiği ve ruhumuzu aydınlattığı görülecektir.
Ruhumuzun aydınlığı, süruru; hayatın var oluş gayesindeki sevgi…
İçimiz seninle ısınacak,
Yüzümüz seninle gülecek, ışıl ışıl olacak.
Her şeyi farklı biçimlerde kavrayacak ve yön vereceğiz yaşantımıza.
Hasret kaldığımız bahtiyar insanları hatırlatacak bu sevgiler.
İnsanları daha bir içtenlikle sevecek ve bu sevginin muazzam hazzını duyacağız.
Bütün sıkıntılar damla damla eriyecek, bertaraf olacak; bir hülyada yaşar gibi yaşayacağız bunu. Böyle bir rüyadan uyunmak bile istemeyeceğiz. Mutluluktan kim uyanmak ister; kim kaybetmek ister bütün hülyalarını, sevinçlerini, kâmil ve iyi gördüğü güzellikleri?
Kıyım ve yıkım çaresizliğin, bencilliğin, kabalığın, hoyratlığın; ilgisiz ve bilgisizliğin ve önemlisi de düşüncesizliğin girdabında barınır. Sevgi bu gibi anlayışsızlık içinde boğulmamalı! Düşünebiliyor musunuz bütün şunları: çirkinlikler, kötü bakışlar, ahlaksız tavırlar, yapmacık duruşlar, lakayt davranışlar, baskıcı tutumlar; kavgalardan cinayetlere varan bir yığın anlayışsızlık ve düşüncesizlik içindeki insanlık hallerini. Bütün bunlar karşısında düşünün hele bir: yeşermeye, boy atıp serpilip büyümeye çalışan insanoğlunun içindeki sevgiyi, körpecik sevgiyi. Ezilmeye çalışılan sevgiyi…
Sevgiler çaresiz ve korumasız, yalnız, kimsesiz. Bütün ümitleri yıkık duygular gibi, perişan.
Sevgiler soğuk ve terk edilmiş.
Sevgilerin boynu bükük, içine kapanık ve kırgın. Belki kendine belki de çevresine kırgınlığı, sitemi. Bütün duyguları yaşayan insanoğlu sevgiyi de sevgisizliği de tadar. Ne kadar karamsar olursa olsun arzularla yaşar sevgiler.
Saygıya, sabra, güvene dayalı sevgiler. Güzele ve güzelliklere bağlı sevgiler.
İnsanlığa, iyiliğe göre sevgiler.
Anlık bakışlara, tatlı gülüşlere sirayet eden sevgiler.
Vefaya kıymet veren; bütün olumsuzluklara rağmen sevdiğine yeşeren sevgiler.
Bütün hıncına, sert duruşuna, kızgınlıklarına, tavizsiz duruşlara ram olan sevgiler.
Çaresiz yüzlere, terk edilmiş gönüllere, ümitsiz kalplere gülen sevgiler.
Ölümüne inanan sevgiler!
Seven yürek: karşılıksız sevmeli; hazzına ermeli hayatın.
Sımsıcak olmalı yürekler, her gül gibi açmalı her gün yeniden; gülücükler dağıtmalı her yana. Hiçbir kaygısı olmamalı sevgiden yana ve bütün insanları kucaklamalı ama sevenleri daha bir başka gülümseyen bakışlarla karşılamalı bu yürekler.
Coşkun ırmaklar gibi çağıl çağıl akmalı, bir kelebeğin kanatlarında bir dünyayı dolaşır gibi bütün gönüllere uğramalı neşe dağıtmalı, huzur vermeli; hazan mevsiminin sararan solgunlaşan münzevi ruhunda kıpırtılarla kanatlandırmalı insanı.
Sevmeli dedik ya bu duyguyu bütün benliğinde duymalı, huzura ayarlamalı bütün saatlerini, gülen gözlerde ışık olmalı aydınlatmalı çehreleri bir bir.
Bunun için de ailede başlayan sadakat ve güven duygusu sokağa, mahalleye taşmalı. Ama bilirim ki artık sokaklar da insana yabancılaşmaya başlamıştır ve paranın soğuk yüzü; kara kedisi geçmiştir aramızdan. Bunun içindir ki amcaların, teyzelerin hatırı sorulmaz olmuş, genç kızların ümitlerinde kem bakışlar hüsran türkülerini tüttürmektedir.
Fert fert değer verdiğimiz insanlarımız sevginin solmaz has bahçelerinde hala güler yüzle bakan birilerini beklemekteler.
Eğer Yüreğinizde komşunuza, kardeşinize, yoldaşınıza sıcakça bakışlarınız varsa kalpten sevmek için beklemenin vakti değildir. Mutluluklar paylaşılmalı ve birlikte yaşanmalıdır. Hala eskiye özlem duyuyorsanız, kendinizi, çevrenizi geçmişte arıyorsanız geçmişi neden bugüne çevirmiyorsunuz? Yaşanan bütün o güzel günler gelir bir gün geri.
Öyleyse insan sevince tam sevmeli!
Açık olmalı, sözünü sakınmamalı, dolambaçlı yollara sapmamalı; yüzleri gözleri aydınlatan sevginin parıltısı her yerden her bakıştan görülebilmelidir.
Hüzünse hüzün, kederse keder bastırmalı insan içindeki bütün olumsuzlukları ve sevmeli insanı olabildiğince. Seven ne kaybeder ki? Nice çaresizliğe düşer ki kaybedecek bir şeyi olsun.
Peki, bu sevgisizlik niye, kime, neden?
Bakışlardaki güzelliklere vurgun yürekler o yüreklerin sır vermez duruşlarına derinden bakmalı ve içindeki sevgiyi açığa çıkarmalıdır.
Bütün insanlar sevmeli, insanlığı sevmeli, Yunusça gönüllü olmalı ve ebedi kalmalı. Güzel gören güzel sever, güzel seven hayattan kam alır, muazzez olur; hayatın sıhhatine erir.
Sevgi halesi her yurda sirayet etmeli.
Sevince hayatı, insanları iyi sevmeli.
Yazımı hayata sevgiyle bakan ve yazılarında bu konu etrafında bütünleştiren Sevgili G. Birgivi´nin bir denemesinden bir bölüm alarak sevgiler yüreğinizden eksik kalmasın diyorum:
“Hayatın zorlukları arasında kendimi koruyabilmişim. Çünkü insanlar öylesine uzaklaşmış ki sevgi, yardım, en önemlisi merhamet kavramlarından içlerinden insan olmayı gerçekten sürdürebilenleri bulmak zor oluyor. ahh keşke şurada olabilseydim diyorum engel olabilseydim yaşanmasaydı kötü olaylar. Gazete okumak, haber izlemek bazen yoruyor beni engel olamıyorum bir kaç damla yaşın akmasına. Neden derseniz bilemiyorum belki de bir şey yapamıyor olmanın verdiği acı.
G.Birgivi, bir başka yazısında da aynı sevgi ekseninde şunları yüreğinden gelerek ne güzel söylemiş: “Felsefe: ne güzelliği, ne dostluğu, ne sevgisinden bahsediyorsun sen oluyor. Olsun ben gene de memnunum hele kendime benzeyen insanları buldukça daha da mutlu oluyorum. Şu söz yüreğime dokundu; çok güzel iyi bir yürek düşledim. .Kimse bilmez kimse birbirine söylemeye tenezzül etmez diye düşünürdüm. SEVGİYLE KAL. En güzel dua bu olsa gerek. Sevgiyle kalan insan zaten her yönden doymuş insan değil midir?