İnfak, lugatta bir şeyin `bitip tükenmesi` ve `geçip gitmesi` mânâlarına gelen n-f-k kökünün "if?al" bâbından türetilmiş bir mastar-isimdir. (İbn Faris, 5/454-455; İbn Manzur, "nfk" md.). Dindeki anlamı ise, genel olarak insanın dünyada kazandığı, kendisine rızık olarak verilen şeyleri, mal ve mülkünü Allah rızası için başkalarına vermek suretiyle elden çıkarmasıdır. (Kurtubî 1993, 1/74) İnfakın ıstılahî bir mânâsı da, cihada hazırlık ve dine yardım için mal ve mülkünü sarf etmektir. (Firuz-âbâdî, 5/106) Elmalılı Hamdi Yazır, infakın mecaz olarak, mal ve mülkün dışında ilim öğretme gibi manevî şeyleri de kapsadığı kanaatindedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), "Güzel söz sadakadır." (Buharî, "Cihad", 128; Müslim, "Zekât", 56) buyurmak suretiyle infakın sadece mal ile sınırlı olmadığını ifade etmiştir. Bununla beraber İnfak, Kur?ân-ı Kerim`de genellikle malî yükümlülük ve ibadetler için kullanılan ahlâkî bir terimdir. Kur?ân-ı Kerimin ortaya koyduğu karşılık beklemeden verme ahlakının merkezî kavramlardan biri, belki de en önemlisi "birr" kavramıdır. İnfâk, bu kavramın anlam sahasının özellikle de malî yönünü ifade eder. "Birr", `iyiliği ve hayrı geniş olmak` demektir. İnfakın birr`le ilişkisini şu ayet-i kerimede açıkça görmek mümkündür: "Birr" (iyilik), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirmeniz değildir. Lâkin birr, Allah`a, Âhiret günü`ne, Meleklere, Kitaplara, Peygamberlere iman eden, hoşlandığı malını Allah`ı hoşnut etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında kalıp hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hâllerinde, savaşın sıkıntıları sırasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır iddialarında samimi olanlar ve işte onlardır her türlü fenalıktan korunan takva sahipleri. (Bakara Sûresi, 2/177) İnfak ile birr kavramları arasındaki ilişkiyi ve infakın özellikle malî ibadetlerde odak bir kavram olduğunu şu ayeti kerime açıkça ortaya koyar: ?Sevdiğiniz mallarınızdan infak etmedikçe "birr" mertebesine ulaşamazsınız. Bununla beraber her ne infak ederseniz, Allah onu bilir?. (Âl-i İmran Sûresi, 3/92) İnfak emrinin başlıca hedefi, muhtaç olana yardım ve onu kendine yeterli bir hâle getirmektir. Yani düşkünün elinden tutup kaldırmaktır. İnfakın toplumsal faydalarını psikolojik, içtimaî ve ahlakî olmak üzere üç boyutta ele alabiliriz. a) İnfakın Psikolojik Faydaları İnsanın dünyevileşmesinde mühim noktalardan birisi, dünyevî şeylerin, özellikle de servetin insan psikolojisi üzerindeki etkisi, diğer bir ifadeyle dünya malının insan aklı ve duygusuna negatif baskısıdır. Kur?ân, bu durumu "istiğna", yani kendini yeterli görme, Allah`a -hâşâ- muhtaç hissetmeme olarak tasvir eder. Bu his ve kabul, bir başkaldırıyı, tuğyanı, fesadı ve neticede inkârı sinesinde barındırır. Negatif anlamda insan-dünyalık ilişkisini ortaya koyan çok anlamlı âyetler vardır. "Hayır, insan kendisini müstağni görerek azıp haddi aştı" (Alâk Sûresi, 96/6-7), " (insan) Malının kendisini ebedileştirdiğini zanneder." (Hümeze Sûresi, 104/3) İşte, dünya malının insan üzerindeki söz konusu menfi baskısına karşı, insanın sinesini imana ve yüzünü uhrevî âleme yöneltici en mühim faktörlerden birisi infaktır. Kur?ân`da mü`min olmakla infak etmek arasında sıkı bir ilişki kurulur .Bu çerçevede İnfak, sadece kişinin inancına katkıda bulunmakla kalmaz, aksi durumun İlâhî çağrıya kulak vermemeye yol açacağına vurgu yapılarak uyarı yapılır: ?Malını Allah yolunda harcayan, O`na saygı duyarak haramdan sakınan ve en güzel kelimeyi (Kelime-i Tevhid`i) tasdik eden kimseyi biz de en kolay yola muvaffak ederiz. Cimri davranan, bir de kendini güçlü sanıp Allah`tan müstağni gören ve en güzel kelimeyi, yalanlayanı ise en güç yola sardırırız.? (Leyl Sûresi, 92/5-10) b) İnfakın Sosyolojik Faydaları Allah yolunda, insanlığın yararına yapılan infakın, insan psikolojisi ve kişiliği üzerinde katkı ve etkileri olduğu gibi, toplumların varlıklarını idamede, sosyal yapılanmaları üzerinde de etkileri vardır. Sosyal dayanışma ve yardımlaşma hem içtimaî hayatın kalitesini yükseltir, hem de umumî huzura zemin hazırlar. Medeniyetlerin ve milletlerin gerek inşasında, gerekse çöküşünde verme kültürünün (infak) rolü büyüktür. Toplumlardaki dünyevileşmeyi, dolayısıyla da yozlaşmayı ve çürümeyi hazırlayan temel faktörlerden birisi, israf ve lükstür yani infakın doğru ve sıhhatli gerçekleşmemesidir. Bu durum, ya infakın ihmaliyle ve terkiyle, ya da onun gerektiği yere, gerektiği şekilde ve gereken niyetle verme olmaktan çıkıp, lükse, israfa ve savurganlığa dönüşmesiyle meydana gelir. Toplumun ekonomik gücünün belli bir kesimin tekelinde toplanması ve bunun bir yol hâline gelmesi, sosyal dengesizlikleri, dolayısıyla da toplumun bölünüp parçalanmasını beraberinde getirir. Bu durum ayeti kerimede şöyle ifade bulur: ?Herhangi bir beldeyi helâk etmek istediğimizde, oranın lüks içinde yaşayan şımarıklarına emrederiz de orada onlar itaatten çıkarlar. Bu sebeple o belde hakkında cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz.? (İsrâ Sûresi, 17/16) Erdemli bir toplumun ve medeniyetin kurulmasında infak nasıl önemli bir basamak ise, aynı şekilde muhafazasında da aynı ölçüde yapıcı katkıya sahiptir. c) İnfakın Ahlâkî Değeri İnfakın ahlâkî değeri, Kur?ân`da sıkça vurgulanan bir husustur. Her harcama veya infak, dinî-ahlakî açıdan makbul ve tasvip edilmekte midir? Bu mesele, infakın kim tarafından, ne maksatla, hangi maldan ve ne şekilde yapıldığına dair sorulara aranacak cevaplarla tespit edilebilir. İnfak eden kişi ve maksadı açısından bakıldığında, öncelikle infakın sırf Allah rızası için gerçekleştirilmesi gerekmektedir: "Ve derler ki, biz size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden bir karşılık istemediğimiz gibi, bir teşekkür bile beklemiyoruz." (İnsan Sûresi, 76/9) Kişi yaptığı hayır ve harcamaları, insanlara gösteriş veya riya için yapmamalı ve yaptığı iyiliği de başa kakmamalı, muhtaçların üzerinde manevî nüfuz ve baskı aracı olarak kullanmamalıdır: "Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, incitmek suretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Allah`a da Âhiret`e de inanmadığı hâlde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kişinin durumuna düşmeyin. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kaypak bir kayaya benzer ki, şiddetli bir yağmur olur olmaz toprağı kayıverir, cascavlak kalır." (Bakara Sûresi, 2/264) İnfakın, "birr" olabilmesinde veya ahlakî değerinin tesbitinde diğer bir nokta infak edilen şeylerin cins bakımından temiz, iyi ve kaliteli olmasıdır. Zira insanların, kendi nefisleri için tercih etmeyecekleri değersiz ve bayağı şeyleri Allah için tasadduk etmemeleri gerekir. Bu, ihsan ve infakın olmazsa olmaz vasfıdır: "Ey İman edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin faydanız için bitirdiğimiz ürünlerin temiz ve güzel olanlarından Allah yolunda harcayın. Siz göz yummadan, içinize yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. İyi bilin ki Allah, her şeyden müstağnidir, asıl hamde lâyık olan O`dur." (Bakara Sûresi, 2/267) Konunun ahlakî çerçevesini oluşturan bir başka ilke ise, yapılan harcamanın israfa dönüşmemesidir. Sonuç olarak infak, insan ruhundaki yüce hasletlerin harekete geçmesine, nefsin arınmasına, aklın irfana ve kalblerin imana açılıp ısınmasına vesiledir. Ahlâkî açıdansa, kişiye kötülüklere karşı mukavemet kazandırır. İnfak ayrıca, içtimaî değişimin belirleyici dinamiklerinden de biridir ki, medeniyetlerin inşâsı, bekası ve inkırazıyla doğrudan ilgilidir. Medeniyetler, verme kültürünün şuuruna ermiş milletlerin eseridir. Cimri fertler ve bu fertlerden meydana gelen toplumların medeniyet inşası mümkün olmadığı gibi, israfa ve lükse dalmış, tüketen toplumlar da, medeniyetlerin çöküşünün habercileridir. İnfak eden ve üreten bir medeniyetin tarihî varisleri olarak yeniden üretip veren insanlar hâline gelebilmek için, bilginin de sağlıklı üretilmesi ve sağlıklı "infak" edilmesinin öğretilmesi gerektiğine inanıyoruz.

        Ali GÜLDEN
 Nevşehir Müftü Vekili