Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, Kozaklı’da düzenlenen programla anılacak.
Anma programı 27 Aralık Cuma (yarın) günü saat 10.00’da Kozaklı Kaymakamlığı Konferans Salonunda yapılacak.
Kozaklı Kaymakamı Yasin Gürkan, “İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u Anma Haftası münasebetiyle düzenlenen programa herkesi bekleriz.” dedi.
Kozaklı'nın tek dergisi olan "Turuncu" da hafta kapsamında Mehmet Akif Ersoy özel sayısıyla yayımlandı.
Mehmet Akif Ersoy İlkokulunun yayımladığı dergide Kaymakam Gürkan’ın yazısı da yer aldı.
Gürkan yazısında şu ifadelere yer verdi:
AKİFÇE DURUŞ
Türklüğün pek çok tarifi bulunmaktadır. Kanaatimce Türk duruş gösterendir. Hakk’ın, hakikatin yanında durandır. Bu kıstastan yola çıkarak Türk deyince aklımıza gelen ilk isimlerden biri Mehmet Akif Ersoy dedemizdir. Onun hayatı en başından sonuna kadar bir duruştan ibarettir. Bedelini ödeme pahasına çizgisinden taviz vermemiş, sırat-ı müstakim – dosdoğru bir yol üzere olmuştur. Onu yücelten de bu duruşudur. Belki de bu duruşundan dolayı Allah’ı sevindirmiş ve Türk milletinin İstiklal Marşını yazmayı Allah ona lütfetmiştir.
İnsanların en ufak bir dünyalık karşılığında vazgeçemediği hiçbir değerinin kalmadığı günümüzde Mehmet Akif duruşuna Türk milletinin, İslam âleminin büyük ihtiyacı vardır. Şüphesiz duruş göstermenin bir bedeli olacaktır. O bedeli göğüslemek bir yerde şeref madalyasıdır. Bu sebepten olacak ki Mehmet Akif dedemizin hayatı da çile dolu olarak geçmiştir. Türk-Osmanlı’nın en münevver şahsiyetlerinden biri, o dönemki İstanbul Üniversitesi olan Darulfünun’un müderrisi –profesörü, zamanının önde gelen baytarı, savaş zamanında Teşkilat-ı Mahsusa’nın birçok harekâtına katılan mensubu, Gazi Meclisin milletvekili ve Türk milletinin İstiklal Marşının şairi olan Mehmet Akif Ersoy’un hayatı sıcak hanelerde konfor ve refah içinde değil, yokluk, hastalık ve son on bir senesi vatanından cüda olarak meşakkat içinde geçmiştir.
Kendisine değil, çalıştığı kurumdaki birine yapılan adaletsizliğe tahammül edemeyip ihtiyaç sahibi olmasına rağmen işinden istifa etmesi; buluşmak için sözleştikleri dostunun olumsuz hava şartları sebebiyle “nasıl olsa gelmez” diyerek gitmediği buluşma yerinde üç gün boyunca verdiği sözü yerine getirmek için arkadaşını beklemesi; kendisinden önce vefat eden arkadaşının çocuklarına maişet sıkıntısı yaşamasına rağmen kendi evlatlarıymış gibi bakıp büyütmesi; İstiklal Marşımızın bütün vekillerin coşkuyla ayakta alkışladığı meclisimizdeki kabul oturumunda büyük bir tevazu göstererek meclis salonundan dışarı çıkması ve daha nicesi Mehmet Akif dedemizin hepimize emsal olan ulvî tavırlarıdır. Yazımızı sonlandırırken Akifçe duruşu en iyi anlatan, Türk çocuklarına hayat düsturu olacak mısraları bir kez daha hatırlayalım:
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...
Boğamazsın ki! -Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!