SAYGI VE MİNNETLE

Abone Ol

O zamanlar Nevşehir´de yerel bir televizyonda çalışıyor ve Gündem programı yapıyordum. Program haftalık bir programdı ve o haftanın konuğunu özenle seçmiştim. Normalde konuklarımı stüdyoda ağırlardım ama bu çok özel bir konuk olduğu için ayağına kadar gittim. Gitmekten ve onunla röportaj yapmaktan onur duydum. Konuğum o zaman 100. Yaşını kutlayan ve son 8 gazimizden biri olan muhterem Ömer Ateş amcamızdı.

Kendisi Avanos-Özkonak Mevlüt Özden huzurevinde yaşıyordu ve 100 yaşında olmasına rağmen hala dimdik ayakta ve akıl sağlığı da o yaşa göre mükemmeldi.

Belki kulakları biraz ağır duyuyor, belki aynı şeyleri tekrar söylüyor, belki çok ağır konuşuyordu ama o bir gaziydi ve her haliyle saygıyı hak ediyordu.

Hayatımın en zor röportajını yapmıştım. Osmanlı devleti henüz ayaktayken doğmuş, padişahlar görmüş, kurtuluş savaşına katılmış, Sakarya´da ölümden dönmüş, bir kuru ekmekle üç gün dağlarda kalmış, Atatürk´ün bizzat elini sıkmış bir kahramandı karşımdaki.

Ona duyduğum derin saygı o konuştukça daha da artıyor ağzından çıkan her sözü kamera ile kayıta almakla yetinmeyip bir de not alıyordum.

Kendisiyle, özel yaşamıyla, ailesiyle ilgili çok ilginç anılarını anlattıktan sonra benim en çok merak ettiği konuya gelmişti sıra.

“Peki Ömer Dedem Atatürk´le nerede ve nasıl karşılaştın?” dedim.

“Tümenimiz Polatlı´dan Sakarya´ya gidecekti komutanlarımız bizi topladı ve Mustafa Kemal Paşa´nın bizlerle konuşacağını söyledi. O sırada uzaktan bir grup subayın geldiğini gördüm Kemal Paşa aralarındaydı. Hepimiz çok heyecanlandık, bizlerle uzun uzun konuştu. Bizlere olan sonsuz güveninden bahsetti tek tek hepimizi dolaşıp elimizi sıktı sırtımızı okşadı. Gayrı bizi tutabilirler mi?”

O gün daha neler anlattı neler.

O kayıtın bir kopyası arşivimde saklı, kendisi yanılmıyorsam 2004 yılında vefat etti. Diğer kalan sekiz gazi de.

Onlar bize bir ülke hediye ettiler. Onlar sayesinde Türkiye Cumhuriyeti düşman eline geçmedi ama biz onlara hiçbir zaman gereken değeri veremedik. O huzur evinde öldü, bir çoğu göğsünde istiklal madalyasıyla perişan bir halde bu dünyadan göçtüler.

Onların haklarını ödememiz mümkün değil. Bizim onlarda bir hakkımız yok ama inşallah onlar haklarını bize helal etmişlerdir.

19 Eylül Gaziler haftası nedeniyle bir kez daha onları anmaktan büyü onur duyuyorum. Mekanınız Cennet olsun Nur içinde yatın.