Kızılırmak akar Nevşehirli bakar!!
Neden ?
Çünkü Türk insanının yaşamsal içgüdüsü medeni çağdaş insan bilinci kazandırılmamıştır.
Sınırlarımız içinde özgür birey, hür müteşebbisin gelişmesine uzun zaman ya izin verilmemiş ya da dış etkenlerin baskın Pazar rekabetinin etkisi altında kalarak gelişememiştir.
Birey olmanın medeni tanımı yapılamamış. Saygı ve saygınlık hür iradenin karakter kazanılması yönlü değil. Nüfuslu kişi ve kurumsal kimlikler karşısında dokuz büklüm olmak saygı ifadesi olarak algılanmıştır.
Oysa ki; saygı; Ferdi bireysel, kamusal kimliğin fikir ve düşüncesinin kendine alan açabilmesi, yanlışı ifade edilebilmesi doğru eyleme de katkı verebilme yönlü cesaret kazandırılmasıdır.
•••
Daha doğrusu; mevcut sosyal siyasal, kültürel yapıyı irdelemekle birlikte “ irdelemeden de doğru eylem belirlenemez “ yeni ve olması gereken adına ne yapabiliriz sorusu da anlam kazanmalı. Yani, eleştiri yergi yapılırken doğru eylemde tanımlanmalı.
Kuralcı bir toplum yaratamadığımız sürece zaman bireye, topluma bir şey kazandırmaz. Aşama kaydettiğimiz her konu başlığı birey ve toplumun genel kültürüne kazanılması sağlanamaz.
Kuralcı hukuk toplumunda birey, kendi yararlılığında fedakarlık yapacağı aşırılıktan sakınacağı gibi diğer bireylerin de uyması gerektiği yönlü kültürün gelişip kökleşmesine izin verecektir.
Bizde bir deyim vardır “ elinen “ çoğunluk “ gelen düğün bayram. Şeriatın “ kanun “kestiği parmak acımaz. “ gibi.
Kurallara “ yasa ve hukukun gerekliliği” uyma zorunluğu hafifletilip iltimas görünce, çoğu yaşamsal alanda ülkeyi yönetmekte zorlandığımız gibi büyük kentleri yönetip çağdaş bir kent görselliği de kazandıramadığımız gerçeğinden hareketle; küçük ilçeleri “ Nüfusu 10/15 bini bulmayan kasabaları da yönetmekte zorlanıyoruz.
Yönetmek derken illa da güvenlik ve asayiş, “ otorite “ olarak algılanmamalı. Çevre temizliği, imar iskan, mimari görsellik, altyapı, ses ve çevre kirliliği, trafik düzeni, barış toplumu, şehir ekonomisi, kültürel varlıkların korunması gibi yaşamsal gelişmeyi göz ardı edemeyiz.
O zaman, insana dokunacağız. Ülke için en büyük yatırımları yaparken diğer yan da insanımızı da geliştirip çağdaş medeni, modern insan profili kazandırmak amaçlı en büyük projeyi de hayata geçirmek durumundayız.
Bugünün Avrupa’sında kuralcı toplum birey var uyulmaması halinde beraberinde tavizsiz ceza da var.
Şöyle düşünmüyorlar; “ biz dünyanın en gelişmiş bireyini toplumunu yarattık, bunlar suç işlemez her kurala kendiliklerinden uyarlar “ gibi bir mantık yok. İnsanın yaşadığı her alanda kurallar var ve uyulmaması halinde saniyesinde ceza da var. İdare edelim, oluversin canım ne olacak “ ahbap çavuş, popülist kaygı gibi kolaycılık ve kayırmacılık, iltimas yok.
NEVŞEHİR İÇİN BUNU YAPABİLİRİZ
Avanos istikametinden Gülşehir’e doğru akmakta olan Kızılırmak Nehri’ni yer yer ıslah ederek Nehir’in bazı bölümlerini kanal içine alarak Gülşehir Vadisi’ni Anadolu’nun mili parkına “ Eskişehir Porsuk projesi “ dönüştürebiliriz.
Ankara/Nevşehir arası YHT “ Yüksek Hızlı Tren “ yapabilir; Nevşehir’i, Başkent’in arka bahçesi, Başkentlinin hafta sonunu geçireceği milli parkı yapabiliriz.
Ayrıca, Nevşehir’i, “ Kapadokya “ ülkemize dışardan gelen diplomatik konukları ağırlamak için açık hava müzesine dönüştürebiliriz.
Çevremde bu tür yatırımları kiminle konuşsam “ hayır, olmaz, hayalcilik ifadeleriyle karşılaşıyorum. “
Oysa, deseler ki; dünyanın eksenini değiştireceğiz ne yapabiliriz ? Hemen çevreme bakarım gerekli bir taş ve kaldıraç için ağaç bulmak için.
Dünyanın en büyük projelerini yatırımlarını, teknolojisini ülkenize kazandırmış olsanız da; insanınızın profilini Eskimo düşünce yapısından, modası geçmiş fikir ve düşüncelerden akli beslenmesini engelleyip medeni unsur ve tanımlardan beslenmesini sağlayamadığınız “ medeni unsurlar tanımlayamadığınız “ sürece.
İnsanınızın,
Çevresini değiştirmeniz insan ruhuna, modası geçmiş düşün aklının gelişmesine bir katkı veremez “ sadece yaşamsal araçlarını modernize etmiş “ iş için enerji harcamasını asgariye düşürmüş olursunuz. İnsan, yine aynı profilin farklı yüzü olarak kalır.