Üzerinden bir asır geçti ama hala konuşuluyor olması, orada bir şeylerin yanlış gittiğini mi gösterir yoksa ders alınması gereken bir ibret vesikası olduğunu mu? Yaklaşık yirmi yıldır mübadillerle ilgili çalışma yaptığım için has bel kader konu ile ilgili epey bir çalışmışlığım var.

Konuyu sadece Lozan ve maddeleri üzerinden alırsanız asla o tarihle ilgili doğru sonuca varamazsınız. Lozan, öncesi ve sonrası ile üzerine binlerce kitap yazılmış, tarihin kilit noktalarından biridir.

Lozan nasıl imzalandıya gelene kadar;

Osmanlı devletinin son durumunu, Avrupa devletlerinin son yüz yıllık gelişmesini, daralan dünya ekonomisini, paylaşım savaşından karlı çıkmayı bekleyen açgözlü emperyalist güçleri, birinci dünya savaşına katılan ülkelerin istediklerini savaş yolu ile elde edemedikleri için, savaşın galibi olan ülkelerin savaş mağlubu sayılan ülkelere masa başında affınıza sığınarak” donuna kadar” soymayı amaçladıkları Sevr anlaşmasını, Türkiye üzerindeki yüzlerce yıllık emellerini bilmek gerekiyor.

Lozanı daha iyi okumak için önce Sevr aşamasını bilmek lazım çünkü 1920 yazına gelindiğinde 1. Dünya savaşının galiplerinin mağlup devletlere barış anlaşmalarını kabul ettirme süreci -biz hariç- tamamlanmıştı. Almanya´ya 1919 da Versallis´te, Bulgaristan´a Neully´de, Avusturya´ya Saint-German da, Macaristan´a Trianon´da anlaşmalar imzalatılmış sıra Sevr´de bize gelmişti.

Eh bizi de Sevr´de tufaya getirdiler ve 3 Türk murahhası Paris´in banliyösü olan Sevr´de anlaşmayı imzaladılar. Gönüllü değil adeta silah zoruyla. İstanbul hükümeti imzayı attı ama Ankara hükümetinin bu anlaşmayı tanıması mümkün değildi ve öyle de oldu. Ankara hükümeti o 3 murahhas üyeyi ve bu imzadaki en büyük sorumlu Damat Ferit´i vatan haini ilan edip idama mahkum etti.

Sevr Osmanlı´nın idamıdır.

Sevr sonrası TBMM hükümetinin Yunanistan´a karşı elde ettiği önemli başarı sonrası yapılan Mudanya anlaşması sonrası itilaf devletleri TBMM Hükümetini Lozan´a davet etiler ki işte asıl mesele budur. Bu davet her şeyden önce Ankara hükümetinin resmen tanınması anlamına gelir ki bu muhteşem bir başarıdır.

Lozan anlaşması ile ilgili elbette söylenmesi gereken çok şey var, olumsuz bazı yanları yanında -ki en önemlisi mübadele meselesidir-, bununla birlikte, Misak-ı milli sınırlarının oluşması, Kapitülasyonlar meselesi, Türkiye´de bir Ermeni devletinin kurulmasını engellemesi,

Evet İstanbul´un boşaltılması, Musul meselesi gibi kritik konularda netlik sağlanamamış ve sonuç alınamamışsa da temel noktalarda alınan kararlar ve Sevr gibi bir idam kararını yok etmesi bakımından hiç de hafife alınacak bir anlaşma değildir.

Hepsinden ötesi dönemin durumu dikkate alındığında nerdeyse yok olmaya mahkum edilen bir ulusun küllerinden yeniden doğması ve tüm dünyaya “biz buradayız ve sizler bizi yok edemezsiniz” mesajını vermesi bakımından son derece önemlidir.

Belki Lozan, üzerinde günlerce konuşulacak bir meseledir ama bir asır önce olan ve bir meselenin şimdi hararet yapması ne kadar ilginç değil mi?

Şu an tüm enerjimizi mevcut kritik duruma yöneltmemiz gerekirken eski defterleri açmanın kime ne yararı olabilir ki.

Onun için güçlü devletler bu günü insanına yaşanılır hale getirmeye sonra geleceğini teminat almaya çalışır. Bizim de yapmamız gereken budur.