Kaunos kendisini kurgulanmış bir tanımın, biçimlenmiş bir şeklin içinde hissediyor ve o tanımla kendisini özdeşleştiriyor, eşliyor, bütünün ifade ettiği şekli tamamlayan bir parçası olduğunun bilincini anlayabiliyordu. Bütün çabası, anlamlandırdığı bütünün tanımını ifade etmek, mantıklı anlamlar ile hayata aksettirmekti. Çünkü çoğu dünyalıklar varlığı kendi çıkarlarına atfederek değer atfettikleri objeleri çıkarlarına araç olarak kullanmaktan kaçınmıyorlardı.
Bu amaçlarla kendisini kimi zaman güneşin doğduğu kimi zaman da güneşin battığı yöne sürüyordu.
Güneşin yakıcılığına, rüzgârın kavurucu etkisine aldırış etmeden yol almaya devam etti. İfade etmeye çalıştığı tanımları kendi değer yargıları ve akıl oyunlarıyla ifade etmekten kaçınmıyor, sözcük ve kelimeleri resim sanatçısının, heykeltıraşın, Tapınak figürlerinin sanatçıları gibi ustalıkla kullanıyor.
Bir taş ustasının taşlara şekil veren sabır ve zarafetiyle zamana aldırış etmeksizin, eserini ortaya çıkarmaya çalışması gibi sadakatle, kelimeleri yerli yerince kullanıyor. Kaunos, kimseye “ölümsüzler dışında” sözünü, yaralayıcı bir ok, hançer yâda mızrak gibi saplayıp hedef almıyor, hedef olmaktan da kaçınıyordu. Ancak, muhatabı iş işten geçip eylem “akıbet” sonuçla birleştiğinde durumu kavramış olmak durumunda kalmasını amaç ediniyordu.
Koşarak bir insan; Kaunos, Kaunos diye seslenerek geliyordu Kaunos’a doğru. Kaunos, Rüzgârdan daha hızlı ve şimşekten daha parıltılı Atını yavaşlattı ve kendisine yönelen insana dikkat kesildi. Saçları beyazın ifade edeceği kadar ak, omuzlarına kadar uzanmış, ensesinden aşağı sırtını kapatacak kadar sığ saçları ve göğsünü tümden kapatan aksakallarıyla ileri yaşlı bir insan tebessüm eden yüz ifadesi, masmavi gözleriyle Kaunos’a doğru yaklaştı. “Krallar Kralı Kaunos, bizi görmeden, bize konuk olmadan nasıl geçip gidersin.
Senin, bizim topraklarımıza yöneldiğin haberini aldıktan sonra, günlerdir yolunu gözlüyoruz. Seninle görüşmek isteyen yüzlerce Keşiş heyecanla senin yolunu gözlemekte. Burası Tapınaklar Vadisi. Burada onlarca Tapınak ve Mabet var, biliyor olmalısın.“ Kaunos bu yaşlı Keşişe yönelerek, demek beni tanıyorsun da neden Kral diye hitap ediyorsun Keşiş.
Keşiş “Bilge Kaunos, Kralların saltanatı kimi zaman varisleri kimi zaman da “tebaaları” halklarınca yer yeksan edilir onların saltanatı halkının iradesine bağlıdır, gel derler koşarak gelip o tacın esiri olurlar, git derler kendilerini koruyamaksızın halkının inisiyatif ve iradesine teslim olmak durumunda kalırlar. Oysa, senin saltanatın zamanların ve mekanların ötesine hükmederek hiçbir ölümlünün iradesine bağlı değildir, ancak Tanrı’nın dilemesine, iradesine bağlıdır. Senin tanımların Ufuk çizgileri arasında rüzgârın ulaşıp, güneşin aydınlattığı, gecenin üzerini örttüğü tüm “parya da” dünyada hüküm sürer. Büyük Lomel Tapınağının bilge seyyahı Kaunos. “
Kaunos, yaşlı ihtiyarın kim olduğunu anlar. “ sen evet sen Apollon Tapınağının baş Versay”ı Somon olmalısın, seninle ilgili güzel şeyler duydum. Yalnız şu var ki; beni, sahip olmadığım sıfatlarla ifade ettin. Biz, temel de hepimiz Keşiş”iz Tanrı’ya, Tanrı’nın yoluna adanmış ruhlarız. Bilmiş olman gerekir ki bizler ruh ve bedenlerimizi ölümlülerin hasletlerine yönelik duyulardan arındırdığımız sürece ölümsüzler olarak yaşayabiliriz öyle değil mi? Ruhen ve bedenen kendimize atfedeceğimiz bir şey olmamalı.”
Sonra, Kaunos, Apollon Tapınağının Baş Versay’ı Somon’a, Tapınaklarının giriş sütunlarına kazınmış kabartma figürlerden bahsetti. Lapse mermerinden inşa edilmiş Tapınağın sağ ve sol taşıyıcı sütunlarına Tapınağın heykeltraş’ı Tirsemi’nin, Arslan Terbiyecisi adını verdiği figürlerin anlamlarını anlattı. “Lapse mermerlerine yer yer kazınan, yer yer kabartma şekillerle çok sayıda irili ufaklı Arslan figürleri yer alır. Arslanların terbiyecisi olarak aralarında birde zırhsız elinde Tunç’tan yapılmış mızraklı terbiyeci insan figürü de yer alır.
Tirsemi, Figürlerin birisinde, Arslan terbiyecisi’ in mızrağını iri bir Arslan’ın yüreğini hedef alarak saplanışını resmeder. Gerçek şu ki; ölümlülerin yarattığı Krallar ile Tapınakların yarattığı ölümsüzler arasında benzerlikler vardır. Kral’ları ve Tapınakları da her ikisinin yarattığı Arslanlar korur. Durum böyleyken zamanla tabiatı gereği Arsalan, kendisini ifade edeçek ve varlık içgüdüsüne yenik düşecektir.
Oysa bu yola girmeden önce; Şövalyeler Kral’a sadakat yemini ederler, Keşişler’de Tanrı’ya sadakat sözüyle bağlanırlar. Durum böyleyken, zaman içinde oluşan zafiyet yaratılan Arslan’ı Tunç’tan yapılmış mızrağın hedefine maruz bırakır. İşte, Tirsemi’nin Arslan terbiyecisi figür bu deyişi ifade etmektedir. Lomel Tapınağının Baş Versay’ı Adonis, bana böyle anlattı. Ben sizin Tapınağınıza gelip, görmüş değilim. “
Kaunos bunları söyledikten sonra Apollon Tapınağının Versay’ı Keşiş Somon, heyecanını engelleyemedi, kendisinin dahi bu figürleri gerçek manasıyla okuyamamış olmanın hüznüyle, ürpererek Kaunos”un karşısında küçülerek adeta yok oldu. Bu söyleşi devam ederken Kaunos etrafına yöneldiğinde, çevresinin yüzlerce Keşiş’le çevrelendiğini fark etti.
Aslında diğer Keşişler Somon’la yaptıkları sohbeti anlamış değillerdi, ayrıntılarına vakıf olamadılar. Tapınak Vadisi’nin Keşişleri, söyleşiden çok, Lomel Tapınağının Bilge Keşiş’i Kaunos’a yönelik övgü ifadeleri kurmakla meşguldüler. Daha sonra içlerinden bir Keşiş Kaunos’a seslenerek “Bilge Keşiş Kaunos günlerdir yolunu gözlemekteyiz, bize lütfet, bize taşıdığın kutsal bilgiden armağanda bulun“ dedi.
Kaunos, gerektiğinden fazla zaman kalmış, yolundan alıkonulmuştu. Son kez Keşişlere yönelerek şöyle hitap etti. “Unutmayın ki, hiç kimse korunmuş değildir ve hiç kimse ben kazandım, muvaffak oldum diyemez. Şimdi Tapınaklarınıza dönün ve dürüstler, adaletli olanlar ve iyilik yapanlar ile beraber olun. Ölümlülerin, ihtiraslarından uzak kalın ve Tanrı’ya sadakatinizi muhafaza ediniz. “