Yerel seçim kampanyalarında öne çıkan politik söylemler...
Demokrasinin gereği demokratik rejimler de yerel yönetimler için yapılacak 31 Mart seçimlerine yönelik siyasi partiler propaganda kampanyasını hız artıran bir ivmeyle sürdürüyor.
Özellikle büyük kentler de yürütülen seçim stratejisi şimdiye dek alışık olmadığımız cinsten hararetli, iddialı geçmekte. Ancak farklı siyasi parti adayları yukarıdan, Parti merkezlerinde yürütülen politikanın aksine daha yumuşak, uyumlu ve Başkan adaylarında barış lisanı hakimken. Siyasi Parti merkezlerin de yürütülen seçim stratejisi yerel tabana göre söylemler daha sıra dışı, ayrıştırıcı ve terörize edici.
Özelikle AK Parti ve MHP cephesinde Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ileri sürülen seçim propagandası önümüzdeki yapılacak mahalli seçimlerin neticesinin ülkenin bekasının devamına yönelik bir tercih yapmak gibi lanse edilmesi.
Seçmen tabanın da, siyasi çevreler de, medya da, yazarlar, Akademisyenler ve Aktivistler; ima edilen, Beka kavramının ne anlam ifade ettiği, nasıl yorumlanması gerektiği konusunda kafa karışıklığı, akıl bulanıklığı yaşatmakta.
Hatta, Cumhurbaşkanı Erdoğan durumu daha da bir ileri boyuta, aşamaya taşıyarak Muhalefet cephesini zillet, şer odağı ve Kandil işbirlikçileri, terör yandaşları gibi anlamak ve anlamlandırmakta, tanımlamakta güçlük çektiğimiz kavramlara taşımakta ve bu gelişen istenmeyen handikaba da kimse engel olamamakta.
••••
Geçtiğimiz hafta içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan demokratik bir değere vurgu yaptı.
İfade hürriyetine, fikirlerin ve düşüncelerin özgürce ifade edilmesine ve Basın, Medyanın daha bağımsız haber yayın yapmasına yönelik açıklamalar da bulundu.
Hatırlarsanız Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının yürütüldüğü dönemde de Erdoğan bu yönlü seçim kampanyası yapmıştı.
Demek ki, basın medya ve benzeri alanlar da bir özgürlük kısıtlaması olduğu gerçeğine vurgu yapılmadığını düşünemeyiz.
Ne var ki, bu Özgürlükler demokratik rejimler de devlet başkanının sağlayacağı haklar değil demokratik toplumun, temel anayasal haklarıdır değişmez, değiştirilemez.
•••
Demokrasiye inanan demokratik rejimin erdemini özümseyen siyasal yanı gelişmiş politikacı, yasama ve yürütme yetkisini tek elden kendisinde bulundurur mu? Böyle bir politik fiile eylem yaratacak politikayı yasallaştırıp anayasal hüviyet kazandırılmak yoluna gider mi?
Bu duruma fiziki alan hazırlayan yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminin yaratıcı, fikir babası benim diyor Burhan Kuzu.
Burhan Kuzu’ya şunu sormak gerek;
Sayın Kuzu, hangisi demokratik yönü gelişmiş rejim de böyle bir duruma, anayasal zemin kazandırılmıştır.
Ne yazıktır ki, FETÖ’çülük yanı gelişmiş Türk toplumunun, demokratik rejimin vazgeçilmez prensiplerini parti, taraf/karşıt olmak gibi kabul etmektedir. Seçmeninin, büyük çoğunluğu bu anti demokratik uygulamaya tarafgirlik psikolojisiyle yaklaşmaktadır.
Oysaki demokratik rejimin vazgeçilmezi kamu yararlılığını gözetmektir, liyakat esastır, hukukun üstünlüğü, tarafsızlığı ve yasama ile yürütmenin dengelenen bir erk ile ayrılmasıdır.
Yasama erkiyle yürütmeyi bir kurum da birleştirirseniz, ne olur? Yönetim, üçüncü dünya ülkelerinin rejimine dönüşür, Parti devleti olur. Ortadoğu’da ki Baas Partisi gibi.
NOT: Türkiye dış politikada da eksen kayması yaşamakta. Türklerin, 400 yılı bulan Batılılaşma uğraşısı son günlerdeki Rusya, yakınlaşmasıyla “ S-400’ler” yüzünü Doğuya dönmekte; Başta ABD, AB ve NATO’yu karşısına almaktadır. Bu dış politika vizyonu kabul edilmez.
Batı’yı, Doğu’dan ayıran en belirgin özellik;
Batı; akıldan, bilgiden beslenerek liberal düşünceyi kamu yararlılığını yönelik kullanır. Ve bu duruma, özgürlükleri, demokrasiyi aracı kılar hukuk ile, bu kavramları güvence altına alır.
Doğu da ise; Doğu’ya her şeyden önce ideolojiler hakimdir akıl ve bilgi, doğmaların kıskacın da gelişemez. Yeni ile eskinin arasında ikilem de kalan topluma sürekli kararsızlık hakimdir. Kavramların tanımı halk kitlelerince farklı hatta zıt yönlü yorumlanır. Toplum, geleneklerden beslenir.
DİP NOT: Almanya’da gelen bir arkadaşım Alman, basın ve medyasında Türkiye ile ilgili haberler Türkiye başlığı, Türkiye ifadeleri kullanılarak değil Erdoğan, Erdoğan’ın ülkesi gibi sunumlar ile yapılmaktaymış.