Geçmiş zamanların hak ve hakikat tanımı ile günümüzün, yaşadığımız çağın hak ve batıl tanımı aynı değil. Her dönem kendi batılını çıkardığı gibi,  karşısında da hakikatın karşı çıkışı, baş kaldırışıyla  karşılıklı  mücadelenin yaşanıldığına tarih, dönemin yaşayanları tanıklık eder.

Daha evvelki yazdığım yazıların çoğunda, belki de aralıksız rahatsız edercesine; Medeni unsurlardan, Cumhuriyetin erdeminden, yurttaşlık bilincinden, günümüz hukuk ve adalet tanımı ve benzeri konuları içeren yorumları ,ifade etmeye çalıştım..

Şimdi, öncelikle hakkın ne olduğunu tanımlamak gerekir. Ardından da batılın, günümüz batılının ne olduğunu tespit etmemiz gerekir.

Bak şimdi hangisi hakkı ifade edim, hangisi batılı tanımlayım. Her gün yaşanılan  aile katliamı, karı koca cinnetleri, bir babanın çoluk çocuk, eş ve aile yakınlarını toptan katletmesi.

İnsanın kanını donduran cinayetler. Kadın, kocasının darp ve tehdidini yetkili kurumlara ulaştırmaya çalışmış, şikayet süreçi altı ay kadar devam etmiş. Daha öncede yazdım ya, medyatik bürokrasi; konu medyaya yansıyınca ilgililer hemen ilgilenmek durumunda kalmışlar.-

Kanal D haber- Sonra, kadın,  kocasının tehdit, darp şikayeti değil,  telefon kayıtları incelenirken zanlı kocanın telefon konuşması esnasında Cumhur Başkanı`na yaptığı hakaret dikkate alınarak gözaltına alınmış.  Kocanın, karısını darp ve  ölüm tehdidi  altı aylık şikayeti sürecinde kayda, dikkate değer bulunmamış.  Hep beraber tanık olduğumuz yüzlerce benzeri olay.

Hak, batılın karşısında ikrar edilen gerçektir. Hak, toplumun tertip ve düzeni için yapılan kanun, yönetmenliktir. Ançak,  bazı durumlarda kanunların da hakkın önünde engel olduğu oluyor. Yani, kanunlarla hakkı düzenleyelim derken,  bürokratik engeller ayrıntılar, teferruatla, bürokrasi  o kadar çok yer tutuyor ki hakkı, o nun aracılığıyla hakikati, hak edinme  yolunu izlemek, insanımızı hakkından da haktan da vazgeçmek durumunda bırakıyor.

Yazıyı daha çok amacının dışına çıkarmadan, günümüzün  batılı hakkında birkaç örnek verelim istiyorum. Global sermaye, günümüzün insanını fakirliğe,açlığa mahkum etmektedir.

Dünyanın bütün coğrafyasını kendine alan edinen bu kapital sermaye bulunduğu her ülkede büyük sermayelerle faaliyet gösterdikleri sektörde tekelleşmeye gitmekte. Belki günümüzde orta ölçekli işletmeler zor şartlarda varlıklarını sürdürebilmekte ançak, bu durum önümüzdeki on yıllarda sürdürülebilir durum değil.

Dünyanın en gelişmiş ekonomilerin de dahi,  çalışan insanların büyük çoğunluğu asgari ücretli. Hayatlarını idame ettirecek gelirden yoksun durumdalar.

Dünya nüfusuyla birlikte, az gelişmiş ülkelerin nüfus artışlarıyla milli gelirlerinin ters orantılı olması. Bu durum da ülkenin yaşam kalitesini ve gelir dağılımını  olumsuz yönde etkilemekte.

Cumhur Başkanı`mız Erdoğan`ın tarihe not düşen söylemi var ki, konumuz dahilinde söz etmeden geçilmez. - Dünya beşten büyük - Birleşmiş Milletler`in günümüzdeki temsili yapısı da kesinlikle gözden geçirilmesi, adaletli bir temsili yapıya kavuşturulması da olmazsa olmazları başını çekmektedir.

Geçtiğimiz çağın sanayi devrimi, makinalaşma, endüstriyel  içten yanmalı  motor sanayi _ petrol ürünlerine dayalı enerji- günümüzün en büyük batılı. Bütün yaşamı, canlıyı, ekolojiyi olumsuz etkilemekte, Dünyayı yaşanılır mekan olmaktan çıkarmakta.

Araçların egzoz gazı emisyon salınımları, sera gazı salınımları bütün canlılara çevreye telafi edilemez büyük çevre, hava kirliliği yönünde zarar vermektedir. Eğer önümüzdeki on yıl içinde bu araçlar  çevre dostu hibrit veya benzeri enerjiye dönüştürülmediği taktirde çevre ve buna bağlı bütün canlıları daha ağırlaşan koşulların beklediği açık.

HOCAM CEHALET KENDİYLE BİRLİKTE ÇEVREYE TOPLUMA insana öyle zararlar veriyor ki, aynı memleketin insanı, kardeşi, dindaşı hayatı yaşamı paylaşamıyor. Ya öyle, bir dönemin baş örtülü bayanları, kadın kızları, öğrenci, çalışanı öyle mağdur edildi ki, memleketlerinden yurtlarından çıkmak durumunda kaldılar. Bu zulmü bu insanlara reva görenler kendilerine Cumhuriyetin temel dinamiklerini dayanak yaptılar.


Geçen gün Cumhur Başkanı; Mısırlı oğlu diye bir zata ziyarette bulundu. Bu adam vaktiyle Cumhuriyet hakkında, Atatürk hakkında akla mantığa sığmaz hakarette bulunmuş. Yunanları Cumhuriyete tercih eden laflar etmiş.

Bu manasız ithamlarda bulunan adam muhtemelen yukarda ifade ettiğim başörtüsü gibi benzeri uygulamaları kendine haklı gerekçe edinerek batın bir yol tutmuş. Kesinlikle tasvip edilemez. Neyse ki bu adam kazara, kasten yanlış bir olay, iş, yol tutmuş.

Cumhur Başkanı`nın ziyareti ayrıca manidar. Bu durumdan cesaret alan hezeyanlı beyinler daha da haddini aşan beyanlarda bulunabiliyorlar,  iki Caminin amacının dışında -yazamıyorum- kullanılmış. Başka bir gün bir diğeri çıkıyor başka bir şey diyor.

İktidar, yaşadığı coğrafyada servet, nüfus, kariyer edinme, ideolojik düşüncelere aracılık, dayanak edinme aracından çıkartılmazsa, toplumda birlikte yaşamanın bağlarını zayıflatır. İktidar topluma sükunet, barış, kardeşlik, hayatı birlikte omuz omuza yaşamaktan öte; düşmanlık, kıskançlık, özenti,  edinilen iktidarın faziletinden yoksunluk gibi yüzlerce olumsuz negatif düşüncenin oluşmasına sebep olur.

Bundandır ki haydi, Şarkta bana bir coğrafya göster barışın, uzlaşının, hakkın ve hakikatın hüküm sürdüğü, batılın hakkın üzerini örtmediği bir bölge göster? Gösteremezsin çünkü, bu coğrafyalarda iktidar bir servet, nüfus edinme kendi düşündüğün ideolojini devletleştirme aracı olarak kullanılmakta.

BİZ DEMOKRATİKLEŞME HUKUK, KUVVETLER AYRILIĞI  gibi evrensel normlardan söz ederken; Suudi Arabistan`da hızlı değişim haberleri gelmekte. Bizde de her gün akıl almaz bağnaz söylem ve eylemler haber olmakta. Bak sen şimdi bu bağnaz Suudi`ler  bizi geçiyor, yarın biz de laik sisteme geçiyoruz diyorlar mı.