Demokratik devlete politik, eylem işleyiş kazandırmak için sadece, seçilerek Başkan veya Başbakan olmak, hükümet kurmak yeterli olmaz..

Demokrasi ya da demokratik yönetim bir güçler birliği dengesine dayanır ki bu, kuvvet birliği değil politik, siyasi, toplumsal kuvvetlerin korunarak dengelenmesi anlamını çağrıştıran tanımdır..

“ Be adam sen de durup dinlenmeden demokrasi, demokratik toplum, hukuk demektesin; sen kimsin ki? cürümün ney, eğitimin, uzmanlığın ne ki? kafa ağrıtıyorsun” demeyin..

Güzel kardeşim; yaşadığın çağ da sözünü ettiğim değerler günümüzün yaşam kalitesi, yaşanılır toplum olmanın temel paradigmaları. Bunlar olmadan devlet, istenilen çağdaş devlet olmadan da barışık, üreten güven veren yönetim yaratamıyorsunuz. Yani bu kavramlar hayati zorunluluklar.

Biz güçlü olalım da, bizim yönetim demokrasimiz bize yeter, sıkıntı bize dışardan dış güçlerden geliyor. Bu demokrasi, hukuk, kuvvetler ayrılığı ve örtülü yolsuzluk gibi kavramlar dış güçlerin dayatması, aldatması bizde, toplumlarda kargaşa ve muhalif guruplar yaratma metodu diye düşünülebilir, düşünen çevreler de var.

İşin aslı hiç de öyle değil. Dünya da yeni bir düzen kuruldu, yeni güç birliği oluştu oluşmak üzere; demokratik toplumlar ve anti demokratik toplumlar olmak üzerine.

Geçtiğimiz yüzyıl da kapitalist liberal ekonomi ittifak’ı bunun karşısında da kominizim emek iş birliği vardı.

Ve bu iki kutup arasındaki mücadeleyi dünya, soğuk savaş dönemi olarak niteledi.

Bu soğuk savaş dönemi, kapital liberal demokrasi ittifak’ının galibiyetiyle son buldu..

Şimdilerde yeni ittifak, tam demokratik toplumlar ileri demokrasi kavramı üzerine bir güç birliği paktı oluşmakta..

Daha doğrusu kamu güçü “ devlet “ bir mit, etnik, mezhep, derin ayrılık ve çıkar gözetmek “ örtülü yolsuzluk, yasa dışılık” amaçlı yapılanıyor olmasın..

Bu bağlamda...

Büyük ve uzun yolun yolcusu iyi düşünmeli, ve uzağa ulaşabileceği zamana yönelik hazırlık yapmalı ki o, tedbirle yolun güvenli yolcusu olsun, yol alsın mesafe kaydetsin...

GÜNCEL SİYASİ PARTİ YAPILAŞMASI

Siyasi partiler örgütlenirken ya da kurulurken her ne kadar görünüşte anayasanın ve ilgili yasaların öngördüğü içtüzük ile yapılanmış olsalar da.

İşin arka tarafında düşünsel, mana yönü bir mit-e mitolojik kavram ya da ideolojik veya dinsel mezhepsel, etnik aidiyet duyusuna dayandırılarak siyasi birliktelik oluşturulmakta. ülke yönetimine sahip olmak, politika üretmek, yönetmek amaçlı.

Toplumların illa kaçınılmaz bir aidiyet bağı ve geleneği var olacakta ancak, siyaset toplum yönetme sanatıdır yönetmenin, yönetenin de, yönetilenin de bu yönüne bakılmaz.

Nasıl ki paranın rengi olmaz “ gayri yasa dışı olmamak kaydı” ticaret yaparsanız.

Seçmenin oy’un rengi olmayacağı gibi seçilen adayın yönetecek olanın da rengine, aidiyet-ine bakılmaz. Liyakat dürüstlük ve insan olmasına yaşadığımız çağın gereklilik, toplumun taleplerini karşılayacak kabiliyet yetenek, dünya görüşü aranır olmalıdır...

TOPLUMSAL DUYARLILIK

Yaşadığımız toplumun duyarlılıkları var olduğu gibi diğer dışımızdaki toplumların da illa farklı duyarlılıkları var..

Duyarlılıklarımızı biliyoruz, yazmama gerek yok.

Duyarlı olmadığımız ancak, var olan duyarlılıklarımızı da tabu-ya dönüştürmemek katı, değişmez değiştirilemez gelenekleşsen inanca bağlamamak için.

Hayatı, yaşamın gerçekçiliğini kabul ederek duygusala bağlamadan azim ve insan üstü bir gayret, tutku ve yaratacağımız içgüdüsel heyecan ile yaşamalıyız..

Heyacan nedir? Yaratıcılıktır,;

yaratıcılık olmadan, üretme isteği olmadan heyacan, yaşama sevinci de olmaz.

Heyacan, insani iletişimin de en üst seviyesidir. Bu iletişim insanın tüm çevresiyle olan iletişimidir..

Öğrenmeden bilmeden, araştırmadan, yorulmadan, emek sarf etmeden de heyecan yaratılmaz ki;