Bizim sorunumuz kirlenen havadan ve doğallıktan nasibini almamış besinlerden fazlası. Bizim sorunumuz zihinden yoksun, beton kıvamını koruyan tabular…

Biz o kadar değişik bir milletiz ki…

-         Pili ısırarak deneyip,

-         Tüpü çakmak ile kontrol edip

Ve tüm bu olanlar çok normalmiş gibi gurur duyabiliyoruz.

   Ne demek yani? Yarın bir gün fare zehri de içebiliriz. Ve ardından dört köşe de olabiliriz; fare değilmişiz diye… Tabi zamanın da yetişebilirsek hastaneye…

   Aferin bize, ne kadar da düşüncesiziz!

   Cesaretin anlam taşıdığı zamanlarda kaldı aklımız belki de… Ama şunu da iyi kavramak lazım; bu ve buna benzer tüm çabalarımız cesaretten ziyade, cesarettin de ötesinde… Tam anlamıyla zihinsizlik olduğu bariz bir şekilde aşikâr…

   Teknoloji aldı başını gidiyor. Hiç mi merak etmiyorsunuz yolculuk nereye? Arada sırada dönüp ardınıza değil de önünüze bakın. Belki pilden tesirli ısırılacak yeni nesneler de vardır. Uzunca bir zamandır boy gösteren nükleer enerji gibi bir gerçek mevcutken bizim en büyük hünerimiz pil kemirmek mi?

   Aslında bunları duysam inanamazdım. Bizzat şahit olmak yeterince inandırıcı oldu. Asıl hayal kırıklığım bunun bir övünç kaynağı haline geldiği. Hiç ihtimal vermezdim bu kadarına… Birçoğumuz sosyal medya da aktifiz. Muhakkak birçoğumuz bu duruma şahit olmuştur.

   Birkaç sene önce İsrail-Türkiye arasında oluşan gerginlikte çok sık olmamakla beraber denk gelmiştim.

   Ama yakın bir tarihte karşılaştığımız Rusya-Türkiye kaosunda daha sık tekrarlanınca şaşkınlığım arttı. Demek ki yarın bir gün savaş çıkma durumunun bizde yarattığı etki bilime önem vermekten ziyade sokaklara dökülüp pil ısırıp evde tüpü çakmakla test etmek olacak… İlginç!

   Aslında tam anlamıyla vatandaşı suçlamak yersiz olur. Tamam, eğitim cehaleti alır da, bunun açıklaması asla sadece eğitimsizlik olamaz. Nice eğitimsiz insanımız var örnek teşkil eden. Bu durum tamamen sıra dışı aslında…

   Birkaç gün önce izlediğim bir video ile hak verdim sanırım. Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım´ın bir açıklaması; bu halka önderlik eden önemli isimler böyle düşünüyorsa halk ne yapsın dedirtti doğrusu. Açıklamanın giriş cümlelerini harfi harfine aktaracak olursak:

-         Bu bilişim fazla kafa yorarsan sıyırırsın. Kullanacaksın, nimetlerinden kullanıp, yararlanıp, işini göreceksin. Kafayı taktın mı o zaman işin kötü…

Diye devam eden bir açıklama.

   Bilmediğimiz her şey bize ürkütücü gelebilir. Bu sadece bir konuda bir örnek…  Matbaaya karşı duruşu eleştirmek kolay, geçmişe çok dalıp önümüzü göremiyoruz. Şahsım adına ben bize önderlik eden bir insanın; üzümü ye bağını sorma misali bir tavsiyedense, o konuda araştırmaya teşvik etmesini arzu ederdim. Tanımadığımız, bilmediğimiz bir şeyin yararını ya da zararını bilmenin mümkün olacağını zannetmiyorum. Müneccimlikten yoksunum maalesef. Hatta açıkçası iyi ki pek anlamadığım bir konuymuş bile dedim. Tehlikeli göründüğüne göre muhakkak sonu pek parlak olmayacaktır. Tabularımız kalıplaşmışken ilerlemekte pek mümkün olmayacaktır.

   Doktor kesince tıp, heykeltıraş kesince sanat, katil kesince cinayet olduğunu unutmamak lazım... Ülkemizin yetiştirdiği o kadar çok bilim insanı var ki, birçoğu yurt dışında görev alıp, bulundukları ülkenin göz bebeği konumunda. Sebebini artık ilkokul öğrencilerine sorunca cevap alır olduk. Yeterli desteğin olmayışı ve çalışma koşullarının uygunsuzluğu gibi nice sebep. Geçmişe göre maddi olanakların artışı inkâr edilmez bir gerçek. Ama şu da unutulmasın; Dünya´nın yuvarlak olduğunu iddia eden Galileo´nun idamını hükmeden kilise dünyanın imkânını sağlasa da insanlar düşünmeye korkarken başarıya adım atamazlar…

 

Bilişim konusunda araştırma yapmamı sağlayan ve sonuna kadar desteğini esirgemeyen Süleyman Demirel Üniversitesi Bilgisayar bölümü öğrencisi kıymetli dostum Gülnur Keskin´e en içten teşekkürü borç bilirim. Örnek bilişim üzerine ancak dilerim her alanda tabularımızı yıkıp güzel işler için adımlar atarız…