Evrende Kara Deliklerin olduğunu bu cisimlerin kuvvetli çekim gücü oluşturduklarını ve bu Kara Noktalara yaklaşan sönmüş yıldızları içine çekerek yuttuklarını uzay gök bilimcileri ifade ediyorlar. Toplumların da Kara Delikleri vardır, bunlar büyük çekim gücü oluşturduğu gibi, itici güç de oluşturduğu olur. Çekim gücü içine aldığını etkisizleştirdiği gibi; itici güç de kabul etmediği dışladığı varlığı etkisini azaltmak, güçsüzleştirmek, itibarsızlaştırmak babında gelişir diye ifade edebiliriz.
Bir dönem geçmişi temsil eden Osmanlı varlığını, yakın Cumhuriyeti dönemi kabullenmemiş kendi argümanlarınca itibarsızlaştırmıştı. Bugünlerde, yenilerde itilen geçmiş Osmanlı, tekrar anılıp varlığı geleceğe referans gösterilmek istenmekte. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor bilinmez. Bildiğimiz bir şey var O da; Cumhuriyet geçmişin dehlizlerinde değil geleceğe ışık olmak aydınlatmak için kurulmuştur.
Bu bağlamda da Cumhuriyet kendine aklı, bilgiyi ve temel milli iradeyi rehber edinmiştir. Geçmişe yönelik referans gösterilecek, edinilecek bir şey varsa o da, geçmişte yapılan yanlışları tekrarlamamak olmalıdır.
Bugünlerde AKP yanına çektiği siyasi rakiplerini etkisizleştirip potasında eritmekte, etkisiz kılarak kendi varlığına dönüştürmekte. En sön Külliyenin misafir politikacısı SP lideri Temel Karamollaoğlu oldu, Tayyip Erdoğan´nın çekim gücü karşısında nötr duruma geçti mi bilinmez. Tabi çekim gücü etkisiyle çekim gücüne olan mesafe doğru orantılı. Eğer mesafeyi korudu ise belki varlığını da korumuş, cazibenin çekim etkisinden korunmuş olabilir. Bunu da zaman gösterecek.
SEN ŞİMDİ DELHİZİNDE yarattığın değerlerle iskan ediyor olsaydın Asyalı gibi, bozkırda At koşturuyor Kolunda Şahin Kuşunla avlanıyor olacaktın. Bak şimdi elektronik ortamda dünyayı izliyor, her şeyden haberdar oluyorsun. Ama sana sunulan cağın modern gereçleri henüz beyninde sende de yaratıcı refleksi oluşturmuş değil. Beynindeki dehlizler yaşadığın cağa uyum göstermiyor, modern bir dünyada yaşamış modern araç gereçler kullanıyor olsan da beynin yaşadığın cağın en az 1000 yıl gerisinde. Her şeyi eski usul ve esaslar ile algılayıp tanımlıyor varlığı geçmişin izleri, refleksleriyle şekillendiriyorsun. Söylenen her şeye inanıyor, gerçeğin kendi ön yargında oluşmuş hurafelere sıkı sıkıya tutunuyorsun. Bu ve benzeri durumlardan dolayıdır ki, her şeyi şiddetle çözmek durumunda kalıyorsun. Yönetemediğin gibi yönetilemiyorsun da.
Bak bugün çevrendeki Uluslara; hangisi yönetebiliyor ve hangisi ulus yönetilebiliyor. Suriye`mi, Irak`mı, İran`mı Libya, Lübnan dahası Ortadoğu coğrafyasında yöneten ve yönetilen bir ulus var mı, yok denecek kadar.
Bu durumun birçok sebebi vardır mutlaka. Ancak, en muteberliği yeni nesillerin düşünce yapısı, fikir telakkisi eskilerin yarattıkları aşılamaz sınırlara hapsedilmiş olmasıdır. Geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü bilim insanımız Aziz Sancar şöyle bir açıklamada bulundu - Bu coğrafyada 500 yıldır üretemiyoruz - sayın Sayın Sancar´ın dediği gibi üretmenin dışında üretme refleksi gösteren çevreleri de etkisizleştiriyoruz.
MODERN YARGILAMANIN Esas ve usullerinden suca ilişkin güçlü delillerin varlığı, oluşup oluşmadığı - kanıt - olmazsa olmazı iken. Ne yazık ki günümüz adliye teşkilatında henüz delil, kanıt oluşumunu mahkemeye sunacak özel dedektiflik müessesi mevcut değil. Bu durum nasıl açıklanıp izah edilebilir. Yargılayan da, suç olduğunu iddia eden de, delil kanıt ileri suren kurum da ceza hükmedecek kurum da aynı kurum. - Dedektiflik yasası 1994 yılında tasarlanıp kanunlaşması üzere Cumhurbaşkanlığına gönderilmiş, yasa onaylanmayıp meclise iade edilmiş ve öylece kalmış.
İşte geçmişin dehlizi diye kastettiğim durum bu yukarıdaki örnekte olduğu benzeri onlarca durum.
BAY KEMAL VE BAY RECEP Siyasetin en güzel replikleri yine siyasi liderlerce yaratılıyor, geçmişte de siyasi terminolojiye katılan replikler var Rahmetli demirel`in - sokaklar yürümekle aşınmaz- vardı da biz mi vermedik- Özal`dan - ben enayi miyim secimden önce zam yapacak - Demirel - Çankayanın şişmanı- Demirel -Bize plan değil bize pilav lazım- İcabı var mıdır bilinmez ama eğer icabı varsa feminizim fevkalade güzel bir şeydir-
Tayyip - Ey Kemal sana 10 koyun verseler güdemezsin- Memur Kemal-
Kılıctaroğlu - Eğer yiğitsen, delikanlıysan cık karşıma-
Kılıctaroğlu - Senin her şeyin var Tankın, Topun, Uçağın benim bir Allahım var -
Tayyip - Kemal, sen FETO`nun PKK`nın değirmenine su taşıyorsun -
Kılıçtaroğlu - Gözünü sevdiğim Recep, gözlerinden öperim
Bahçeli - 10 4 9 = 19 19`un arkasına 10 ve 9`u at oldu sana 1919 Bu rakam da M. Kemal`in harekat tarihi
ÇEVRESEL FAKTÖRLER VE YAŞAM Atlarımızı kamçılarken hayata, yaşama daha yüksek yaşam kalitesi ve müreffeh toplum yaratmasına yönelik çalışmalara odaklamışken, bir yandan da çevreyi, canlı türlerini, denizleri, karaları yaşam alanlarımızı inanılmayacak ölçüde kirletiyor, yok ediyor, hiç ediyoruz. Büyük şehirlerde inanılmaz ölçüde hava kirlilikleri oluşuyor. Dünyamızın Akciğerleri iflas etmek üzere. Netice olarak denetimsiz üretilen teknoloji yaşamı tehdit ediyor. Bu gelişmelerin geri dönüşümü hiç de hafif telafi edilir durumda olmamaktadır.
Hürriyet`deki köşesinde Ayşe Arman toplumsal bir soruna değinmiş. Çocuklarda görülen Otizm vakıalarına değinmiş. Türkiye`de Otizm vakası 351 00 civarında imiş. Dahası için bir şey yazıp söyleyemiyorum. Bu çocuklarımıza Allah`tan acil şifalar diliyorum, ailelere de büyük sabır, metanet ve güç temenni ediyorum. Rabbimiz yar ve yardımcıları olsun.
NEVŞEHİR ŞEHİDİNİ UĞURLADI Gülşehir ilçemizde Afrin şehidi Şahin Kaya kardeşimiz Vatan savunmasında şehit düşmüştür. Memleketimizin başı sağ olsun. Allah şehit Ailesi Kardeşimiz Ramazan Kaya, Annesine, Eşine Allah´tan büyük sabır ve metanet dilerim. Kelimeler meramımı anlatmaya yetmiyor. Ancak şu var ki Şehadet Peygamberimizin müjdesi, Allah´ın yüce makama ulaşacağını vadettiği kutlu vazifenin tezahürüdür. Bu bağlamda devletimiz, milletimiz şehidine yakışır sorumlulukta üzerine düşeni yapmaktadır. Şehadet dünya da edinilecek ulaşılacak en yüce makamdır. Ne mutlu O şehide ne mutlu O kutlu aileye. Rabbimiz cümlesini nazarı ilahisinden ayırmasın.