Sözde demokratik ülkeler var seçimlerin yapıldığı ve siyasi partilerin olduğu. Bu sözde demokratik ülkelerde her ne kadar demokratik seçimler yapılmış olsa da seçilen lider değişmez. Bu toplumlar için demokrasi, demokratik toplum amaç olmaktan öte seçilmek, seçilenin beyin şablonunu iktidara taşımak, devlet gücünü mülkiyet edinmek, devlete hükmetmek için demokrasi araç olarak kullanılır.
Bu toplumlarda; isimler, sıfatlar, makam ve mevkiler devlet ve kanunlarında desteğiyle ayrıcalıklı, iltimas geçilen nüfus edinilmeye dönüşür, dönüşmektedir. Benzeri birçok örnek vermek mümkün. Bazı durumlarda bu mantık resmî görevli şahıslara karşısında “ ben kimim sen biliyor musun” çıkışlarıyla görevli memuru engeller, işinden aşından edecek ayrıcalığını Ona tattırır.
Bu toplumlarda görünüşte demokratik, Anayasal yurttaşlık haklarına vurgu yapan yükümlülükler vardır ancak, özü itibarıyla anti demokratik, monarşi demokrasisinin hakim olduğu toplumlardır. Toplumda demokratik birikimin gelişmemesi, bireylerin eğitim kalitesi ve buna bağlı yurttaşlık bilincinin seviye kazanmamış olması; monarşi demokrasi tanımının gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Aslında asıl yazmak istediğim bu konuyla ilintili; şöyle ki, demokratik yol haritasının tanımını yapan Ona içerik ve toplumda ivme kazandıran Türkiye´de bir elin parmağını geçmeyen azınlık var. Avrupa ve ABD başta olmak üzere bu tanımı özünde yaşayan yaşatmaya çalışan Uluslar.
Dediğim gibi Türkiye´nin demokratik yapısında FETO gibi bir Tarikat yuvalanmasının olması gayet tabidir, mantığının gelişmesi de. İyide, insanı şaşırtan, büyük demokratik kırılganlık yapan şey FETÖ yapılanmasının Türkiye´de olması; Tarikat örgütlenmesiyle devletin bütün demokratik kurumlarında örgütlenip Tarikat lideri ve imamlarına bağlanmış olması değil.
Avrupa´nın gelişmiş demokrasilerinin ve ABD gibi devletlerin bu örgütü sahiplenmeleri, mensuplarının yargılanmaları ve Türkiye´ye iadeleri için delil kanıt istemeleri. Oysa kanıt delil isteyen kurumlar isimleri kadar biliyorlar ve bildiklerinden o kadar eminler ki.
FETÖ bir Tarikat yuvalanması, devletin kurumlarında anti demokratik bir yapı içinde oldukları inkar edilemez. Ve bu durum Türkiye gibi gerçek demokratik olgunluğa erişmemiş toplumlarda normal karşılanmış, geçmişi otuz-kırk yılı aşan birikimi var. Kamuoyunda zaman zaman daha şimdiden FETÖ´nün yerini alan başka Cemaat, Tarikat yapılanmasının olduğunu olabileceğine vurgu yapıyorlar.
Türkiye´de çok sayıda gayr-ı resmî yapıda Tarikat ve Cemaat yapılanmasının olduğu bir gerçek. Ama artık Avrupa´nın kucağında olgunlaşmayı bekleyen Türkiye, bu merdiven altı kurumları üçüncü dünya uluslarına vermeli. Yerine daha rasyonel, pozitif bilimin geliştiği Üniversiteler, Yabancı dil öğrenimi olan İlahiyat Fakültesi yapmalı.
Asıl tehlike FETÖ örgütlenmesi değil. Asıl tehlike demokratik ülkelerin FETÖ´ye sahip çıkması bu örgüte hamilik yapması. Demokratik alan açısından bakınca bu durum büyük barbarlık, bağnazlık ayrıca toplumların gelişme süreci açısından; terör örgütlerinin yaptığı ve yapacağı tahribattan daha ağır, endişe verici. Umarım Avrupa ve ABD bu tutumunda, politikasından vazgeçer, değişiklik yapar.
Demokratik toplumun yol haritası;
- Demokratik anayasal toplum
- Sosyal hukuk devleti
- Laiklik vurgusu
- Kuvvetler ayrılığına vurgu
- Bağımsız, tarafsız yargı
- Yüksek seviyede yurttaşlık bilinci kazanımı
Ulusları yücelten pek çok şey vardır ancak ben günümüzde her şeyden daha önemli bulduğum bir kavrama değinmek vurgu yapmak istiyorum. Yurttaşlık bilincinin yüksek seviyede kazanımına. Toplumda yurttaşlık bilinci, şuuru, hak ve ödevleri, sorumlulukları gelişmediği, geliştirilmediği sürece; O toplumda hiçbir şey gelişmez, gelişse de gerekli olgunluğa ulaşamaz.