İBRAHİM YOLALAN KİMDİR?
Şair İbrahim Yolalan´ın şiiri gibi özgeçmişi de kısa; şair az kelimeyle çok şey ifade etmenin peşinde olduğu görülür. Nevşehir 1969 doğumludur. Kendi ifadesine göre KTÜ Giresun Eğitim Fakültesi´nden mezun oldu. Halen doğduğu şehirde öğretmenlik yapmaktadır, denilmiş. Avanos Halk Eğitim Müdürlüğü Müdür Yardımcısı olduğunu da şerh düşelim.
Şiiirleri: Güneysu, Palandöken, Kırağı, İnsan Saati, Endülüst, Düş Çınarı,Kum Yazıları, Lika, Sühan, Şiiri Özlüyorum, Bir Nota, Türk Dili ve Dergah dergilerinde yayınlandı.
Şair İbrahim Yolalan´ın ilk şiir kitabı Ülke Edebiyat Yayınları arasında çıktı. Kitabın arka kapağında “Uçuk Havarinin Son İtirafı” isimli şiir yer verilmiş. Ocak 2016 tarihinde yayınlanan kitap 48 sayfadan oluşuyor ve 33 şiir yer alıyor. Şair İbrahim Yolalan bu otuz üç şiiri doksan dokuz halkanın otuz üçüne mi teşmil etti orasını bilemiyoruz.
İlan ediyorum
sebebimde yalan
terkibimde yalnızlık vardır–
gırtlağımdaki her lokmada katran
saçımı taramak için koştuğum
her kuyuda taş vardır
omuzladığım
ve dirlik hanesi bildiğim sözleri
ve kestaneyi
ve zifini
avuçladı
elleri ıhlamur kokan bir berber çırağı
elleri ıhlamur kokan o berber çırağı
dokununca saçlarıma
canım ne çok yandı
ne çok mora bulaştı şarkılar
ne çok çıldırdı çocuklar
Şair İbrahim Yolalan´ın şiirleri üzerine birkaç kelam etmeden önce şair ve şiir üzerine kısaca durmak gerektiğini düşünüyorum. Biz de şiirin kökleri diğer edebi metinlere göre daha sağlamdır. Sanırım kalemi her eline alanın kendini alleme-i cihan zannetme histerisine kapılması da bundan olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında şiirimiz iyi bir kaynaktan yılardır beslendiğinden kendini şair zanneden sıradanlaşmış nesirden öteye gitmeyen sözde mısraları bir kenara bırakınca karşımıza iyi has şairler çıkar. Ancak toplumun edebiyat ve kültür alanında yozlaşması saikiyle kendi içinden beslenememesi her alanda sağlam duruşu olan değerleri de akamete uğratıyor. İbrahim Yolalan hem bu yozlaşma karşısında hem de şiirde toplum menşeili hakikatleri ilkeli bir duruş sergileyerek imgesel şiirler yazıyor. Modern şiir içerisinde yer alan şairi anlamak için kemiyet ve keyfiyete bakmak gerekir. O sıradan şiirler yazan biri değildir. Toplumun çürümüşlüğüne karşı direnen ve isyan bayrağını açan uyaklı şiirler yazan şairlerden farkını öz bir halde belirtmek gerekirse; mısralarındaki imgesel ve kapalılık haliyle özetlenebilir, diye düşünüyoruz.
Şairin mısralarını etkili kılan önemli etkenlerden biri dil ve elbette manasıdır.Modern şiirin şairleri; dilbilgisi, imla ve yazım kuralları, noktalama işaretleri gibi, düz yazının didaktik çerçevesini çizen öğelerinin şiire dayatılmasının, şiirsi akışkanlığının, aşkınlığının bunlarla sınırlandırılmasının yanlış olduğunu düşüncesi vardır. Her şiire ve her şaire özel, didaktik düz yazıdan ayrışan şiir yazım kuralları ve kullanımları vardır! Bu durum şairlerin tercihidir. Birçok şair bu görüşe karşı çıkabilir ancak bazı şairler mısralarındaki özgünlüğünü özgürlükten beslenmeleri sebebiyle imla kuralcılığının dışında kalıyorlar. Öyle görünmek istiyorlar. Bu düşünce hemen herkesin ortak görüşü olarak, her şaire ‘özel´ bir takım ‘şiir yazım kuralları´ olduğu yönündedir. İbrahim Yolalan da şiirlerinde böyle bir yol takip ediyor.
Yolalan´ın şiirlerinde imge, dış dünyadan aldığı zihinsel uyarımları yeni bir ifade, benzetme veya mecaz olarak ifade etmesi ile zuhur ediyor:
- “yakılmış türkülerin küllerini savurduk”
-“toprağa değen dilim kanadı
Dolandı boynuma kuş”
-“mürekkebin kibri”
Bir iletişim aracı olarak dış dünyaya sıkı sıkı bağlı olan dil, her şeyi anlatmaya yetmez. Alışılmış bağdaştırmalar zamanla kültürel bir öğe haline de gelir. Hâlbuki şair özgün olmak mecburiyetindedir. Bilinen, tekrar ve benzer söylemler hem özgün olamaz hem de şairin özgür düşünmesine set çekebilir. İbrahim Yolalan´ın şiirlerde imge bir kelime olabileceği gibi bir kelime grubu, ipuçlan verilmiş ancak açıkça söylenmemiş şeklinde de görebiliyoruz. Şair kendini farklı kılması adına hem söylenmeyeni veya az bilinenleri söyleme hem de başkalarının bakmadığı bir bakış açısı içinde daha canlı, daha etkili olmak adına yerine göre de bir cümle ve deyim mesabesinde orijinal imajlar kendini gösterir:
-“küf harbi”
-“küflü yara”
-“akıl kusmak”
-“imlasız şehirler”
-“mürekkebin kibri
-“kelebek mezarlığı”
-“kınaya narh koymak”
-“yüzü denizlere saklamak”
-“ete kemiğe büründü putlar”
-“imsake bulaşmış ağrılar”
-“kalpaksız ironi”
-“gri yakalı iskelet”
-“iyot baygınlığı”
‘Göç Defteri´inde yozlaşı kültürü hayata karşı sorgulama, eleştiri, tespitler, kaygılar vardır. Şu mısralar belki de bu düşünceleri daha net açıklıyor olmalıdır:
-“ey kuşku kuyusunun zembereği
Ey gözlerimizde büyüyen yalan
Merhaba”
İbrahim Yolalan´ın şiirlerinde İmge oluşumunda gerçekliğin dönüştürülmesinde fertlerin, toplumun yaşadıkları, sezgileri, tasarıları, kültürü, anlayış ve algılayışındaki farklılıklar görürüz. Günlük hayatta kullandığımız dil göstergelerine, günlük hayatta gerçekliği olan dil ifadelerine hayal gücünün de etkisiyle yeni anlamlar yükleyerek gerçekliğe dönüştürür. Dönüşen ve değişen bu gerçeklik her okuru farklı boyutlarda etkiler mi burası muhaldir. Çünkü her ferdin şiiri anlaması, anam çıkarması farklıdır. Şiiri okuyanlar kendilerine göre bir bakış içinde görürüler. Fakat bu anlayış şiire göre de değişir. İbrahim Yolalan´la defalarca konuştuğumuz gibi her şairin topluma doğrudan ben şunu yazıyorum diye bir kaygısı olmayabilir. Şiir severler şairi anlaya bilmeyebilirler de. Bu bir bakıma şaire veya okuyana kalmıştır. Bu hal bir bakıma yazanın ve okuyanın nerde durduğu, nereden baktığına da bağlıdır. Bazı okurlar bazı şairleri anlayabilirler ancak her şairi anlamaları da mümkün değildir. Şairi tam olarak olmasa da anlayabilmek için o şairi iyi takip etmeleri, tanımaları ve hissetmeleri gereklidir. Her şair içinde bu durum bir keyfiyettir.
İbrahim Yolalan şiirlerinde yozlaşma karşısında hem de şiirde toplum menşeili hakikatleri ilkeli bir duruş sergilediğin ifade etmiştik. Kendi ifadesiyle; “inat küflü bir yaraya dem tutmuş” gözüküyor. Karamsarlık pek şok şiirde kendine yer buluyor. Toplum olarak da ıstırapların izdüşümündeyiz:
“artık ne yaşasam çıkmaz bu boya
bu çoğulluk bu yılan zehri
ey geç kalmışlığın hüznü
yetmez mi”
Yetmeli ama yetmiyor ne yazık ki! Çünkü anlamıyor rüknettin! Bütün mesele Şairin işaret ettiği mısraları anlayabilmek ve dönüştürebilmekte; “anlayabilsek hud yüzonyedi rad onbiri” Yani: “Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helâk etmez.”
“İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah´ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah´tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.”
Değerli, dost, ilkeli bir duruş sergileyen İbrahim Yolalan ‘Göç Defterin´ ilk oldu. Hayırlı olsun ve fakat son olmasın!
GÖÇ DEFTERİ
alımız al morumuz renk değilmiş
bizim değilmiş bu sazlar
felaketin önündeyiz çocuk
koru kendini
sözlüklere göç edip büyüttük kibrimizi
sesi ahengi ve şiiri bırakıp
kanayan kalbimizi bırakıp
yakılmış türkülerin küllerini savurduk
görmedin mi
kınaya narh konulan illere eriştik
ağlayabilsek bitecekti seferimiz
dağlara taş taşıyan omuzlarımız aşındı
bize acı derman ol dizimize çocuk
çıkalım yollara gerelim göğsümüzü yeniden
yeşil ekine yel düşmüş gibi
*Kitapta yer alan ve kitaba adını veren şiir.