Kıymetli okurlarımız:
Bu günkü yazımızda Mevlid Kandili konusunu işleyeceğiz.
29 Kasım Çarşamba günü Rebiul Evvel ayının 11´ini yani Mevlid Kandilini idrak edeceğiz.
Bakınız bu gecede neler olmuş neler yaşanmış;
Bu gece alemlere rahmet gönderildi. Bu gece hak şefkatini indirdi. Bu gece yüreklere su serpildi. Bu gece yetimler sevindi. Bu gece muhtaçlar güldü. Bu gece insanlar Efendisine kavuştu. Sevgililer Sevgilisi geldi. Bu gece Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimiz alemlere teşrif etti.
İnsanlık cahilliye devrini yaşıyordu. O (s.a.s.) geldi insanlık birer yıldız gibi parlamaya ve ötelere ışık tutmaya başladı. İnsanlık diri diri kız çocuklarını toprağa gömüyordu. O (s.a.s.) geldi insanlık değerlerin en güzeline kavuştu. Şereflerin en büyüğüne ulaştı. O (s.a.s.) İslam ahlakının en güzelini yaşadı ve bize aktardı. İnsanlık bir hiç uğruna birbirini öldürüyordu. O (s.a.s.) geldi insanlar dostluğu muhabbeti buldu. O (s.a.s.) geldi kanayan yaralar şifa buldu.
Hiç sönmeyecek bir nur parladı o gece. Hiç bitmeyecek kandil yandı o gece. Kıyamete kadar gelecek olan insanlığa en güzel örnek geldi o gece. Amine´nin yetimi, Abdullah´ın hasreti, Abdulmuttalib´in Muhammedi, Ümmetin Ahmedi geldi o gece. Melekler hep saf saf durdu. Melekler Amine´nin evine doldu.
Bu gece Mevlit gecesi. Bu gece Efendimizin alemlere geliş gecesi. Bu gece Kandil gecesi. Bu gece iman kandillerimizi, ibadet kandillerimizi yakma gecemiz. Bu gece ahlaki güzelliklere bürünme gecemiz. Bu gece Şefkat Peygamberimizi örnek alma gecemiz. Bu gece gönüllerimizi, bedenlerimizi diri tutma gecemiz. Bu gece Rahmet yağmurundan nasibimizi alma gecemiz. Bu gece bağışlananlardan olma gecemiz. Bu gece Peygamberimiz hürmetine affedilenlerden olma gecemiz.
Bu gece Peygamber Efendimiz (s.a.s.)´i örnek alma gecemiz. Mutlu bir ailevi hayat mı geçirmek istiyoruz en güzel örnek O. Ticaretimizin kar etmesini mi istiyoruz en güzel kazanç kapısını bizlere sunan O. Aramızda bulunması gereken birlik ve beraberliği kuvvetleştirmek mi istiyoruz en güzel misal O. Velhasıl dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmak mı istiyoruz. İşte bütün güzelliklerin en güzeliyle Efendimiz karşımızda durmakta. Gelin O´na uyalım.
Gelin Rabbimizin rızasına nail olalım.
Yüce Mevla yaratmış olduğu insanlık için kendilerini dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıracak peygamberler göndermiştir. İnsanlığın kurtuluşu için, tebliğ vazifesini sürdüren peygamberler kendilerine verilen bu görevi layıkıyla yerine getirmişler ve insanlığı en mutlu yola İslam´a davet etmişlerdir. Hz Adem ile başlayan Peygamberler silsilesi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)´in doğumuyla son bulmuştur. Gözümüzün nuru, Yüreğimizin aydınlığı Sevgili Peygamberimiz hicretten 53 yıl önce miladi 571 yılında 12 Rebi´ul-Evvel ayı pazartesi günü Mekke´de dünyaya teşrif emişlerdir.
Mevlid-i Şerif yazarı Süleyman Çelebi Viladet bahsinde Sevgili Peygamberimizin doğumunu yılını şöyle dile getirmektedir.
Ol Rebiûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gîce isneyn gîcesi
Ol gîce kim doğdu ol hayrûl-beşer
Ânesi anda neler gördü neler
Sevgili Peygamberimizin doğumuyla Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara: "Muhammed adını verdim. Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O´nu hayırla yâdetsinler..." cevâbını verdi. Annesi de "Ahmed" dedi. (Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenab-ı Hakk´ı yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir. Sevgili Peygamberimizin bu iki isminden başka eski kutsal kitaplarda, eski ümmetlerce bilinen üç adı daha vardır: Mâhi, Hâşir, Âkıb. Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bana âit beş yüce isim vardır. Ben Muhammed ve Ahmed´im. Ben Mâhi´yim, ki Allah benim (nübüvvetim)le küfrü izâle edecektir. Ben Hâşir´im ki (kıyamet gününde) insanlar benim ardımdan haşrolunacaklardır. Ben Âkib´im, Çünkü peygamberlerin sonuyum.”
Sevgili Peygamberimizin dünyaya teşrif etmelerinden önce tam bir karanlık vardı. Devir cehalet çağını yaşıyordu. İnsanlar birbirlerini öldürmekten dolayı şeref duyuyorlar, kız çocukları kendilerinden utanç duyulduğu için toprağa diri diri gömülüyor, kadınlara hak verilmek miras verilmek şöyle dursun kendileri mirasa konu oluyorlar, haksızlık, kibir, gasp, yağma almış başını gitmişti. İnsanlık yeni bir elçiye, yeni bir peygambere muhtaçtı.
Hz. Peygamber (s.a.s.)efendimizin dünyaya gelişlerinden önce müjdesi Tevrat´ta ve İncil´de verilmişti. Kuran´ı kerim saf suresi 6.Ayette bu hususu şöyle dile getirmektedir.
“Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah´ın size, benden önce gelen Tevrat´ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.” Bu ayet-i celilede Hz. İsâ´nın, kendinden sonra "Ahmed" adında bir peygamberin geleceğini müjdelediği bildirilmektedir.
Bugün elimizde, Hz. İsâ´ya indirilen İncil´in orjinal nüshası bulunmayıp, ondan çok sonraki târihlerde kaleme alınmış muharref nüshalar bulunduğundan Hz. İsâ tarafından verilen bu müjdenin aslını bugünkü İncillerde aynen bulmak mümkün olmamaktadır. Ancak Yunanca´dan Türkçe´ye çevrilen Yuhanna İncili´nin 14. babı´nın 26 âyeti şöyledir:
"Baba´dan size göndereceğim "Tesellici", "Babadan çıkan hakikat Ruhu geldiği zaman benim için o şehâdet edecektir."
Burada geçen "Tesellici" kelimesi, İncilin Yunancasında "Faraklit" dir. İncil´in eski Arapça tercemelerinde bu kelime "Hammâd" veya "Hâmid" olarak terceme edilmiştir. Nitekim bir kısım Hıristiyan bilginleri de bu kelimeyi "Hammâd, yani çok hamd eden kimse olarak açıklamışlardır ki aşağı yukarı "Ahmed" anlamındadır.
Araf suresi 157. ayette ise Sevgili Peygamberimizin haberi ve O´nun o eşsiz güzellikleri ve O´na uymanın insana sağlayacağı faydalar mealen şöyle ifade edilmektedir. “Onlar, yanlarındaki Tevrat´ta ve İncil´de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur´an´a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
İslâm târihçileri, Peygamberimiz (s.a.s.)´in doğduğu gece bir takım olağanüstü olayların meydana geldiğini naklederler. O gece İran Kisrâsı (Hükümdarı)´nın Medâyin şehrindeki sarayının 14 sütûnu yıkılmış, mecûsîlerin İran´da Istahrâbat şehrinde bin yıldan beri yanmakta olan "ateşgede"leri sönmüş, Sâve (Taberiyye) gölü yere batmış, bin yıldan beri kurumuş olan Semâve deresi´nin suları taşmış, mecûsîlerin büyük bilgini Mûdibân korkunç bir rüya görmüş, Kâbe´deki putların yüz üstü devrildikleri görülmüştü. Gerçekten Hz. Peygamber (s.a.s.) efendimizin doğması ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son bulmuştur. Karanlıklar içerisinde kalan insanlık O´nun öğretileriyle aydınlığa kavuşmuş, kız çocuklarına reva görülen diri diri toprağa gömülme O´nun gelişiyle son bulmuş, kadınlara yapılan haksızlıklar O´nun teşrifiyle sona kavuşturulmuş, haksız yere canların kıyılması sona erdirilmiş, zulüm bitmiş ve hayat bütün canlılar için yaşanılabilir bir hayata dönüştürülmüştür.
Kendisinin gelmesiyle peygamberlik sona ermiştir. Mümin ve Müslüman olmanın yolu kendisini tasdik etmekten geçer. Diğer bütün peygamberler bir kavme veya bir topluluğa gönderilmişken O bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir. Kıyamet gününde kendisine “Hamd Sancağı” verilecek ve bütün peygamberler bu sancağın altında toplanacaktır. Hz. Peygamber yaratılmışların en üstünü ve en hayırlısı, Allah´ın en sevgili kuludur. Ayrıca Kur´an-ı Kerimde ifade edilen “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah´a iman edersiniz.” Ayetle Ümmet-i Muhammed´de diğer ümmetlerden daha hayırlı olarak kabul edilmiştir. Hz. Peygamberimizin peygamberliği ve getirmiş olduğu din İslam Dinide kıyamete kadar gelecek insanlar için geçerlidir. Bu sebeple dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmak isteyen kendisine tabi olmakla ve İslam dinini benimsemekle mükelleftir.
Onu sevmek hepimize bir borçtur. Çünkü Hz. Peygamberimizi sevmenin önemi Kur´an-ı Kerimde Ali İmran suresi şöyle ifade edilmektedir.
“De ki: “Eğer Allah´ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Allah´ı sevmenin yolunun Kendisini sevmekten geçen sevgilililer sevgilisi Sevgili Peygamberimiz teşrif ediyor.
Doğdu ol sâatde ol sultân-ı dîn
Nûra gark oldu semâvât-ü zemîn
Süleyman Çelebinin dizeleriyle dile getirdiği gibi doğumuyla alemin nura gark olduğu Nur saçan son Peygamber hayata geliyor.
Sevgili Peygamberimiz güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiş[9] bir peygamberdi. Asla yalan söylemedi, emanete hıyanetlik etmedi, dostları ve kendisine inananlarla beraber kendisini kabul etmeyen ve hatta kendisine düşmanlık besleyenler dahi güvenirliği hakkında asla muhalif bir şey söyleyemedi. Hep şefkat ve merhamet timsaliydi. Nazikti, kendisinden asla kötü bir söz çıkmamıştı. Mütevazı ve sade bir yaşantıya sahip idi. Vefakar bir eş cefakar bir aile reisiydi. İnsan haklarına riayeti emretti. Adaleti, ilmi, eğitim ve öğretimi tavsiye etti. İyi huy ve davranışların hepsi kendisinde toplanmış, kötü huy ve çirkin davranışların kendisinden uzak idi. Asla akraba ve komşuluk ilişkilerini kesmedi. Büyüklere şefkatli küçüklere karşı merhametli idi.
Bugün Allah´ın Habibinin doğum günü. Bugün alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin dünyaya teşrif günü. Bugünün hürmetine alemler nura gark olacak, bugün hürmetine günahlar affa uğrayacak, bugün hürmetine insanlar cehennemden azat olacak. Bugün O´nun hürmetine küslüklerin bitirilme vakti. Bugün O´nun doğumuyla alemin rahmete kavuştuğu gibi, bizimde hayatımıza Peygamber Güneşinin doğmasıyla rahmete kavuşacağımız bir gün. Bugün dua günü, ellerin göğe kaldırılacağı bir gün. Hürmetine alemlerin yaratıldığı Efendimizin hürmetine kaldırılan ellerin boşa geçirilmeyeceği bir gün.
Ne mutlu bugünün kadir ve kıymetini bilip hayatını Sevgili Peygamberimizin hayatı gibi geçirmeye özen gösterenlere. Ne mutlu bu günün hürmetine kendini affettirmesi bilenlere. Ne mutlu gönlünü Allah´ın Habibine açabilenlere. Bugün Peygamberimize olan bağlılığımızı ve O´na olan sevgimizi çokça salat ve selam getirmekle ifade edeceğiz. Çünkü bu Yüce Rabbimizin bizlere bir emridir. Kur´an-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır.
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber´e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” Binlerce Salat ve Selam Senin üzerine olsun Ey gözümüzün nuru Sevgili Peygamberimiz. Binlerce Salat ve Selam Senin üzerine olsun Ey kalbimizin süruru, hidayet rehberimiz Sevgili Peygamberimiz.
Ne mutlu bizlere´ki efendimize ümmet olma şerefine nail olmuşuz,bunun için Allah´a ne kadar şükretsek azdır.
Mevlid Kandiliniz mübarek olsun..
ALİ ÖZCAN / NEVŞEHİR