Çok kıymetli okurlarımız. Hayırlı Cumalar.Bu hafta sizlere evlerimizin neşesi,Cennet meyvesi yavrularımız,evlatlarımız,gençlerimizin islami yaşantısı,Cami ile olan bağları hakkında bilgiler sunacağım.
İslam ve Gençlik
Yüce Allah´ın en güzel surette yarattığı insanın en verimli olduğu dönem gençlik çağıdır. İnsan hayatı; çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık gibi belli başlı dört devreden oluşur. Bu devrelerden gençlik, Yüce Allah´ın bizlere bahşettiği en büyük nimetlerden biridir. Bu nedenle kıymeti iyi bilinmelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) gençlik nimetinin önemine dikkatimizi çekerek: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil; ihtiyarlamadan önce gençliğinin, ölüm gelmeden önce hayatının, hasta olmadan önce sağlığının, meşguliyetten önce boş vaktinin, yoksulluğa düşmeden önce zenginliğinin kıymetini bil”(Müslim, İmare, 46) buyurur.
Gençliğin değerinin bilinmesi, her türlü kötü ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, Allah´a karşı olan kulluk görevlerini yerine getirmek, ailesi ve ülkesine karşı sorumlulukları yerine getirmekle mümkün olur. Hem dünya, hem de ahiret mutluluğunu kazanmak isteyen gençler, ömrünün en verimli çağını oyun, eğlence gibi boş ve faydasız şeylerle heba etmemeli, bu fırsatın bir gün elden gideceğini düşünerek kendisi, ailesi ve milleti için hayırlı ve faydalı şeyler yaparak en iyi şekilde değerlendirmelidir. İşte o zaman gençliğin değeri ve önemi bilinmiş olur. İnsanoğlu, gençlik döneminin de hayatının da geçici olduğunu unutmamalıdır. Yüce kitabımız Kur´an-ı Kerim bu gerçeği bize şöyle haber veriyor: “Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.” (Hadîd, 57/20)Bundan dolayı hayatın en verimli çağı olan gençlik dönemi ibadetlerle, hayırlı işlerle değerlendirilmelidir.
Kıyamette sorguya çekileceğimiz konulardan biri de hayatımızın en önemli devresi olan gençlik dönemidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), insanın kıyamet gününde ömrünü nerede tükettiğinden ve gençliğini nerede yıprattığından hesaba çekileceğinihaber vermiştir.(Tirmizî, Sıfâtü´l-Kıyâme, 1)Bundan dolayı hesap günü gelmeden evvel gençlik nimeti en iyi şekilde değerlendirilmelidir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)´in pek çok hadis-i şerifinde inançlı gençliğe verilen büyük önem açıkça görülmektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde, Yüce Allah´ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde, arşın gölgesinde gölgelendirilecek yedi sınıf insan arasında “Rabbi´ne ibadet ederek yetişen gençleri”de zikretmiştir. (Buharî, Ezan, 36) Aynı hadiste üçüncü sırada zikredilen “kalbi mescidlere bağlı kimse” ifadesi ise, genel olmakla beraber cami ve mescitlere gönülden bağlı gençleri de kapsamaktadır.
Peygamber Efendimizin bu müjdesi gençlerimizi hayra, iyiliğe, güzelliğe ve Allah´a ibadete teşvik eden manevî bir güç olmaktadır. Diğer taraftan camiye ve cemaate devam eden bir gencin “dindar genç”olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Mescidlere devam etmeyi alışkanlık haline getiren bir adamı gördüğünüz zaman, onun gerçek mü´min olduğuna şahitlik ediniz. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “Allah´ın mescidlerini, ancak Allah´a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah´tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe, 9/18) [Tirmizî, İman, 8, Tefsîrusûre, 9]
Aile ve Gençlik
Fizyolojik ve ruhsal açıdan umutları ve beklentileri doruğa ulaştıran ve her bakımdan ömrün baharını simgeleyen gençlik, Yaratanla münasebetlerin de düzenlenmesi ve geliştirilmesi gereken bir dönemdir. Ahiretin dehşetli ve hararetli gününde Allah´ın korumasına mazhar olacak yedi güzel adamdan birinin de gençliğinde dinin gereklerine sadakatle bağlılık gösteren kimsenin olduğu (Buhari, Ezan, 36) bildirilmektedir. Ölümün en az hatırlandığı belki de hiç hesaba katılmadığı bu dönemde ibadetlere/hassasiyetlere de büyük mükâfat vaat edilmektedir.
Allah´a bağlılığı her şeyin üstünde tutan gençler Kur´an´da övülmekte, (18/Kehf 13, 14) ölüm gelinceye kadar ömrün sahibine ibadette bulunmanın (15/Nahl, 99) zorunluluğu dile getirilmektedir. Putlarına tapmamakta ve onlara kurban kesmemekte direnen ve Allah´a ortak koşmama hassasiyetiyle yaşayan birkaç gencin, kralın baskısına maruz kalması ile mağaraya sığınmalarını konu alan ayetlerde Allah´a bağlılığın ve samimiyetin hayata yansıması ile ebedi mutluluğun müjdesi vardır. (18/Kehf, 10, 11, 12)
Hz. Peygamber (sav) de; “Gençlerinizin en hayırlıları; ihtiyarlar gibi ölümü düşüne, gençlik heveslerine yenik düşmeyen ve gaflette boğulmayanlardır. İhtiyarlarınızın en kötüleri de; gaflet ve isteklerine uymada gençlere benzeyenlerdir” (Camiu´s-Sağir, 2120.)
buyurarak gençlerin dinin hitap kapsamında bulunduklarını haber vermektedir. Gençliğinde dinin hoş görmediği hiçbir şeye iltifat etmeyen Allah Resulü, her ana babanın çocuklarını, 7 yaşına geldiklerinde temizliğe ve namaza alıştırıp 10 yaşında uygulamalarını takip ederek (Ebû Davut, Salât, 26/495) en güzel şekilde terbiye etmesi gerektiğini bildirmiştir. Ebeveynin çocuklarına vereceği en üstün hediyenin güzel terbiye olduğunu vurgulayan Allah Resulü, terbiyenin/eğitimin ve bireylerin inişli çıkışlı hayata hazırlanmalarının aslında ailenin ödevi olduğuna, işaret etmektedir. Bu duruşuyla hem gençlere hem de onları yetiştirmek zorunda olanlara en büyük örnek olmuştur. (33/Ahzab, 21)
Dünya ve ahret mutluluğuna eriştirecek terbiyenin sevgiyle aşılanması gerektiği bilinmelidir. Çocukla yedi yaşına kadar oyun oynanması, 15 yaşına kadar arkadaşlık edilmesi, 15 yaşından sonra da görüşünün alınması; değişen yaşına göre çocuğa karşı davranış ve iletişim şeklinin de değişmesi, çocukla çocuklaşılması, gençle gençleşilmesini gerektirir. İnsan onuruna verdiği önemle bilinen İslam, söz konusu olan çocuk olsa da hiçbir bireyin onurunun rencide edilmesini hoş görmez..
Gençlerin olgunlaştırılması ve Allah´ın sevgisini kazanabilmeleri için aşağılanmaktan, küçük düşürülmekten korunmalıdırlar. Bilinmelidir ki, iyi bir çocukluk yaşamayan iyi bir genç olamaz, iyi bir gençlik yaşamayan da iyi kullukta bulunamaz.
Kur´an´dan ve onun eşsiz öğretileri ile sevgi ve ilgiden mahrum bırakılan çocuklar, gençliklerinde huzuru getirecek Allah söyleminden habersiz telefon bilgisayar ve sanal alemde sanal insanlar ve varlıklarla meşgul olmaktadır. Çocuklarının her türlü maddi ihtiyacını karşılamakta tereddüt etmeyen ve bunu sevgi ve ilginin yerine ikame eden ebeveyn, ruhun beslenmesi için inanç gücünü ve ibadet zenginliğini, Allah ve peygamber sevgisini kazandırmakta ikbal kaygıları yaşamaktadır; Kur´an ve sünnete olan ilgisizliğin ferdileşme ve dünyevileşmenin sonucu olduğu görülememektedir.
Artık bugün iyi insan yetiştirme yerine iyi iş bulma, iyi maaş kazanma revaçtadır. Bundan dolayı çocuklar oyun oynayamamakta, arkadaşlarıyla nezih bir ortamda da buluşamamakta, hayatta karşılığı olmayan malumat yığınıyla nesiller heba edilmektedir. Kulluğun muhtevası beşeri münasebetlerde yoğunlaşmış olmasına rağmen gençlerimiz kalabalıklar içinde yalnızlığa, imkanlar bolluğunda huzursuzluğa gark edilmektedir. Varlığın gayesinden haberdar olmayan, şehvetinin esareti altında, başarıyı, şiddet, güç ve baskı uygulamakta arayan, kimlik bunalımı yaşayan gençlikle karşı karşıyayız.
Allah´ın ve Resulünün hayata hayat veren çağrısını ve bu çağrıdan neşet eden nebevi uygulamalar yerine getirmede gayret gösterilmeli, nesillerin yetiştirilmesinde esas alınmalıdır. Geleceğin sağlıklı bir şekilde inşası ancak bu şekilde mümkündür.
Cami ve Gençlik:
Yüce dinimizin temel müesseselerinin en başta geleni hiç şüphesiz ki, cami ve mescidlerdir. Cami ve mescidler,Cenâb-ı Allah´ın yeryüzündeki evi konumunda olan Kâbe´nin şubeleridir.
Mescid, “Allah´a secde edilen yer” demektir. Cami ise; toplayan, bir araya getiren manasına gelir. Kur´an-ı Kerim´de ve hadis-i şeriflerde cami yerine mescid kelimesi kullanılmıştır. Ancak halk arasında mahallelerdeki küçük ibadet yerlerine mescid, daha büyük olanlarına ise cami denilmektedir. Hadis-i şeriflerde cami ve mescidler,“Cennet bahçesi”(Tirmizî, Deavât, 82) ve “Beldelerin Allah´a en sevimli yerleri”(Müslim,Mesâcid, 288)olarak nitelendirilmiştir.
Camiler mü´minleri Allah´ın birliği etrafında toplayan; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının olgunlaşmasını sağlayan İslam´ın kutsal ibadet mekanlarıdır. Dil, renk, ırk ve kültür farkı gözetilmeksizin milyonlarca insan, her gün camilere gider ve omuz omuza saf tutar, ibadet eder ve huzur bulurlar.
Camiler; İslam tarihi boyunca sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için önemli hizmetler görmüş; insanlara barış, huzur ve güven telkin etmiş; asırlarca ilim, bilim ve ilerlemenin mektebi, birlik ve beraberliğin merkezi olmuştur. Dinimizde icra ettikleri önemli fonksiyonlar nedeniyle bu güzide müesseselerin inşasına, maddî ve manevî imarlarına büyük önem verilmiş; Kur´an-ı Kerim´deve hadis-i şeriflerde mescidleri imar edenler övülmüştür.(Bkz. Tevbe, 9/18; Buharî, Salat, 65; Müslim, Mesâcid, 24)
Mescidlerin imar edilmesi demek; hem mescidlerin inşası, bakımı, onarımı, temiz tutulması; hem de içerisinde ibadet edilmesi, aslî fonksiyonlarının yerine getirilmesi demektedir. Camileri imar etmenin en iyi yolu bu kutsal mekanları cemaatsiz bırakmamaktır. Camilerin süsü içinde namaz kılan cemaattir. Camiler ne kadar bakımlı olursa olsun, içerisinde ibadet eden cemaat yoksa imar edilmiş sayılmaz. Bu maksatla beş vakit namazın camilerde kılınmasını teşvik eden Peygamber Efendimiz (s.a.s.),cemaatle kılınan namazın, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletli olduğunu bildirmiştir. (Riyâzü´s-Sâlihin, C. 2, H. No. 1068)
Camiler, zengin-fakir, amir-memur, işçi-işveren, çocuk, genç-yaşlı demeden toplumun her kesiminden insanın aynı safta omuz omuza, gönül gönüle bir araya gelerek kaynaştıkları,birlik ve beraberliğimizin en güzel şekilde gerçekleştiği mukaddes mekanlardır.Buralarda bir araya gelen Müslümanlar sadece ibadet etmekle kalmazlar, tanışıp kaynaşırlar, birbirlerinden haberdar olurlar. Camilerimizde namaz kılınır, dualar yapılır, Kur´an okunur, vaaz ve nasihatler edilir, dini bilgiler öğretilir, kalplere Allah, Peygamber, vatan, millet ve insan sevgisi yerleştirilir.
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin camilere devam etmelerini, camilerle ilgilenmelerini son derece önemsiyoruz. Bunun için gençlerimizi büyüklerimizin “ağaç yaşken eğilir” dediği gibi yaşları daha fazla ilerlemeden güzel davranışlara ve ibadetlere alıştırmalı, onları cami ve cemaatle tanıştırmalıyız. Hepimiz biliriz ki, genç yaşlarda edinilen alışkanlıklar insan hayatında daha etkili ve kalıcı olmaktadır. Bizlere düşen görev; Allah´ın mescitlerini ve camileri cemaatsiz bırakmamaktır. Özellikle yarının büyüğü olacak çocuklarımızın ve gençlerimizin camiye gitmeleri, cemaate katılmaları ve camilerle ilgilenmeleri sağlanmalıdır.
Genç neslimize camileri sevdirmeli ve onların camilere gelmelerini sağlamalıyız. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.s.)´i örnek almalı, O´nun çocuklarla ve gençlerle kurduğu sevgi ve merhamete dayalı ilişki, onları ibadetlere alıştırma ve mescidleri sevdirme metodu bizler için de örnek olmalıdır. Dinî ve millî değerlere saygılı, ulvî gayeler ve hedefler peşinde koşan bir nesil yetiştirmek istiyorsak evvela cami merkezli bir hayatı inşa etmeli, yeni yetişen genç neslimizin de cami merkezli bu hayatın manevî havasını teneffüs etmelerini temin etmeliyiz.
Bilindiği gibi camiler, ibadet yerleri olmanın yanında eğitim ve öğretimin yapıldığı, insanlara dinî ve ahlâkî konularda bilgilerin verildiği birer ilim ve irfan yuvalarıdır. Camiler bu fonksiyonlarına uygun olarak gençlerimize sevgi, şefkat, merhamet, ana-baba ve büyüklere saygı, doğruluk, dürüstlük, kardeşlik, birlik ve beraberlik, fedakârlık, vatan sevgisi, yiğitlik duygusu, ahde vefa, edep gibi her biri eşsiz birer güzel ahlâk prensibi ve insanî değer olan hasletleri kazandırabileceğimiz yeğane mekânlardır. Genç neslimizi camiye alıştırdığımız, onlara camiyi sevdirdiğimiz zaman onların kişiliklerini işte bu güzel hasletlerle yoğurmamız ve geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmemiz mümkün olabilecektir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) çocuklara ve gençlere büyük değer vermiş, onlarla yakından ilgilenmiş ve onların cami ve mescitlerin manevî atmosferinden istifade ederek yetişmelerine özel bir önem vermiştir. Peygamber Efendimizin kişiliklerini yoğurduğu genç sahabeler saadet asrından günümüze kadar Müslüman gençler için örnek bir nesil olmuşlar ve kıyamete kadar olmaya da devam edecekledir.
Diyanet İşleri Başkanlığımız, gençler ile cami arasında sıcak ilişkiler kurulması ve genç neslin camilerin manevi havasından yeteri kadar yararlanması amacıyla, geçen sene ki “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nın gündemini“Cami ve Gençlik”olarak belirlemişti. Bu kapsamda yapılacak etkinliklerle sevgili gençlerimizin camilerimizi daha iyi tanımaları, sevmeleri ve camiye devam etmeleri sağlanmaya çalışılmıştır.
Bir milletin varlığını devam ettirebilmesi ve her alanda yükselebilmesi, her bakımdan iyi yetişmiş bir gençliğin bulunmasına bağlıdır. Gençlik bir ülkenin en büyük güvencesidir. Bunun için gençlerimizin iyi yetişmeleri hayatî önem taşımaktadır. Bunu başarabildiğimiz sürece gençlerimizi geleceğimizin huzur ve güven kaynağı olarak görebiliriz.
Eğer bir Din görevlis,bir öğretmen,bir sivil toplum kuruluşu bulunduğu bölgede gençlikle ilgili bir çalışma yaparsa,onların aralarına girip bir şeyler öğretmeye çalışırsa hedefe ulaşılır.Camilere bu gençliğin gelmesi için Peygamber efendimizin şu metodu mutlaka uygulanmalıdır.
1- Önce kendinizi sevdireceksiniz
2-Yaptığınız işi sevdireceksiniz
3- Onlara sert davranmayacaksınız
4-Hediyeler,ödüller vereceksiniz.
5-Çeşitli sosyal aktiviteler yapacaksınız.(Piknik,Gezi,Havuz,Halı saha da futbol oynatmak,Diğer spor branşlarını yaptırmak.gibi)
Ben kendim 25 yıllık görevliyim ve acizane bunları yapmaya çalıştım,bir çok öğrenciyi,genci etrafımda toplayıp İslam Dinini Kuran ve Sünnet ışığında öğretmeye çalıştım.Camiyi sevdirdim.Bu gün bir çok öğrencimi islamı yaşarken görünce çok büyük mutluluk duyuyorum.
Allah bütün insanlarımıza ve özellikle gençlerimize İslamı öğrenip yaşamayı ve uygulamayı nasip etsin.
Haftaya bir başka konu ile buluşmak dileğimle.Allaha emanet olun.
ALİ ÖZCAN / NEVŞEHİR