Tarih yüzlercesini yazdı yazıyor; Oysa binlercesi, milyonlarcası yaşandı bizden önce.
Yaradılışla beraber insan türü ne kurtuldu yakılmaktan, nede asılmaktan…
Soykırım, katliamla kuyruğuna teneke bağlananlarda oldu, tükürükten boğulanlar da…
Dermanı da yok, kaçışı da.
Milyon yıldır, dünyanın her karış toprağında aynı acı ama farklı vahşet yaşanıyor.
Tarihe rağmen aynı katliam devam ediyor.
''Tarih tekerrürden ibarettir'' sözünü kanıksadım.
İnsanlığa bakıyorum, aklım almıyor.
Dünya olarak belki de son elli, yüzyılın en büyük dramıyla karşı karşıyayız. Yaşanan felaketler bir yana sanki dünya bizlerin değil, bizleri öldürmek isteyenlerin dünyası.
Yeryüzünde kendi türünü yok eden tek varlık, İnsan!
Alkışlayan da cabası adeta...
Acının boyutunu gösteren cümleler ise çok ironi!
Ne desek, ne demeliyiz, ne denmeli?
Bu dünyaya seçilmiş birer insan olarak doğduk mu doğduk !..
Ancak maddesel olarak bile bu dünyada var olmak istemezdim. Dağ,taş,toprağın ve tüm evrendeki maddenin yaradılıştan ötürü devam eden şahitliği muazzam!
Bu düzen daha ne kadar devam edecek? Oysa dünya, yaradılış amacını her anlamda aştı ve öyle sorular var ki, kolay görünse de fakat zordur. Cevabı ise öyle manidar ki farklılık gösteriyor.
Cennetin kapılarını açmayı vadedenler, öncelikle cehennemin kapılarını kapatmıyorlar.
Bir insanlık kaybı yaşıyoruz.
Selde öl,depremde,vebada,madende öl,savaşta öl… Hala ölmediysen açlıktan, yoksulluktan öl !
Ya da sürün.
Bıraktılar bizi Arafat’ta.. Susuyoruz ,ölüyoruz,susturuluyoruz,öldürülüyoruz...