Bilemeden hatta ve hatta oralara gitmeden oturduğu yerden yorum yapanlar Suriye kan ağlıyor Suriye can çekişiyor. Geçtiğimiz hafta 3 arkadaşımla beraber Suriye de tam altı gün geçirdik. Dolu dolu bir altı gün. Kapadokya TV genel yayın yönetmeni Behçet Alkan ve İHH gönüllüsü İbrahim Çidem. Bizi Hatay?ın Reyhanlı İlçesinde karşıladılar ve ilk gün Reyhanlı Cilvegözünden Suriye?ye geçtik. (Cilvegözü sınır kapısı 13 kişinin öldüğü ve 30 kişinin yaralandığı) sınır kapısı. Doğrusu içerde bizi neyi beklediğini bilmiyorduk. Elimizde kamera ve fotoğraf makinesi ben ve İbrahim kardeşim daha önce hiç savaş ortamı görmediğimiz için ne görürsek fotoğraf çekiyorduk. Çok kötü bir manzara vardı. İnsani yardım götüren tırlar kontrolden geçiyor Suriye?ye giriş yapan insanlar didik didik aranıyor. Tam bir insanlık dramı vardı sınırda. Suriye?den Türkiye?ye girmek isteyen Suriyeliler üç kontrol noktasından geçerek Türkiye?ye giriş yapmak zorunda kalıyor. Türkiye?ye giriş yapmak isteyen insanların gözlerinde korku var bunları kolaylıkla göre biliyoruz. Hemen Suriye tarafında muhaliflerin elinde bulunan sınır kapısından içeri giriyoruz ve Türk olduğumuz için ve basın mensubu olduğumuz için hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. İHH görevlisinden bilgi alıyoruz, neler oluyor bu vatandaşlar sınırda neden bekletiliyor diye. Bize verilen cevap gayet makul ve mantıklı ?Savaş çıkmadan önce nasıl Suriyeli vatandaşlar Türkiye?ye geçip alışverişlerini yapıyorlarsa yine devam ediyorlar ama biraz daha sıkı bir kontrolden geçerek? diyor. Muhaliflerin elinde bulunan bölgede yaklaşık bir ay önce çadır kent oluşturmak için çalışmalara başlanmış. Binlerce Suriyeli vatandaşın en azından soğuktan korunması için çadır kentler kurulması için çalıştıklarından bahsediyor bize rehberlik eden arkadaş zaten Suriye tarafında bom boş bir alan ve savaş alanı gibi darmadağın o tarafa dikkatli bir şekilde bakınca anlatıyor neden bu alanın boş olduğunu. Çadır kentler kurulmuş tuvalet ve banyo ihtiyacı karşılanması için son aşamaya gelindiğinde Esat?a ait uçaklar tarafından boş olan çadır kentin vurulduğundan bahsediyor. Hemen soruyoruz içerde kimse var mıydı? Allahtan o anda daha çadır kente kimsenin alınmadığını söylüyor bize. Çocuklar çarpıyor gözümüze oynuyorlar her ne kadar savaşta olsallarda çocuk her yerde çocuk patlak bir top ayaklarında bırakın ayakkabıyı çorap bile yok içimiz acıyor yapılan ve yapılacak olan yardımları ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. Fakat şunun da çok iyi farkındayız Suriye kan ağlıyor. Bize çok içten yaklaşıyorlar kabullenmeleri hiçte zor olmadı nede olsa ortak bir yönümüz var onlarda bizde elhamdülillah Müslüman?ız dünyanın her köşesinde olduğu gibi o sihirli kelime tüm kapıları açıyor ?selamın aleyküm? Suriye içlerine doğru hareket ediyoruz önce bir fırına giriyoruz fırın deyince bizim buralardaki gibi bir fırın değil çalışanların hepsi Suriyeli mazotla çalışan bir fırın sınıra yakın bölgedeki çadır kentlere ekmek üretiliyor ekmek bizim buradakileri ne hiç benzemiyor 3.sınıf undan yapılan lavaş ekmeği. Çalışanlar canla başla çadır kentte yaşayan hemşerilerine ekmek üretmek istiyorlar.
Çalışma durmuş neden dediğimizde un ve mazot olmadığı için üretim yapılmadığını öğreniyoruz. ?biz burada binlerce ekmeği çöpe atarken orda insanlar ekmek bulamıyorlar? Fırından ayrılıp ATMA denilen bölgeye geçiyoruz yaklaşık 15 bin kişinin kaldığı bir çadır kent burası daha çadır kente girmeden ağır bir koku kaplıyor etrafı nedenmiş derseniz fosseptik kuyuları. Çadırların etrafında oynayan çocuklar çarpıyor gözümüze sanki anlaşmışlar gibi daha önceki çocukları gibi onlarında ayaklarında ne ayakkabıları nede çorapları var bizi bir çadırda misafir ediyorlar. Gayette sıcak bir karşılama muhabbet ediyoruz, savaşı anlatıyorlar gözleri dola dola çocuklar geliyor bir zaman sonra çadırı içinde yanan sobanın etrafına. Yakacak odunu nerden buluyorsunuz dediğimizde eğer bir kuru odun bulursak ne ala deniliyor (biz sınırdan girdiğimizden itibaren yağmur hiç durmadı) Yanımızdaki İHH görevlisi soruyor çadır kentte her çadırda soba var mı diye aldığımız cevap karşısında susmak zorunda kalıyoruz. Her 4 çadırın birinde soba olduğunu öğreniyoruz. Çocuklardan bir annesine vura vura bir şeyler istiyor bir taraftan ağlıyor. Rehbere sordurduk ne istediğini. İşte o an yıkıldığımız an. Çadır kentte 2 gündür ekmek gitmiyormuş. Hemen İHH görevlisine dönüyoruz Neden diye ?Az önce gittiğimiz fırın buralara ekmek üretiyor un ve mazot olmadığından 2 gündür üretim yapamadığı için buralarda ekmek gelmemiştir. Biz yardım gönderiyoruz alıyorlar da fakat ekmek konusunda yeterince un yardımı gelmediği için bir şey yapamıyoruz fakat bu konuyla ilgileneceğini söylüyor. İçimiz buruk bir şekilde ATMA Çadır kentten ayrılıp tekrar sınıra doğru gidiyoruz. İHH?nın depolarının olduğu yere doğru görevlinin dediği gibi tırlar boşaltılıyor kamyonetler yükleniyor. Soruyoruz nereye gidiyor bunlar diye cevap sadece çadır kentlerde savaştan kaçanların olmadığını okul ve ona benzer yerlerde yaşayan insanlarında olduğunu gelen yardımların onlara da gönderildiğini söylüyor bir nebzede olsa içimiz rahatlıyor. Dağıtım yapacak olan arabanın peşinden bizde gittik dağıtım yapılacak yerde gördüğümüz manzara çadır kentten pek farksız değildi tek farkı buradaki insanların başını sokabileceği betonarme bir yerlerin olması çekilen cefa ise yine aynı idi. Şunu belirtmekte fayda var diye düşünüyorum. Suriye de sınırın öbür tarafında canla başla çalışan bir gurup var ki onlar gerçekten elleri öpülecek insanlar onlar gerçekten takdire şayan insanlar. Kim derseniz bu insanlar İHH gönüllüleri. Teşekkürler İHH Teşekkürler Nevşehir bu insanlık dramına sessiz kalmadığınız için?
İHH gönüllülerine teşekkür ettim bizimle ilgilendikleri için bizden öte Suriyelilerle alakadar oldukları için
İki günlük bir beklemenin ardından suriyenin içine doru hareket etmeye karar verdik ilk durağımız Teftenaz olacaktı yanımızdaki İHH Görevlisinin sayesinde teftenaza ulaştık.
Yanımızdaki tercüman sayesinde teftenazın durumu ve stratejik konumu hakkında bilgiler aldık ve bakın bizlere neler anlattı.
Teftenaz resmen muhaliflerin elinde ?Suriyeli muhalifler, 11 günllük çatışmanın ardından Taftanaz askeri Üssü?nü ele geçirmiş. Suriye?nin kuzeyindeki İdlib kentine bağlı Teftenaz ilçesinde yer alan Teftenaz askeri Üssü?nün tamamı muhaliflerin kontrolünde bulunuyor. Rejim açısından stratejik konumda blunan üs ele geçirilmeden önce, helikopterlerle düzenlenen saldırılarla sivillere yapılan yardımlar engelleniyordu. Ele geçirilen üste 30?a yakın helikopter bulunurken, muhalifler önemli miktarda silah ve mühimmat elde ettik?diyor. Üssün düşmesinin ardından bölgeye ilk giren gazeteci olarak, havaalanını dolaşma ve görüntü alma imkanında sahip olduk. Üssün girişinde hasar görmüş helikopterler ve tanklar göze çarparken, binaların da çatışmalarda zarar gördüğü dikkati çekti. Yaklaşık 30 kişilik bir gurup tarafından korunan hava alanı nerdeyse gün aşırı Esede ait uçaklar tarafından bombalanmakta. Stratejik konumda bulunan üs muhaliflerin elinde olmasına rağmen Esat askerleri tarafından tahrip edilen helikopterler kullanılamaz durumda. Kapadokya TV genel yayın yönetmeni Behçet alkan ile birlikte teftenaz askeri üstünü gezerken hayretler içerisinde kalıyoruz 30 a yakın helikopter kullanılamaz durumda olmasına rağmen Esat a ait uçaklar tarafından bombardımana tutulan üste patlamamış füzelerde dikkatlerden kaçmıyor. Kapadokya TV Genel müdürü Behçet alkan ve yanımızdaki tercümanımızla birlikte teften azdan ayrılıyoruz. Geldiğimiz yöne doğru babil ahab dönüyoruz yolda giderken aracımız ağrıza veriyor birden gözlerimizde korku beliriyor havanın kararmasına az bir süre kalmış ve esat uçakları bulunduğumuz bölgeyi her an vurabilirdi. Neyse kısa bir beklemeden sonra araç yeniden çalışıyor ve geldiğimiz yöne doğru hareket ediyoruz. Akşam oluyor İHH nın bölgedeki yardım depolarının birinde konuşlanıyor kalacağımız eve gitmek için İHH gönüllü Suriyelilerin işlerini bittirmelerini bekliyoruz. Yarınki yapılacak yardım kolileri hazırlıkları bittikten sonra konaklama yapacağımız eve doğru gidiyoruz. Uyumak için hazırlık yapıyoruz ama ne fayda gözümüze uyku girmiyor ki yarın sabah Halep?e doğru yola çıkılacak bizi orda neyin beklediğini çok iyi biliyoruz fakat yinede içimizde bir kıpırtı var bir yandan Esat askerlerine direnen mücahitlere moral desteği vermenin mutluluğunu yaşarken bir yandan da zor durumdaki halkın neler çektiğini görüntülemek ve yaşamla yaşnmazlığısızlığı görüntülemek için.
Sabah oluyor ve Halep?e gitmek için hazırlıklara başlıyoruz. Önce Güvenliğimizi sağlanması için yanımıza mücahit askerlerden alıyoruz sonra aracın mazotunu deposu dolduruluyor hazırlıklar tamamlandıktan sonra yola koyuluyoruz. Normal yoldan gidecek olsak yaklaşık bir buçuk saat sürecek yolculuğumuz her ihtimale karşılık uzatılıyor ara yollardan köylerden geçiyoruz ve yolumuz yaklaşık üç buçuk saat sürecek bir duruma geliyor. Araçta dört İHH gönüllüsü üç mücahit Kapadokya TV genel yayın yönetmeni Behçet alkan ben ve birde tercüman olmak üzere yola çıkıyoruz normal zamanda bir buçuk saat sürecek yolculuğumuz malum savaş yüzünden iki saat daha arıyor.
Geçtiğimiz yollarda savaşın kırıntılarını görmek mümkün mücahitler tarafından ele geçirilmiş tanklar askeri araçlar yol boyunca bize eşlik ediyor sanki. Bombalanmış binalar uçakla vurulmuş okullar gözden kaçmıyor gözden kaçmayan bir başka unsur ise her köyün girişindeki kontrol noktaları ellerinde silahlara üç ya da beş kişi köylerinin giriş ve çıkışlarında kontrol yapıyorlar. Yanımızda bize rehberlik eden tercümana soruyoruz bunlar neden burada neden savaşmak için cephede değil diye.
Nöbetleşe cepheye gidip gelindiği cevabını alıyoruz he ne kadar Bölge muhaliflerin elinde olsa da El Muhaberat görevlilerinin bölgede olduğu bilinmekte ve tedbirde elden bırak Mamak için bu tür bir görev almışlar deniliyor. Uzun süren yolculuğun ardından Halep?e ulaşıyoruz. Hareketi Ahrar-ı Şam İslamiye dolduğu binaya doğru gidiyoruz sıcak bir karşılama ile bizi binanın içerisine davet ediyorlar. Hemen yanımdaki tercümana soruyorum kim bunlar diye açıklıyor daha önce Ahrar-ı Şam olarak bilinirler fakat şuanda 4 gurup birleşti ve Hareketi Ahrar-ı Şam İslamiye adını aldılar bizde İHH olarak gıda ve gelen yardımların dağıtımı noktasında kendileri ile iş birliği içerisindeyiz diyor.
Peki kimdir bu Hareketi Ahrar-ı Şam İslamiye
Ahrar-ı Şam devrimin başladığı ilk an örgütlenen ve çalışmalarına başlayan bir oluşum olarak biliniuor. Silahlı kanadın kurulması ve operasyonlara başlaması ise süreçle birlikte devreye girmiş.
Hedeflerinin mücrim Esed çetesini, tüm isimleriyle, sembolleriyle birlikte yıkmak, İslami, adil ve raşid bir sistem kurmak olduğu gözlenmekte. Bunu meşru ve stratejik bir plan dâhilinde, Suriye?deki halkın durumunu göz önüne alarak gerçekleştirecekleri söylüyorlar.
Ahrar-ı Şam temelinin Ehli Sünnet vel Cemaat akidesi olduğunu kaydetmekte; Allah?ın kitabı, Resulunun sahih sünnetine tabi olan Rabbani Alimlerin yolunu takip ettiklerini vurgulamaktadır. Şeriat-ı Garreye bağlı olduklarını, Şer?i siyasi kriterlere, mefasit ve mekasıd dengesine göre hareket ettiklerini söylemektedirler. Yine hareket açıklamasında tekfir meselesinde de Ehli Sünnet vel Cemaat anlayışının gereklerini uyguladıklarını, bu çerçevede dört hak mezhep imamlarından İmam Ebu Hanife (ra), İmam Şafi (ra), İmam Ahmed bin Hanbel ve Ahmed İbni Teymiyye ile diğerlerinin belirttiklerine itibar ettiklerini kaydetmektedir. Müslümanlara merhamet ile muamele ettiklerini de belirtmektedirler.
Suriye halkına karşı barışçıl olan herkese barışçıl olacağını söyleyen ekip sabırlı halka karşı savaş açan rejime yardım eden, meşru hedefleri olan mübarek devrimi sert yöntemlerle bastırmaya çalışanları hedef aldığı görülmekte. Savaştıkları veya karşı çıktıklarının fikri veya itikadı arka planlarından ötürü olmayıp mevcut düşmanlıkta oynadıkları role göre yaşandığını görülüyor. Şebbihalar, istihbarat unsurları ve askerlerinin hangi mezhep veya etnisiteden veya ırktan olursa olsun meşru hedef olduğu gözleniyor.
Asıl hedeflerinin rejimi düşürmek ve bir İslami sistem kurmak olduğunu kaydeden Ahrar-ı Şam hareketin ilk silahlı direniş hareketlerinden birisi olduğu bilinmekte. Oluşumun beyanına göre devrimin başladığı ilk anda kurulan hareket en fazla yayılan ve en düzenli örgütlenen bir yapı. Ahrar-ı Şam Tugayları ülkenin hemen her tarafında örgütlenmiş durumda. İdlib çevresinden Şam çevresine, Der?a?dan diğer bölgelere kadar direnişlerini sürdürmekte. Tüm diğer İslami hareketlerde olduğu gibi Ahrar-ı Şam Tugaylarında masumun kanı mukaddes. Çoluk-çocuk demeksizin katleden Esed rejiminin, beraberindeki İran Devrim Muhafızları, Hizbullah, Mehdi Ordusu gibi terör örgütlerinin tam aksine masumların canı, malı, namusu ve kanı korunuyor. Tugayların resmi internet sayfası incelendiğinde bu kısma uzun bir yer ayrılmış olduğu da görülüyor. Herhangi bir masumun, bir sivil vatandaşın hayatının tehlikede olması, operasyon bölgesinde yer alıp tehlikeye uğraması ihtimali dahilinde dahi operasyon iptal ediliyor.
Suriyeli direniş hareketleri de varlık sebepleri olan halkın korunması ilkesine azami ölçüde riayet ediyor. Esed gibi eli kanlı terör unsurlarına karşı korumakla mükellef oldukları sivil halkı hedef almayan direniş hareketlerinin adını kullanıp direnişi kötülemeye çalışan kara propaganda araçlarını bu iddiasını da İHH ile yaptığı yardım çalışmaları ile çürütmüş görünüyor. Yine gayrimüslim vatandaşlardan kendilerine karşı savaşmayanlara kesinlikle müdahalede bulunmuyorklar, bunlara saldırıda bulunmayacaklarını belirtiyorlar. Kiliselere, camilere ve masumlara saldıran Esed işgal çetelerine karşı bunları koruyanların Ahrar-ışam Şam Yapısı birçok alanda çalışmalar yürütüyor. Genel ofisleri, şer?i ofisleri, davet, basın, insani yardım ve diğer birimleri de bunlardan bir kaçı. Hareketi ahrar-ı şam islamiye işgalci saldırgan Esed-İran-Hizbullah ve diğer terörist güçlere karşı Suriye halkının canını, malını, ırz ve namusunu korumak için silahlı grupları . Yapmış olduğum gözlemlerde o şekilde dağıtılan yardımlarda en ufak bir ayrımcılık yapılmıyor kimin ne ihtiyacı varsa karşılanıyor. Çok sıcak bir ortam var yüzler kesinlikle asık değil hep güler yüzlü. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen.