Büyük Selçuklu, Türklerin Anadolu´da kurduğu büyük devletlerden birisi. Selçuklular´ın,Anadolu´da okadar çok eserleri varki, saymakla bitmez. Medreseler,Camiler,Küllüyeler,imarethane, uzay gözlem evi ve benzeri yüzlerce eser.
Dini ayakta tutmak için, Camiler, Minareler yetmiyor. Devleti ayakta tutmak için de aynı, kamu binaları, yol, köprü, metro, İstanbul´dan Kars´a kadar hızlı tren, hava limanları, güçlü Ordular Devleti, Milleti ayakta tutmaya genç kuşakları geleceğe taşımaya yeterli olmuyor.
Bu yapılanlar Devletlerin ayak izleri ulaşabildikleri, muktedir oldukları işler, ulaştıkları menziller. Peki, neden Büyük Selçuklu, Küçük Selçuklu ardından Büyük Osmanlı İmparatorluğu kendini geleceğe taşıyamadı? Bütün herşeyi ile yokluğa gitti, gönderildi kendimize hiç sordukmu.
Devlet olsun, bugünün Devletleşen şirketleri olsun; önce insana yatırım yapmadığı sürece, kalkınıp gelişemez, büyüyemez ve ideallerini geleceğe taşıyamaz. İnsana yatırım denilince aklımıza haklı olarak eğitim geliyor, tek başına da aslında eğitim yeterli değil.
Yeni jenerasyonlar güncel bilgiyi dünya görüşünü azda olsa edinirken, milletin, ailenin , devletin kemikleşmiş değiştirilemeyen gelenekleri zamanla Yen´i kuşaklara sirayet ediyor geçiyor ve buna engel olamıyoruz. Dün, takküyittin Efendileri, Piri Reisleri katleden gelenek; binyıllık devlet teçrübemiz olmasına rağmen hala kurumsallaşamamış bir devlet yapısı ile karşı karşıyayız.
Devlet, liderlerin insiyatifi dışında " ABD de olduğu gibi " kurumların güçlü iradesinde hükmetmeli değilmi. Demek ki binyıllık teçrübenin ortaya koyduğu iş yeterli değil. Bilimin, akılın, kurumların önünü kapamaya devam ediyoruz. bugün, Akademinin önünü Yök ile kapatıyor argeye de gerektiği ölçüde bütçe ayıramıyoruz.
Özel yatırımcıyı doğrudan değil, dolaylı yoldan israf ile destekliyoruz. Diğer yandan, susuz çölde yaşam kurabilir vatan edinebilirsiniz eğer birşeyler üretiyor iseniz, yaratıcı iseniz. Üretim yok, ekonomi yok, borçlanma çok ise, akibet kaçınılmaz. Osmanlı ve Cumhuriyet´in bir kesim avamı gibi; kelime oyunlarına takılıp, yaratmak Allah´a mahsus, efendim biz içat ederiz gibi yersiz söylem.
Biz parayı, betona, yola, köprüye, metroya gömüyoruz Avrupa, teknolojiye katma değeri yüksek materyal üretiyor. Sonra, ekonomi çevreleri Avrupa´da 4 ´üncü sanayi devriminden söz ediyorlar. Sözedilen sanayi devrimi, yapay zekalı robotların işğücüne katılması ve buna bağlı değişim.
Eğer inanıyor isek, başaramayacağımız hiçbirşey yok " akılı ve bilimi araç edinerek inanc oluşturursak" yoksa, umut edinecek sebep yok.
DEMOKRASİ VE BİAT POLEMİĞİ
İnsanın öğreti geçmişinde ve geleceğinde biat lügatı yoktur ve olamaz. Cikar edinirken, menfaat hesabı yapılırken araç edinilen düşünce, zorunluluk olarak üretilmiş; beraberinde, hadise, sünnete dayandırılarak tanımlanıp gereklilik atfedilmiştir.
Akıl sahibi insanın, tek biat edeceği unsur akıldır, bilgidir. Sivil toplum içinde aynı Feto terör örgütü ile biat kültürünün bize neye mallolduğunu bariz görebiliriz. Eğer uyulacak birşey varsa oda ortak aklın iradesi, inancıyla oluşan eylemde birliktelik, kararlılık vardır.
Demokrasimiz, devlet politikasının oluşturduğu biatcılık unsurundan ayıklanmalı, liyakatı akılın ve bilginin oluşturduğu eylemde kararlılık prensibince hareket edilmelidir. Bazı kurumların başında, sırf biat ettiği için yıllarca yöneticilik yapanlar var.
Nevar ki sözedilen kurum piyasaya lokamatif görevi yapacak. Bu yüzden kurum biat engeline takılıp kalıyor. Birde, siyaseti, politikayı ideolojik olmaktan çıkarmalıyız " böyle olmaktan da çıktı aslında " birtek ideolojimiz var ve olmalı; medeni Unsurlar tanımlamak, üretmek ve medeniyet kurmak. Yani kısaca, eğer eğitim aldığımız içerisinde yetişip yaşadığımız toplum, millet, kurum bize çağın gerektirdiği algıyı yakalayıp onunla bütünleşecek düşünce kalıpları kazandırmıyorsa, bize katkı sağlamıyor demektir.