Bir şeyler canınızı acıttığında orada çoğu zaman iki seçenek vardır. Ya yaralanmış biri olursunuz ya da bilge. Bu bir seçimdir.
Hayatınızın erken zamanlarında ne kadar çok şey canınızı acıtırsa o kadar bilge olmalısınız. Öyle değil mi?
Ama ne yazık ki bir çok insan yaralanmış biri haline gelir bunun sebebi de onların bir bahaneye ihtiyacının olması. Kendi akıllarını kendilerine karşı kullanmak için bir bahane o kadar. İnsan kendini kendisi için aramalı başkaları için değil ya da başkalarının sizin için yol çizmesine izin vermemelisiniz. Bu yalnızca sizin yolunuz. Başkaları sizinle beraber bu yolda yürüyebilir ama sizin için yürümez.
Bunu fark ettiğinizde bel ki de geç kalmış olacaksınız. Çoğu zaman seçimlerimizin bedelini öderiz. İnsanların zihninde nerede olduğunuzu merak ettiğiniz sürece kendini gerçekleştiremez birey haline dönüşürsünüz. Kendimiz için çoğu zaman iki dünya yaratıyoruz ilki geçmişle yaşamak, ikincisi insanlar ne der. Bu iki dünyada yaşayan bir çok danışanım bugün ne iş yaparsa yapsın hangi statüde olursa olsun sahip olduğu imkanlara rağmen MUTSUZ. Hal böyle olunca da dokunduğu her şeyi öldürüyorlar. Ya sözleriyle ya da sevgisizliğiyle… Güneş herkes için doğarken ve güneş her kes için batarken bizler yaşamın bir gün doğumu ve bir gün batımından ibaret olduğunu unutuyoruz. Hep bir amalarımız, hep bir fakatlarımız var bu hayatta. Zaman hızlı geçiyor sevgili dostlar, amalara fakatlara bahanelerle harcanmayacak kadar hızlı.
Varsa geçmişinizle yüzleşin, bedelini ödeyin ve ertelemeyin hayatı. Size sunulan yaşamın farkına varın ve kendi gücünüzü keşfedin. İnsan sadece başkasına yeten ama kendine yetemeyen bir varlık değilmiş, insan kendi kendine de yetebilen bir varlıkmış. Bunun farkına varmak için geç kalmayın. Yaşama kendinizden ne katarsanız yaşamdan onu alırsınız ve öldüğünüz zaman öyle anılırsınız.
Hayat senin, seçim senin.