Her iklim kendi duyularını çağrıştırır; her duyu kendi ikliminin de baharını yaşar, hayat bulur canlılık kazanır. Tapınak Versay’ları toplantısından sonra katılımcıların üzerinde Tanrı’nın öğretisi ile birlikte Tapınak yolunun ölçülerinin öğreti dolu manevi iklimi bütün, toplantıya katılan Keşiş, Versay ve diğer katılımcı konukların üzerinde etkili oldu.
Çoğunluğun büyük bölümü ve Helen coğrafyasının her krallığından, şehirlerinden gelen Kaunos’cular Kaunos ile görüşmek, ona yakın olmak için yarıştılar...
Kaunos, Tapınak Manastırının birinde bir kısım Keşiş ve kendine bağlı Kaunosçuları kabul etti.
Onlara, kısa sunumlarda bulundu. İlerleyen zaman da hep birlikte yemek yemek üzere açık alana çıktılar.
Bütün konuklar, beraberinde yanlarında getirdikleri yiyecekleri kuru ekmeklerini suyla ıslatarak ahşap kaplarında yemek üzere 10’ar kişilik daireler oluşturarak yemek düzenine geçip oturdular.
Suda ıslatılan ekmeklerinin üzerine biraz tuz kattılar ve yemeğe başladılar.
Vakit akşamüzeriydi, güneş Ufuk’ta dünyanın başka coğrafyalarını aydınlatmak üzere Helen Coğrafyasını terk etmek üzere sabırsızlanıyordu. Geçenin objeleri, sembolleri de yüzünü göstermek Göğe, Güneşin ardından hâkim olmak istiyorcasına kararan Sema da yıldızlar tek tek belirmeye başladı. Derken Ay bütün ziyası, aydınlığı ve ihtişamıyla yerini aldı. Her gece Gökyüzü kendi kaderini yaşar sessiz ve derinden, bir çok olaya tanıklık eder, müdahil olmadan.
Gök’te bir Yıldız kaydı, Ay’ın parlaklığını yok ederken aydınlığı da Güneş gibi değil kızıllıktan öte beyaz Nur, beyaz ışık gibiydi. Kaunos kayan Yıldız’ın peşinden ışık hızıyla mekân ve zamanın dışına çıktı. Beyaz hüzne, Kandil aydınlığı içinde ulaştığı, vardığı mekan Lumel Tapınağı idi, Tapınak bu kez evvelki gördüğü, bildiği Tapınak değildi; diğer Tapınaklara da benzemiyordu. Ne mekan ne de zaman ve de Tapınak farklıydı tıpkı, Kaunos gibi. İnsanın bilgeliği, tefekkürü artıkça görsel olan, olmayan değişir gözün, algısının tanımına dönüşür, Kaunos’un algısı da değişmiş bu bağlam da tanımlanan da haklı olarak değişecekti.
Tapınağı aydınlatan Nur, beyaz ışık Tapınağı göğe kadar yükselten ihtişam içinde sonu gözükmeyen sütunlarla yükselmekte idi. Tapınak yolu ve girişi üzerindeki heykeller, figürler ve minyatürler sahiciliğe bürünmüş sessiz varlıklar gibiydiler, sanki! Kaunos’u karşılamak üzere saygı duruşundaydılar.
Letos’ belirdi evet O Letos’du. Kaunos, kendisinden ve her şeyden sakladığı Lumel Tapınağının mahzeninde hapsettiği Letos’u ilk kez kendine gösteriyor yüzünü görüyordu ve Letos, Kaunos’la karşı karşıyaydı ve konuşuyordu çıplak göz ile aralık olmaksızın O’nu görüyordu. İpekten Atlas örtü içinde bedeni varlıkla yokluk arasındaydı, rüzgarın hiç okşamadı havada Atlas örtü Letos’un bedeninden geriye çekiliyor saçları, aynı şekilde Kaunos’un bakışlarında her an ensesinden kalkıp yüzüne, ordan boynuna dolaşarak çiçekler gibi durmadan renk değiştiriyordu.
“ Kaunos, bir erkek için Kadın, ruh gibidir; Kadınsız Erkek yarım, bir kanadı olmayan Kartal, pençesi olmayan Aslan gibidir. Yalnız, Kaunos sen artık bir Kadın’ın bir, Tapınağın ve bir, Kraliyet Tacının, Versay’ın öğretisinin hapsinden kalma durumunun çok ötesine geçtin hatta, Tanrı’ların bile.
Kaunos, bak artık benim hapsimden, prangalarımdan kurtulmuş ruhuna hakim olmuş durumdasın. Seni, bu ve benzeri ölümlülerin duygularına esir edemem seninle, bir daha buluşmamak üzere sonsuza dek ayrılma vakti geldi. Ve seni tüm insanlığa Kırallıklardan öte tüm Helen dünyasına atfediyorum. Kaunos, senin ismin bir Krallık, bir Halk ile sınırlı tutulamaz sen, bütün insanlığa aitsin ve öğretin bu yönlü eşitlik ve adalet İçerecek, umarım. “
Letos, sözlerini ifade ederken ruhundaki incelik, derinlik ve dinginlik sesine yansıyor Kaunos, zamanın ötesinde ve mekanın bilinmezliğinde bir yıldızın Evren’in içinde dolaşması gibi dünyayı, bir yıldız gibi uzaktan izler durumunda gibiydi.
Kaunos sustu, Letos’un sözleri bitmiş birbirinden zıt yönlere büyüyerek yıldız, ışık huzmelerine dönüştüler ve Letos binlerce ışık huzmesi içinde gözden uzaklaşıp seçilmez oldu.
Ve ardından Lomel Tapınağının Baş Versay’ı Adonis belirdi evet bu oydu Adonis, büyük öğretici, yol gösterici. Kaunos birçok şeyi ondan öğrenmişti figür, heykel, resim ve Tapınak sembollerinin anlam ve öğretisini ondan edinmişti. Kaunos için Adonis Tanrı’dan öte Tanrılaştırılmış Versay gibiydi. “ işte dedi Kaunos; İnsan, öğreti edinirken yükselir yükselirken, güç ve itibar kazanır ve işte bu durum en tehlikeli olandır bunları, kaybetmemek için de Tanrılaşır yani, kendi nüfusu her şeye rağmen korunması elzem itibar olarak kabul edilir. “
Adonis, “ Kaunos, seninle en son görüşmemizden sonra bir daha görüşeceğimizi ummuyordum; sanırım, artık figürleri ve resimleri tanımlama olgunluğuna erişmiş olduğunu umarım öyle de.
Kaunos, sana son kez bir öğreti kazandırmak istiyorum; aslında insanın an itibarıyla düşündüğü, yaptığı iş eylem büyük eser, ulaşılmaz hedef gibidir daha sonraları, yapılan işin çok da büyütülecek bir şey olmadığı sıradanlığı ifade edilir bu, böyledir. Senin için de aynı bak, şu an burada olman böyle bir şey daha, sonraları bu durumu ihtiyaç hissetmeyeceğin gibi, bu yönlü isteğin de olmayacak. İlklerin ve keşiflerin büyüsüne kapılıp kendin olmaktan ayrılma unutma ki, sana sunulacak bütün değerli olan şeyler sen den, bir değeri almak ve onu yok etmek içindir. “
Versay Adonis, Kaunos ile son kez buluşmuşlar ve O da, Letos gibi sonsuza dek bir daha görüşmemek üzere Kaunos’un dünyasından birlikte çıkıyorlardı. Kaunos artık eşyaya kendisi varlık kazandıracak ve tanımlayacaktı.
Tanrı Lumel, zor ve sıkıntılı kabul; Kaunos insanın Tanrılık tanımıyla yolları ayırmak bütün, güçüyle uzaklaşmak, itmek istiyor ve hiç bir şartta Lumel ile yüzleşmek istemiyordu; kaçtı, o dar Boğaz’dan çıkmak için bütün var gücüyle itti ve Lumel randevusunu erteledi... Bu itiş, kaçış kabullenmeyiş Göğü gerdi; Evren’in sınırlarını zorladı ve kasıntı Yıldızların parçalanarak büyümesine Evren’in genişlemesine neden oldu ve o günden sonra Yıldızlar parçalanarak büyümeye ve Evren’in sınırları genişlemeye devam ediyor.
Bütün Keşişler, beraberin de Versay olanlar ve genç Kaunoscular ve Haberciler Kaunos’un eşlik ettiği akşam yemeğini yiyorlardı. Hiç bir zaman ve hiç bir mekan ve hiç bir yemek bu kadar özel, ayrıcalıklı olamazdı. Bedenlerin ağırlığı alınmış söz aracılık etmeyi bırakmış, ruhlar tek vücut olmuştu ve O Kaunos’un ruhuydu.
Kaunos habercilerini sınıflandırmış ve haberin önemine göre renklendirmişti. Yemek bitmek üzereyken kapıda, Mor işaret renkli haberci belirdi. Kaunos, önemli bir şeyler olduğunu fark etti.
Ve Haberci hızla Kaunos’a doğru yöneldi...