Lale, Türkler tarafından Orta Asya'dan göçle Anadolu'ya getirildi. Anadolu'da 12. yüzyıldan itibaren el sanatlarında süsleme motifi olarak kullanılmaya başlandı. Lale şiirde, resimde, hikayede, romanda, minyatürde ve tasavvufta ana konu olarak işlendi, cami süslemelerine, top dökümlerinin motiflerine, halı-kilim desenlerine, savaş miğferlerine, kaftanlara, yazmalara, mendillere, eteklere, çeyiz sandıklarına, paraların üstene bile nakşedildi.
Yahya Kemal bir gün samimi arkadaşı tarihçi Ahmet Refik Altınay ile sohbet sırasında Sultan III. Ahmet ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın 1718 -1730 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğundaki yaşam biçimindeki değişikliği “Lale Devri” olarak tanımlar. Ahmet Refik de bu döneme dair 1913 yılında İkdam gazetesinde tefrika edilen makalede ve iki yıl sonra yayınladığı kitapta “Lale Devri” ismini kullanır. Daha sonra “Zevk ve sefa devri” ifadelendirilen bu dönem “Lale Devri” olarak anılmaya başlar.
Osmanlı İmparatorluğunun sanat ve toplum hayatında bu dönemle birlikte İstanbul da lale yetiştirilmeye başlanır. Damad İbrâhim Paşa, III. Ahmed’e daima sükûnet ve neşeli bir ortam hazırlamaya özen göstermiş, bu doğrultuda yapılan eğlence ve şenliklerin sembolü de lâle olmuştur. Sadece bahçelerin değil pencere pervazlarının da en gözde çiçeği olan lâlenin 839 türü yetiştirilmiş, yeni türlerin üretimi için yarışmalar düzenlenmiştir. Lâle soğanlarının fiyatı çok artınca hükümet spekülasyonları önlemek amacıyla Ekim 1722’de bir ferman çıkarmak ve lâle fiyatlarına narh koymak zorunda kalmıştır (Ahmed Refik, İstanbul Hayatı, s. 94-95).
Çiçekçilik bu dönemde gelişmiş, bir meslek haline gelmiş ve bu alanda “şükûfenâme” adı altında kitaplar yazılmıştır. Dönemin edebiyat ve sanat alanındaki kısa da olsa Lale Devri, ünlü şairi Nedîm’in eğlenceye bakan safhası şiirlerine de yansıtır. Edebiyattaki bu döneme ait şiirler Şair Nedim ile sınırlı kalmaz. Dönemin şairlerinden Seyyid Vehbî, Nahîfî, Ahmed Neylî, reîs-i şâirân Osmanzâde Ahmed Tâib, İzzet Ali Paşa, tarihçi Râşid Mehmed, Dürrî Ahmed Efendi, Şeyhülislâm Ebûishakzâde İshak Efendi, Kâmî, Mustafa Sâmi, Râsih, Çelebizâde Âsım Efendi, Nazîm, Münif ve Hâtif gibi şairler de, İstanbul’daki sanat ve eğlence ortamından ilham alarak yerli hayatı şiirleştirdikleri görülür.
Osmanlı dönemindeki laleye olan ilgi çok sonraları Lale çiçeğinin ünü dünyada da yayılmaya başlar.
TÜRKİYE’DEN AVRUPAYA LALE SİRAYETİ
Osmanlı İmparatorluğundan getirilen lale Hollanda’da çok tutulur. Hollanda da Lale iyiden iyiye imrenilen lüks bir eşya göstergesi gibi değişik renk ve çeşitlerde yetiştirilmeye başlanır. Lale çiçeğine ilgi artınca lale bir sektör haline gelir, çiçeklerine çok paralar ödenmeye başlanır. Tüccarlar bir araya gelir, fiyatlar çok artar.
Halk laledeki aşırı fiyat artışına tepki olarak “rüzgâr ticareti” olarak niteler. 1633 – 1637 tarihlerinde lalenin 39 çeşidinin satışı yapılır.
İskoç gazeteci Charles Mackay Hollanda’da yayınlaşan Lale çılgınlığını 1841 yılında yayınladığı “Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar ve Kalabalıkların Çılgınlığı” kitabıyla edebiyata taşır. Mackay’ın lale çılgınlığı üzerine kaleme aldığı kitap 1980 yılından sonra eleştirilmeye başlanır. Kitapta anlatılanların gerçeği yansıtmadığı söylenir. Fakat, 1636-1637 yıllarında lale sözleşmelerinin fiyat artışı ve düşüşü yaşadığı konusunda su götürmez bir gerçeklik olarak belirtilir.
Osmanlı İmparatorluğunda bir döneme adını veren lale devrine dair İngiliz sefirinin hanımı Lady Montagu, Türklerin Lale Devri’nde çiçek aşısını bulmuş olduklarını ama İngilizlerin bundan habersiz olduklarını Mektuplar’ında anlatır.
Hollanda'dan sonra lale Kanada'nın başkenti Ottawa'yda ve tüm dünyada tanınır hale geldi.
Kanada'da, Hollanda'da ve Japonya'da, Anadolu'nun simgesi olan lale çiçeğinin adına her yıl festivaller düzenleniyor. Hollanda bugün simgesi haline getirdiği 2 binden fazla çeşidi olan laleyi çiçek ve soğan olarak dünyanın her yerine pazarlayarak yılda 1,5 milyar avro kazandığı biliniyor.
Lale İstanbul’un ve Türkiye’nin simgesi olarak da kalmadı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa döneminin gözdesi olması hasebiyle Nevşehir’le de anılmaya başlandı. Peribacalarıyla birlikte İlin simgesi haline geldi.
Lale, heykeltıraş Hakkı Atamulu’ya ilham oldu, sanatçı tarafından yapılan Damat İbrahim Paşa heykelinde de yerini aldı.
Lale adı, Nevşehir’de de unutulmayacak bir kimliğe bürünmüştür. Lale caddesi, Lale Camii, Lale sanayi sitesi, Lale Anaokulu, Lale Un fabrikası ve daha pek çok alana verilen lale isimleri. Ancak bu isimlerden Lale Gazetesi, lale TV ve Lale Otobüsleri ise şimdilik anılarda yaşıyor.
Nevşehir ile özdeş hale gelen lale adı yaşıyor. Nevşehir Belediyesi bazı yıllarda lale çiçeğiyle caddeleri süslemektedir. Dileğimiz lalenin cadde ve mahalle aralarında yerini alması ve Nevşehir de ekiminin daha geniş olarak yapılmasıdır.
KAYNAKLAR:
TDV Ansiklopedisi,Abdulkadir Özcan
TDV Ansiklopedisi, İskender Pala